Cumhuriyet'e saldıran "pervasızlık!.."
Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, cemaatlerin - tarikatların kucağına oturma çabaları, devletin işgal edilmesi, gerici kadroların "darbe"ye yönelmesi, liyakatsız zavallıların bürokraside cirit atması, özelleştirme yağmasıyla Türkiye'nin milli kaynaklarının hızla tarumar edilmesi vs...
Tüm bunlar ve benzeri girişimlerle eylemler, kırık bir plak gibi, ihanet içindeki -fırıldak marka- bir pikapta dönmeye devam ediyor...
Velhasıl, sürekli tekrarlanan, göz yumulan ve faillerine her fırsatta "ödül" de verilen, zavallıca Türkiye manzaralarıdır bunlar!..
Yukarıda sıralanan sıkıntılar Türkiye'nin derin bir yarası gibi giderek daha çok kangrenleşirken, ne yazık ki dur durak bilmeyen bir siyasal öfke bildiğini okumaya, her platformda at koşturmaya, "Ali kıran baş kesen" zihniyeti ile istediğini yapmaya devam ediyor...
Ve bu saldırılar, güç zehirlenmesinin tüm yandaşlara sirayet etmesinden de cesaret alıyor!..
Cumhuriyet, laiklik, Atatürk'ün mücadelesi, Aydınlanma Devrimi, Tevhid-i Tedrisat kimsenin umurunda değil...
Molla-medrese sisteminin eğitimi bağnazlığın eline teslim ettiği bir dönemde, yazının başından itibaren dikkat çekilen gerekçeler - unsurlar - erozyonlar bir tek sözcüğü ısrarla akla getiriyor; "Pervasızlık..."
Devletle çatışan, rejimi vurmaya çalışan, 1923'teki devrimin rövanşını almak için çırpınan - siyasetten medyaya, iş dünyasından bürokrasiye kadar - yuvalandıkları hücrelerde, cumhuriyete adeta kör bıçaklarıyla taarruz etmeye devam edenler, işte bağrında öfke - ihanet - kalleşlik - zavallılık barındıran o sözcüğü ısrarla akla getiriyor; Pervasızlık...
Hedef yine Atatürk...
Pervasızlık öyle bir zavallılıktır ki, ne yaparsa yapsın, nihayetinde kendini de vurur!!!
Çünkü "cahil cesaretli olur" sözünü bir devasa sinema perdesi gibi duvarda tutan ve bütün ihanetleri o perdede korkusuzca - zalimce sahneleyen bir zavallı duruştur da pervasızlık...
Öyle bir şeydir ki pervasızlık; ne devletin varlığından çekinir, ne rejimin yaşamsal olmasından...
Halkın tepkisinden korkarak geri adım atmayan, hele de "millet"in, siyasal mücadeleler sırasında iktidara hiç beklemediği bir dönemde çok büyük bir darbe vurması daha dün kadar taptazeyken; pervasızlık, bir çılgın ata binmişcesine yaşamın her alanında, nallarını (!) çevreye vura vura ve ateş saça saça (!) ilerlemeye devam ediyor...
Evet; cehalet atına binmiş, elinde kılıçla cumhuriyete karşı ağır taarruzlar sergilemeyi sürdürüyor pervasızlık...
Hem de bürokrasiyle, siyasetçisiyle, işadamıyla, sanatçı geçinen zavallısıyla, gazeteci kılıklı tetikçisiyle ve külliyen cahil- cühela güruhuyla!..
Velhasıl; pervasızlık artık güçlenen muhalefetin, öfkesi artan toplumun ve ülkede yükselen birlik- beraberliğin tepkisinden bile çekinmiyor olmalı ki, Türkiye'nin her köşesinde cumhuriyete- Atatürk'e karşı eylemler -saldırılar ne yazık ki durmuyor...
Kimden cesaret alıyor bunlar?..
31 Mart'ın ardından 23 Haziran seçimlerinde AKP'nin 17 yıllık iktidarı çok derinden sarsıldı, yandaşlar büyük şok geçirdi ama pervasızlık durmuyor...
İktidar partisi İstanbul'u, Ankara'yı, Adana, Mersin, Antalya'yı ve uzun yıllardır denetimi altında bulundurduğu birçok önemli kenti de kaybetmesine rağmen, güç şımarıklığından beslenenler geri adım atmıyor!..
Ekrem İmamoğlu'nun 800 bini aşkın farkla mağlup ettiği AKP, yaşadığı ağır yenilginin ardından parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya iken, ne yazık ki Türkiye'nin her tarafından AKP'lilerle onların koltuğa oturttuğu bürokratlardan toplumun tepkisini çeken eylemler gelmeye devam ediyor;
Muhalefetin 30 Ağustos'ta belediye otobüslerinin ücretsiz olması teklifini reddeden ve daha sonra belediye şirketlerinin neredeyse tamamında başkan olduğu ortaya çıkan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş büyük infial yarattı...
Başkan son 10 gün içerisinde öylesine tepki çekti ki, bu pervasızlığı kendisine oy verenler arasında bile sıkıntı yarattı...
İşte uygulamaları muhafazakar çevreleri de rahatsız etmiş ki, dün medyaya Bursa Belediyesi'ne ait otobüslerin arka camlarına Kuran'dan surelerin yazıldığını gösteren fotoğraflar yansıdı... Ve herkesin aklına aynı soru geldi;
30 Ağustos'a karşı duran Aktaş, otobüslerin arkasına ayetler astırarak neyi kapatmaya çalışıyor acaba?..
Peki; Ankara'da, Jandarma Genel Komutanlığı bahçesindeki Atatürk heykelinin kaldırılmasına ne demeli?..
İçişleri Bakanlığı, heykelin "tadilat sonrası yerine konulacağı"nı açıklarken, Çorum'da bir memur Türk Bayrağı ve Atatürk sevgisi yüzünden adeta siyasal lince uğradı!!!
Bölge Göğüs Hastanesi'ndeki odasında, Atatürk posterinin ve Türk Bayrağı'nın duvardan indirilmesine karşı gelen Sedat Kantarcı ne yazık ki memuriyetten "ihraç" edildi!..
Bu arada Necip Fazıl Kısakürek'in, "Abdullah Abdurrahman" takma ismini kullanarak yazdığı iddia edilen Arapça roman "Put Adam", Atatürk'e ağır hakaretler içermesine rağmen Türkçe'ye çevrilerek, "Efsane Kitap" diye satışa çıkarıldı...
Sizlere pervasızlık - zıvanadan çıkmak - infial yaratmak ve kışkırtıcılık konusunda çabalar içeren yukarıdakilere benzer onlarca örnek gösterebiliriz…
Ve şu soruları da her zaman sormaya devam edeceğiz; İktidar partisi ve yandaşları son seçimlerdeki ağır yenilgiye rağmen pervasızlığın cesaretini halen kimden alıyor acaba?..
Ve yandaşlarla bürokratları, seçim tokatına rağmen nasıl oluyor da halkın tepkisinden ve yasalardan çekinmiyor, Atatürk'ü - cumhuriyeti hedef alabiliyor?..
İşte bu soruların cevabını eminim iktidar ve yandaşları vermeyecektir ama yanıt, hiç kuşkusuz ilk seçimde yine halktan gelecektir... Nihayetinde "egemenlik milletindir" değil mi?..