CHP lideri Deniz Baykal, yeni gözaltı dalgasına sert tepki gösterdi: Bu bir intikam operasyonu. Dava değil siyasi hesaplaşma. Cumhuriyete sahip çıkanlardan hesap sorulmak isteniyor. Cumhuriyet ve temel ilkeleriyle, değerleriyle hesaplaşılıyor.
‘İntikam operasyonu’
CHP lideri Baykal, son gözaltılarla ilgili sert konuştu: Bu davada yasanın uygulanamsının gerekleri değil, yasayı kullanarak siyasi hesaplaşmanın yöntemi uygulanmaktadır
Dün Ümraniye operasyonunun ardından, CHP lideri Deniz Baykal, MYK toplantısının ardından milletvekilleriyle birlikte CHP Genel Merkezi’nde basının karşısına çıkarak, sert açıklamalarda bulundu. Baykal, “Bugün yine bu köklü dönüşümü açıkça ortaya koyan bir takım gözaltılara tanık olduk. Türkiye tarihi bir virajı dönüyor. Bir süreden beridir yaşadığımız olayların bizi yeni bir aşamaya getirdiğini görüyoruz” dedi. “Karşı karşıya bulunduğumuz durum bizi hukuki bir dava ile değil siyasi bir dava ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle yüzleştiriyor. Önümüzdeki tablonun siyasi bir davayı ortaya koyduğunu ifade etmiştim” diyen Deniz Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:
Humeyni ve Hitler öncesi
“Bugün geldiğimiz noktada bu teşhisin doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Bu davada yasanın uygulanmasının gerekleri değil, yasayı kullanarak siyasi hesaplaşmanın yöntemi uygulanmaktadır. Humeyni öncesi Humeyni sonrası, Hitler öncesi Hitler sonrasında bu tablo oluşur. Birden bire toplumun ilkeleri saygın insanlar yer değiştirirler. Şimdi yine böyle bir manzara ile karşı karşıyayız. Açıkça görünüyor ki siyasi hesaplaşmayı yerine getirmek amaçlanmaktadır. Bir siyasi intikam arayışı söz konusudur. ‘Sen madem dün bunları yaptın, bunları senin yanında bırakmayız, bunun hesabını gün gelir sorarız’ anlayışı maalesef yürürlüktedir. Bu bir intikam operasyonudur, bir hesaplaşma söz konusudur.”
Uygulama hukuka uygun değil
Uygulamanın demokratik bir uygulama olmadığını söyleyen Baykal, “Buradaki uygulama demokratik bir uygulama değildir. Hukuka uygun değildir. Uluslar arası hukuki standartlarına, Türkiye Anayasası’na uygun bir uygulama değildir. Türkiye bir kez daha kanun ile hukuk arasındaki derin farklılığını görmek zorunda kalmıştır” dedi. Baykal, “Bu davanın içinde yer alan toplumun saygın isimlerden hesap sormanın yanı sıra, çeşitli mafya ilişkileri içinde olan insanları aynı sepete koyup onları harcama planı birlikte götürülüyor” dedi.
Deniz Baykal, operasyonların ardından yaptığı basın toplantısında yaşananlardan AKP iktidarını sorumlu tuttu.
İnce siyasi planlama
“Parsel parsel adalet olmaz adalet bir bütündür. Dalga dalga başı belli değil sonu belli değil aşama aşama tutuklamalarla bir dava ve hukuk yerine getirilmez, bir siyasi hesaplaşma sürdürülür” diyen Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün maalesef yaşanan da budur. Bu hesap gözaltına alınanlardan değil, onların temsil ettiği ilkelerden soruluyor. Bu şahsi bir hesaplaşma değildir, cumhuriyet ve onun temel ilkeleriyle değerleriyle hesaplaşılmaktadır. Cumhuriyete sahip çıkanlardan hesap sorulmak istenmektedir. Bu çaba çok ince bir siyasi planlamayla götürülüyor.
