Darbelerden çıkarılacak dersler yok mu?!
27 Mayıs darbesi üzerine pek çok araştırma yapıldı. Bu araştırmaları kim ne kadar inceledi? Hele iktidarı elinde tutanlar, bunları hiç açıp okudular mı?
Darbelerden tiksinti duyduğumu kaç defa burada yazdım. Darbe halkın iradesinin gaspı, kendisine verilmemiş hakkın zorla alınmasıdır.
Ancak şunu söylemeliyim: Birileri durup dururken mi darbeye kalkışıyor? Ya politikanın keskin bıçağı bileniyor (27 Mayıs'ta olduğu gibi) ya da darbe zeminini kendileri hazırlıyor (12 Eylül'de olduğu gibi).
Darbeye yol açan en büyük sebep halkın birbirine "düşman" gösterilmesidir.
Özellikle Demokrat Parti'nin 1957 seçiminden sonraki tavrını bakılmalıdır. İktidarın ve muhalefetin birbirine girmesi, vatan cepheleri kurulması, kahvelerin ve hatta camilerin ayrılması, üstüne üstlük Tahkikat Komisyonu'nun (Tam adı: CHP ve Bir Kısım Basını İncelemekle Yetkili Tahkikat Komisyonu) teşekkülü, gazetecilerin hapsedilmesi pusuda bekleyenlerin ellerini güçlendirmiştir. Halk teşne olmadığı müddetçe darbe neticeye varamaz. Kim ne derse desin, 1960'ta halk teşneydi, 1980'de de... 15 Temmuz teşebbüsünün akim kalmasının asıl sebebi, halk desteğinin olmasını bırakın, halkın topyakûn karşı çıkması, herhâlde uzun zamandır planlanan (mahkemeye çıkarılanların ifadelerinden öyle anlaşılıyor.) darbeyi geri teptirdiği gibi, köklü bir temizliğe yol açmış, bu temizlikte, zamanında iktidardan büyük destek gören Cemaat'e (dolayısıyla iktidara) kanmış nice masum canlar yanmış ve yanmaktadır.
Türkiye'de bir ara kalkışma 2013'teki Gezi Parkı Olayları'dır. İktidar, benzemezler kalabalıklarının ne istediklerini kavrayamadıkları gibi, daha vahim bir yola girerek yüzde 50'yi üzerlerine salmadığımıza şükretsinler demeye gelen sözler etmişlerdir.
"Yüzde 50 bana yeter." diyen bir zihniyet ülkeyi "adil" yönetebilir mi? Yüzde 50'nin dışında kalanlar bu toprakların insanı değil mi? Verdikleri vergiden saraylar yapmıyor musun? Sırf gösteriş için selatin camileri inşa etmiyor musun? Örtülü ödeneği istediğin gibi kullanmıyor musun? Kendi propagandanı partilere oy oranına göre verilen paranın dışında, herkesin hakkı olan devletin kaynaklarını kullanarak yürütmüyor musun?
16 Nisan 2017'de yapılan tartışmalı referandumla rejim değiştirilmiş ve parti devleti görüntüsü perçinlenmiş, tek kişinin ağzından çıkan sözler kanun sayılmıştır. (Kanun hükmünde kararnameleri başka nasıl yorumlayabilirsiniz?!)
Şimdi askerliğe bir çekidüzen verilmesi teklifi bu hafta TBMM'de görüşülecek. (TBMM'de görüşülmesi göstermelik. Kanunu TBMM'ye getirmeye de gerek yoktu. "Yukarı"sı iki satır yazıyla işi hallederdi. Ama "İşte parlamento da çalışıyor." demek, dışarıya karşı "demokrasi işliyor" görüntüsü vermek için kanun teklifi TBMM'ye getirdi.)
Bu teklifte, bir "muafiyet"ten bahsediliyor. Saray mukîmi istediklerine "Senin askerlik yapmana gerek yok." diyecekmiş. Öyle bir hüküm koymuşlar ki, nereye çeksen gider: "Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur."
Demek istediğim, halkı bölmeyelim. Birilerini kayırıp birilerini yok saymayalım. İstanbul'da olduğu gibi "sandık" kurulduğunda ağlamayalım, sızlanmayalım. "YSK Darbesi" yapıp, insanları umutsuzluğa sevk etmeyelim.