Darbe gerçekleşti de kimsenin haberi yok!

Millet olarak bir kez daha bir, “cambaza bak” oyununun kurbanı olduk!
Siz şu satırları okuduğunuz saatlerde Savcı Zekeriya Öz, 13 aydır bir türlü hazırlayamadığı “Ergenekon soruşturmasının” iddianamesini kameralar karşısında açıklıyor olacak ve pek çok kişi, “Allah Öz ve ekibinden razı olsun, sayelerinde bir darbeden kurtulduk!” diye dûa edecek ve belki de bugün pek çok merkezlerde, “Demokrasinin ve sivil idarenin zaferi” olarak her yıl kutlanacak!
Hani bu millete 27 Mayıs’ı da yıllarca bayram diye kutlatmışlardı ya, işte öyle bir şey bu sefer devlet eliyle değil de, sivil toplum(!) kuruluşları eliyle olacak.
Peki ne zamana kadar!
Ta ki, “Darbeyi önledik” diye sevinenlerin “Aslında bir darbeye mâruz kaldıklarını fark edene” kadar..
Evet görünen o ki, “Ergenekon”, Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde AKP iktidarından rahatsızlık duyan bâzı kuvvet komutanlarının “darbe plân ve heveslerinin” izini süren, kuvvet komutanı iken, yani, emirleri altında yüz binlerce asker, on binlerce tank ve top varken darbeyi başaramayan generallerin emekli olduktan sonra sivil taraftarlar da edinerek bu sevdayı sürdürdüklerini ispatlamaya çalışan bir “İddianame” olarak tarihe geçecek..
Hayırlı olsun diyor ve soruyoruz:
“- Türkiye bir ” darbeye “ mâruz kaldı mı, kalmadı mı?
İşte asıl mesele bu..
Evet, AKP’nin Türkiye’nin vatan toprakları dahil nesi var nesi yoksa bir-iki yıllık kârları karşılığı dünkü müstevlilere satmasından, ABD’nin, aralarında Türkiye’nin de sınırlarını değiştirecek olan Büyük Ortadoğu Projesi’ne taşeronluğa soyunmasından, dış politikayı ABD’ye, içişlerimizi Avrupa Birliği, ekonomi ve maliyeyi IMF’ye teslim etmesinden rahatsızlık duyan büyük bir kesim vardı bu ülkede. Bu konuda bence Sinan Aygün Başkanlığı’ndaki Ankara Ticaret Odası Türk milletinin vicdanı haline gelmişti ve rakamlarla, belgelerle ortaya koyduğu gerçeklere AKP kanadı bile itiraz edemez hale gelmişti.
Asker varlık sebebi gereği Türkiye servetinin Türk milletinden alınıp yabancılara devredilmesine, mesela bankalarının Yunan’a, sularının ve Urfa civarının İsraillilere satılmasına ve tabii Millet Meclisi eliyle kullandığı egemenliğinin Meclis eliyle Avrupa Birliği’ne devredilmesine karşı çıkıyordu, çıkması gerekirdi. Bu konuda MGK’da yapması gereken çok ciddi işler vardı, görünen o ki, Özkök döneminde bu yapılmadı, bana göre daha sonra da yapılmadı, hâlâ yapılamıyor..
Bütün bu yapılamayışlar, ” Haçlı seferi başlattım “ diye Afganistan’a giren, petrol ve İsrail için Irak’ı işgal edip iki milyona yakın Müslüman’ı katleden, camileri Haçlı kışlası haline getiren ABD ve Rum adına, Yunan adına, İsrail adına Türkiye’den sürekli taleplerde bulunan AB’ye karşı Türkiye’de bir kamuoyu oluşturmuş, insanımızda bir Kuvayı Milliye ruhu teşekkül etmeye başlamıştı. ABD ve AB bundan rahatsızlık duyuyor, ” Ulusalcılar, milliyetçiler tasfiye edilmelidir “ talimatları hepimizin hafızasında.
İşte bugün olan budur.
Ve işte gerçek ” darbe “ budur!
Türkiye’de bugün AB ve ABD’nin karşısında olanlar tasfiye edilmiş, cümlesi ya ” darbeci “ ya ” çeteci “ ya ” katil “ olarak damgalanmıştır. Açık söylüyorum, bunda suçlu olan ” Ergenekon “ soruşturmasını açan Savcı Öz değildir. Burada suçun en büyüğü sanki darbe yapacakmış gibi bir atmosfer yaratan, ABD ve AB karşıtlarını, ” Korkmayın ordu arkamızda “ tafrasıyla yedeklemeye çalışan ve ” sivillerin aklı hiçbir şeye ermez “ haleti ruhiyesi taşıyan; milletin ve zamanın nabzından bîhaber bâzı emekli askerler ve varsa onların hâlâ görevde olan destekçileridir..
Velhasıl artık AKP, ABD ve AB’nin önü (biraz daha) açılmıştır..
Bu bir nevi bir ” Turuncu darbe “dir...
Yâni AB ve ABD’ye küfreden ve AKP politikaları ile mücadele ettiğini zannedenler AKP, AB ve ABD’nin değirmenine bir hayli su taşımışlardır.
Sokak ve basın sayelerinde iyice AKP, AB ve ABD’nin eline geçmiştir..
Umudumuz Ali Kemal’leşmemiş münevverler ve Türkiye’yi Srebrenica ve bugünkü Irak olmaktan kurtaracak ordumuzdur..

Yazarın Diğer Yazıları