Daha kaç ülkücü "Tuğtekin" olup göçecek
Devletin hanedanın mülkü sayıldığı Büyük Selçuklular illerdeki yerel idareyi de merkezden gönderilen ve hanedana mensup olan valiler (melikler) vasıtasıyla sağlardı.
Dönemi itibarıyla çoğu stratejik önemdeki koca vilayetlerin/eyaletlerin emanet edildiği o küçük melikler de haliyle kaderlerine terk edilmez, bir nevi Osmanlı'da sancağa çıkan şehzadeler gibi kendilerinden daha bilgili, tecrübeli, onlara hem askeri, hem ilmi eğitim verebilecek, yol gösterebilecek biraz da "lala"vari komutanlara emanet edilirdi. Devletin perde arkasındaki asli yöneticileri olan bu komutanlar, zaman içinde kendi beylik/devletçikleri olan atabeylikleri oluşturdu.
Bu atabeyliklerden biri de, Haçlılarla işbirliği yapan Muhiddin Bektaş'ın tahttan indirilmesi ile son bulan Suriye Selçuklu Sultanlığı'nda, Alp Arslan'ın oğlu Şam Meliki 1. Tutuş'un emrindeki Tuğtekin liderliğinde kurulan Böriler Şam Atabeyliği idi.
***
1.Tutuş'un ölümünden sonra oğulları Dukak ve Rıdvan arasındaki hakimiyet mücadelesinde Dukak'tan taraf olan Tuğtekin, Rıdvan'a bağlı emirlerin komutasındaki Antakya'nın kuşatması da dahil, dönemindeki hemen her Haçlı saldırısında yardımına, desteğine başvurulan önemli bir askerdi.
Dukak'ın ölümünden sonra yerine çocuk yaştaki oğlu 2. Tutuş geçince, Tuğtekin, Şam Atabeyi sıfatıyla naip oldu.
Haçlı hücumlarını kırdığı zaferleri kadar yenilgileri de bulunan Tuğtekin'i vazgeçilmez kılan özelliği yenilgilerinde bile sergilediği üstün dirençle düşmana/Haçlılar'a "daha fazla ilerleyemeyecekleri"ni hissettirip geri çekilmeye zorlayabilmesiydi!
Doğu Akdeniz'de sahip olduğu ne varsa kendisine devredip Filistin'den ayrılma sözü veren Haçlı Celile Kontu'nun rüşvet kıvamındaki cömert tekliflerine kanmayıp onu idam ettirmesi, Haçlı Kudüs Krallığı'nın kuşatmasını yararak devrin önemli limanlarından Sur'u ele geçirmelerini engellemesi, İlgazi Bey'e verdiği destekle Halep'in düşmesini önlemesi Tuğtekin'i tarihe geçiren hadiselerin ilk akla gelenleri...
Manidar bir not:
Böriler Şam Atabeyliği'nin veziri Mazdagani ile gizli bir işbirliği içindeki "Haşhaşiler" eyaleti Kudüs Krallığı'na neden veremediklerini aktarırken, "Çünkü Tuğtekin hayattaydı" demişlerdi.
Yaşlıydı, hastaydı ama nefes alıyor olmasının bile caydırıcılığı vardı!
***
Türkmen Dağı'nı hedef alan son bombardımanlardan birinde hayatını kaybeden MHP Fatih İlçe yöneticisi, Tekirdağ Ülkü Ocakları'nın eski başkanı İbrahim Küçük'ün vasiyetinin "Mezar taşıma Tuğtekin yazın" olduğunu duyunca, tarihini televizyon dizilerinden öğrenen geniş bir kesim öykündüğü kahramanı, TRT'nin Diriliş dizisinde "hain evlat Ökkeş" formunda izlediğimiz Ertuğrul Gazi'nin kuyusunu kazmaktan sorumlu Dodurga Beyi Tuğtekin zannetmesin diye aktarmak istedim İbrahim Reis'in kendisini misyonunun mirasçısı addettiği Tuğtekin'i...
Haçlı Seferleri'nin önüne çektiği setler dolayısıyla dahil edildiği Fransız destanlarında "Dodequin" olarak anılan Tuğtekin için El-Kamil fi El-Tarih'de denir ki;
"Tuğtekin'in ölümü ile Frenklere karşı durabilme yeteneği olan son Müslüman yönetici de tarihten kaybolmuştur...
Frenkler Suriye'nin tamamını ellerine geçirip istila etmeye kudretli idiler ama (Tuğtekin'in orada bulunması) Tanrı'nın Müslümanları koruyup acıdığına bir nişane olmuştu..."
İbrahim Reis'in henüz ana-baba kuzusu olan evlatlarını İstanbul'da "Alah'a emanet" edip de Türkmen Dağı'na çoğu anasız-babasız Türkmen balalarını savunmaya gitmesi de boşa değildi, o da bir nişaneydi elbet... Ben -siyasi, hukuki vs. karşılıkları tartışılabilir- İbrahim Reis'in, mayası "bir ülkücünün Turan ideali"ndeki samimiyetten, romantizmden, adanmışlıktan başka bir şey olmayan bu tercihini anlayabilirim, onu bu tercihe sevk eden ruh halini anlayabilirim ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, hem Irak'ta, hem Suriye'de kendisi için "hayati" önemdeki Türkmen varlığına dair hiçbir "stratejik akıl" yürütmeyip de memleketin kaderini ülkücülerin "bireysel" yahut "lokal" fedakarlıklarına terk etmesini anlayamam!
Fikir dünyası büyük oranda, Tekirdağ'da Ülkü Ocakları'nda İbrahim Küçük'ün (bu yüzden 'reis'tir benim için) yetiştirdiği "reis"lerin tedrisatında şekillenmiş bir Türk Milliyetçisi olarak şahsi bir yanı da var bu acının benim için mekanı cennet olsun, kaderin cilvesi aynı gün, aynı yolda katledilen Cengiz Akyıldız gibi şehitlerin yanı olsun o ayrı, o kısmını yüreğime gömerim...
Ve fakat işin şahsiliği aşan milli hani şu "genel bunlar genel" olan boyutuna gelirsek;
Biri bunu izah etmek zorunda bu millete!
Suriye'deki Türkmenlere ilk andan itibaren gerekli her türlü askeri desteği verdiğini iddia eden, bu "efsanevi" politikasını deşifre edip uluslar arası alanda zor durumda kalmasına yol açtıkları gerekçesiyle gazetecileri hapsedip, müebbette yargılatan bir iktidar Türkiye Cumhuriyeti için stratejik önemdeki Türkmen varlığını korumanın neden İbrahim Reis'lere kaldığını açıklamak ve bu basiretsizliğinin hesabını vermek zorunda!