Darbe korkusuyla hizaya gelmek!
2015 seçimleri Türkiye açısından bir dönüm noktası olacağa benziyor... Siyasî iktidar, CHP ve MHP’yi muhatap kabul etmiyor... İkna etmek zorunda olduğu tek yapı olarak HDP’yi, daha doğrusu Apo’yu görüyor...
HDP bu mutlak gerçeği çok başarılı bir şekilde kullanıyor... ‘Tehdit potansiyeli’ni muhafaza ediyor ve gerektiği zaman diş gösteriyor... Her diş gösterişin sonunda da masaya oturarak, ‘haklar’ gasp ediyor!..
‘Darbe korkutmacası’ stratejik bir hamleydi... İçinde hem “Ülkeyi yangın yerine çeviririm, iktidarın sallanır” şantajı vardı, hem de açıktan tehdit... Apo’nun bu mesajının üzerinden çok geçmeden KCK’dan gelen tek komutla kırk kişinin ölümüne sebep olan ‘isyan’la kararlılıklarını göstermiş oldular...
Talepleri yerine gelmezse ülkede ‘darbe şartlarını olgunlaştırma’ gücünü açılım sayesinde elde etmiş olan bir terör örgütü, ‘Barış için üzerine titrenilmesi gereken’ bir lidere kavuşturuldu!.. Hem olayları yapan ve yaptıran, hem yapanları provokatörlükle suçlayan, hem de bu oyunları boşa çıkaracak ve sükûneti sağlayacak tek adres olarak Apo’nun ‘sağduyu’sunu gösteren iğrenç bir tezgâh tıkır tıkır işliyor...
Bir katilden neredeyse ‘ekselans’ yaratan bu sistem, Roj TV’den daha fazla bölücü harekete hizmet eden ‘haber kanalları’ sayesinde ciddi mesafeler alıyor... Bir cani, televizyonları işgal etmiş ‘algı heykeltıraşları’nın elinde ‘barış teminatı’ biçiminde yontularak pazarlanıyor...
***
İktidar 2015 seçimlerini de sağ salim atlatmak zorunda... Hatta ‘büyük dönüşüm’ için anayasa değişikliğini sağlayacak sayıya ulaşma hedefinde... Bu amaçla hiç olmazsa seçimlere kadar HDP’nin, ortalığı karıştırmamasına, yaşanan süreci ‘çözüm’ zanneden kitlelerde “Nereye gidiyoruz?” sorusuna zemin hazırlayacak olayları çıkarmamasına ihtiyacı var... HDP bu ihtiyacı çok iyi kestirdiği için iktidar partisinin boynuna ipi geçirmiş durumda... Kıpırdadığında çekiştiriyor ve ‘hiza’ya sokuyor...
Her tehdit ve isyanda, yaptıklarını gözden geçirmesi gereken iradenin ‘çözüm yutturmacası’ lehine sürekli vites büyütmesi sadece iktidarda kalma hırsıyla açıklanabilir... Ülkenin ne kaybettiği ve ne kaybedeceği, şahısların kaybedecekleri yanında ‘önemsiz’ hâle geldiği için korunması gereken birinci varlık, şahıslar ve o şahısların aileleri olmuş durumda...
Gün gelip, yaptıklarından dolayı kendilerinden intikam alınacağı korkusu, her türlü odakla iş birliğini meşrû hale getiriyor zihin dünyalarında... Türkiye için de esas riskin toplandığı yer tam da burası... Akıl ve ileri görüşlülük değil, şahsî gelecek endişesi ve korkular, ülke siyasetine yön veriyor... Ve bunu ‘iç ve dış taraflar’ın hepsi çok iyi biliyor ve ona göre pozisyon alarak kullanıyor...
***
Peki korkunun ecele faydası olacak mı? Elbette hayır... Bugün, ilerisi düşünülerek, koruma amaçlı hangi yasa çıkarılırsa çıkarılsın, hangi zırha girilirse girilsin, hesap sorabilecek bir irade geldiğinde bunların hiçbir anlamı olmayacaktır...
Bu ‘güç’le ilgili bir durum... İstenildiğinde kanunlar geriye de işler, zaman aşımı da aşılır!.. Darbe ve insanlığa karşı suçlarda, ‘koruyucu yasalar’ın ve ‘zaman aşımı’nın nasıl aşıldığına dair dünyada yaşanmış örnekler var... İnsanlığa karşı suç işlemiş terör örgütü ve onunla anlaşanlar aynı kapsama sokulabilir... Yeter ki, güç ve irade olsun...
Mevcut siyasî tabloda derhal olabilecek bir son değil tabii ki bu... Ama eninde sonunda olacak...Madem ki bu işte parmak izi olanlara ‘korkular’ı yön veriyor, bu sonu da hesaplamak mecburiyetindeler...