Hukukun icabı değil siyasetin
icabı yerine getiriliyor. Gözaltına alınanların ilk soruşturması sırasında elde edilen bilgiler doğruymuş gibi medyaya manşet yapılırken bu uygulanıyor. Amacın siyasi olduğu açık bir gerçektir.” Baykal konuşmasında şunlara yer verdi: “Bu dava niçin özel bir mahkemede yargılama gerçekleştiriliyor? Eğer sadece mafya ilişkileri dolayısıyla Türkiye’de çok normal mahkemeler var oraya götürülebilirdi. Bu davanın arkasında iktidar vardır. Cumhurbaşkanı Başbakan böyle bir davanın gelmekte olduğunu çok önceden söylemiştir. Daha sonra bu davanın nasıl gelişeceği haberlerini de onlar aktarmıştır.”
Sessiz kalınmamalı
Deniz Baykal, “Bu gidişle ilgili kaygılarımı 2005 yılından beri söylüyorum. İnsanlarımızı cumhuriyete sahip çıkmaya çağırmıştım. Bugün bu herkesin gördüğü bir ihtiyaçtır. Yapılacak şey sessiz kalmamaktır. Bunu onaylamadığımızı ortaya koymaktır. Bunu çeşitli biçimlerde ifade edebiliriz. Bunu da sandıkta gösterebiliriz. Yerel seçimlerde toplumumuz gereken tepkiyi göstermelidir” diye konuştu. Baykal, bu tablonun bütün insan haklarıyla ilgili sözleşmelerine, AİHM’in uygula-
malarına ve Anayasanın özüne aykırı olduğunu söyledi. Baykal, “Bunun tesadüfi bir şey olduğunu söylemek mümkün mü? Bu sistematik bir şeydir. Bu sorumsuzluğun nereye kadar gitmeyeceği konusunda bir hüküm vermek söz konusu değildir. Yaşadıklarımız kabul edilmez olduğunda ittifak kurmalıyız. Bunu birlikte tespit etmeliyiz. Bu kabul edilebilir olursa, buradan çok daha ileri noktalara gitme ihtimali vardır. Nereye kadar gider, nereye kadar gitmez kimse bilemez” diye konuştu.
Bu gidiş iyi değil
Davanın arkasında iktidarın olduğunu söyleyen Baykal, “Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Hepimiz bu konuyu içimizde çok özel bir sorumluluk duygusu içerisinde değerlendirmeliyiz. Bu gidişin sonu da iyi değildir. Hiçbir demokrasi de böyle bir tablo ortaya çıkmaz. Bu projeyi yapanlar,uygulayanlar ve sessizce izleyenler için iyi bir gidiş değildir. Bir anlamda Türkiye’ye bir alarm vermek istiyorum” diye konuştu. Baykal şunları kaydetti: “Türkiye bir ekonomik kriz ortamında yaşıyor. İşsizlik ve yolsuzluklar bu iktidarı kuşatıyor. Böyle bir tablo içinde, gündemi böyle bir açılımla böyle kolektif tutuklamalarla değiştirerek rahatlama imkanına sahip değildir. Ekonomik kriz, işsizlik, yolsuzluklar bu iktidarı takip edecektir. Böyle gösterişli tutuklamalarda bunların ört bas edilmesine hiçbirimiz göz yummayacağız. Bir süreden beri çok sistematik biçimde bir medya operasyonu götürüyor. Medyanın niteliği, medyanın kapsamı içeriği çok ciddi bir planlamayla, büyük bir medya yaratmayla karşı karşıyayız. Medya yapısı değiştirilmiştir. Yine aynı şekilde Türkiye’de hiçbir demokraik şekilde karşılaşılması söz konusu olmayan iletişim denetleme düzeni kurulmuştur.”
Yargıda sarsıntı
“Türkiye’deki bütün telefonlar izlenmektedir denetlenmekte ve değerlendirilmektedir. Hiçbir demokratik toplumda böyle bir düzen yoktur” diyen Baykal, “Üniversite düzeni çökertilmiştir iktidarın çabalarıyla. Yargı düzeni çok ciddi şekilde sarsıntıya maruz bırakılmıştır ve bu konudaki çalışmalar sürmektedir. İletişim alanında yargıda hiçbir demokratik rejimin kabul edemeyeceği bir çalışma sistematik bir şekilde sürmektedir. Orta Doğu koşulları içinde din istismarını da ele alan bir hemegonya Türkiye’de yürürlüğe konulmak isteniyor. Bunu§n ötesinde de Cumhuriyetin ilkeleri vardır. Cumhuriyet köklü bir değişikliğe sürüklenmek istenmektedir” diye konuştu.