Daha neyi bekliyorsunuz? (24 Eylül 2019)
"Bir gece ansızın gelebiliriz" söyleminin ardından silahlı birlikler Suriye sınırında son hazırlıklarını yaptılar ve emir bekliyor. İktidar yetkililerinin "girdik, gireceğiz, girmek üzereyiz" sözlerinin üzerinden aylar geçti. Sınırda alarm hali devam ediyor.
"Suriye'den çekiliyoruz" diyen ABD başkanının bu sözleri etmesinin üzerinden de neredeyse bir yıl geçti.
Ne Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki terör koridorunu dağıtmak üzere bölgeye girdi ne de ABD bölgeden
çekildi. Aksine ABD, "aldat, uyut ve unut" stratejisi gereği bölgeden çekileceğine bölgeye güç nakletti
ve iyice yerleşti.
PYD/SDG güçlerini ABD, sözde IŞİD'e karşı teçhiz ediyor. Oysa ortada IŞİD olmadığı gibi ABD'nin
PYD/SDG güçlerine verdiği uçaksavar, tanksavar ve füzeleri kullanacak IŞİD'in tankları, uçakları ve ağır
silahları da yok. O halde demek ki ABD, YPG'ye tank savar ve uçaklara karşı kullanılan füzeleri Türkiye
ile Suriye silahlı güçlerine karşı kullanılmak için veriyor.
Türkiye ile "güvenlikli bölge" oluşturulması adı altında havadan yapılan ortak keşif ve kontrollerden bir
sonuç çıkması mümkün değildir. Çünkü Türkiye ile ABD arasında güvenlikli bölge konusunda
beklentileri çok farklıdır. Güvenlikli bölge ile ilgili ABD ile Türkiye arasında uzlaşılması mümkün
olmayan üç konu var: Güvenlikli bölgenin derinliğ, kontrolü ve YPG.
Bu üç konuda anlaşmanın mümkün olmaması eşyanın doğasından kaynaklanıyor. ABD, Türkiye'nin
bölgeye şu veya bu biçimde girmesini istemiyor. Buna rağmen Türkiye'nin bölgeye girme iradesi ABD
tarafından kırılamazsa etkisi sınırlı olacak şekilde boş alanlarda 3-5 kilometre girsin istiyor. ABD
bölgedeki kontrolü de hiç bir zaman Türkiye'ye bırakmak istemiyor.
Türkiye ise YPG'yi imha etmek ve ABD'nin verdiği ağır silahların geri alınmasını istiyor. ABD inadına
YPG'yi silahlandırmaya devam ediyor. Türkiye, YPG'yi terör örgütü olarak görürken ABD kendisinin
milis gücü olarak görüyür. Sözde bugün için esamesi okunmayan IŞİD'e karşı PYD'yi güçlendirip, teçhiz
edip, donatıyor.
Bütün bu sebeplerden dolayı Güvenli Bölge ile ilgili her konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Kurulacak güvenli bölge ile ilgili çok fazla sabrımız yoktur. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Birkaç
hafta içinde istediğimiz gelişmeler yaşanmazsa kendi yolumuzu çizeceğiz."
Cumhurbaşkanı bir başka konuşmasında da "Müttefikimiz terör örgütü için güvenli bölge oluşturmanın
peşinde, bunu reddediyoruz. Eylül ayı bitmeden Fırat'ın doğusunda kendi askerlerimizle fiilen güvenli
bölge oluşumunu başlatmamış olursak artık kendi yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır"
Ağustos ayında Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Aksoy, "Beklentilerimizin karşılanmadığını anladığımız
halde güvenli bölge konusunda gerekli adımları atacağız.....Görüşmelerin oyalamaya dönüşmesine izin
veremeyeceğiz... Görüşmeler ilanihaye sürecek değil."
Eğer Türkiye'nin istediği gibi bir güvenli bölge oluşturulamazsa önümüzdeki günlerde Türkiye çok büyük
bir riskle karşı karşıya kalacaktır. Türkiye'nin kendi istediği tarzda bir güvenlikli bölge oluşturmasının yolu
da siyasi ve diplomatik araçlardan değil askeri araçlardan geçmektedir.
Her şeye karşın ABD bir yandan Türkiye'yi sonu gelmez toplantılarla oyalayarak "uyut-unut" stratejisi
uygularken diğer yandan Türkiye'nin gözlerinin içine baka baka YPG'yi silaha gark etmeyi sürdürüyor.
ABD, son bir hafta içinde terör örgütü YPG'ye 200 TIR ağır silah ve zırhlı araç gönderdiği haberleri
medyaya düştü.
ABD bir taraftan Türk yetkililerle görüşüyor diğer taraftan Türkiye'nin can düşmanını silahlandırıyor.
ABD, Türkiye'ye karşı başından bu yana sahte ve ahlaksız bir ilişki yürütüyor. Her şey açık, durum
ortadadır.
Asker elleri tetikte sınırda bekliyor. Her geçen saat Türkiye'nin aleyhine işliyor. Güvenlikli bölge
operasyonu için hükümet neyi bekliyor? Millet de bunu merak ediyor!