CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk imzacısı olduğu; yürürlük ve yürütme dışında tek maddelik kanun teklifinde; “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” hükmü yer aldı.
CHP’nin “Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi”; TBMM Başkanlığı’na bugün sunuldu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk imzacısı olduğu ve CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç ile birlikte toplam 132 CHP milletvekili teklifi imzaladı.
“KADINLAR, HERHANGİ BİR ZORLAMAYA TABİ TUTULAMAZ”
İkisi yürürlük ve yürütme maddesi olmak üzere toplamda üç maddelik kanun teklifinin birinci maddesinde şu hüküm yer aldı:
“Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”
“DİNİ İNANÇ VE KANAAT HÜRRİYETİ HİÇBİR SINIRLAMAYA TABİ TUTULAMAZ”
Kanun teklifinin gerekçesi ise şöyle:
“Türkiye’nin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit ve devredilemez haklara sahip olduğunu açıkça belirtmiştir. Anayasa’nın 2’nci Kısmı, ‘Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ ifadesiyle temel hak ve özgürlükleri güvence altına almıştır.
Demokratik, laik hukuk devletlerinde bireylerin sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz. Laiklik, din ve vicdan hürriyetini engelleyecek biçimde yorumlanamaz; aksine laiklik din ve vicdan hürriyetinin kullanılmasının teminatıdır. Dini konulardaki bireysel tercihler ve bireylerin yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19’uncu maddesiyle teminat altına alınan ifade özgürlüğü, kıyafetini seçme özgürlüğünü de kapsamaktadır.
“KADININ KIYAFETİ SİYASETİN KONUSU OLMAMALIDIR”
Kadının kıyafeti başta; bireylerin yaşam tarzı, inancı ve etnik aidiyeti siyasetin konusu olmamalıdır. Geçmişte yaşanmış bazı baskıcı uygulamalar toplumsal hafızamızda olumsuz izler bırakmış, ayrıca siyaseten istismar aracı olagelmiştir. Yakın geçmişimizde üniversite öğrencilerinin başörtüsüyle eğitim hakkı engellenmiş, kamuda kadınların başörtülü çalışmasına izin verilmemiştir. Benzer engellemelerin ve yasaklamaların bir daha yaşanmaması için her türlü önlemi almak Parlamentonun ve kamu idaresinin görevidir. Genelge, talimat, yönetmelik ya da diğer idari düzenlemeler ve hiyerarşik amirlerinin emirleriyle kadının ne giyeceğine ya da giymeyeceğine yönelik yapılmış zorlamalara son vermek ve kadının kıyafet seçme özgürlüğünü kanuni güvence altına almak için bu teklif hazırlanmıştır. Teklif ile kadınlarımızın Anayasa ile güvence altına alınan kişisel ve mesleki kıyafet özgürlüklerinin korunması öngörülmektedir.
“KADIN ÇALIŞANLARIN KIYAFETLERİNDEN DOLAYI BİR AYRIMCILIĞA TABİ TUTULAMAMALARI AMAÇLANMAKTADIR”
Bu kapsamda teklif ile;
Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde görev alan ve her statüde istihdam edilen kadınların,
Anayasanın 135. maddesine göre kurulan meslek örgütlerine bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınların,
yürüttükleri kamu hizmeti veya mesleki faaliyetlerin gereği olan mesleki kıyafet, cübbe, önlük veya üniforma giymek dışında, herhangi bir zorlamaya tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmaktadır. Böylece, kadın çalışanların kıyafetlerinden dolayı bir ayrımcılığa tabi tutulamamaları amaçlanmaktadır.”
DÜN GECE TWITTER’DAN DUYURDU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün akşam sosyal medya hesabında şu açıklamayı yapmıştı:
“Biliyorsunuz, geçen hafta yol arkadaşlarıma ‘Yanımda mısınız?’ diye sordum. Çünkü bu yaraları kapatmak cesaret istiyor, cüret istiyor, gönül istiyor. Gözü peklik istiyor. Gelecekte gençlerimiz bu sorunlarla uğraşmasın, daha fazla enerji kaybetmesin, kimsenin kalbi kırılmasın, kimsenin gönlünde bir yara açılmasın diye bazen oy kaybetmeyi bile göze almak gerekiyor. Özetle bu yol, yürek istiyor, yürek. Siyaseten büyük yürek istiyor. Türkiye’yi barıştırma yolu zor ve engebeli bir yol ve bu yolda hep beraber yürümek zorundayız.
Bu yaralardan biri de başörtü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı.
Konuyu devlet ciddiyeti ile çözme ve siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkarma zamanı. Evrensel hukuk ilkeler ile uyum içinde bir kanuni çerçeve oluşturduk. Kadınların giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız. Yarın itibari ile bu yarayı sonsuza kadar kapatacak adımı atıyoruz. Kanun teklifimizi grup toplantımızdan hemen sonra TBMM’ye sunacağız.
CHP grubu eksiksiz, amasız, fakatsız ve yüreklice bu kanunun arkasında duracaktır. Sarayın da samimiyet turnusolü bu? Bakalım onların tutumu ne olacak? Türkiye’nin yaralarını bir bir kapatma konusunda yol arkadaşlarım benimle. Türkiye’nin çok kanayan yaralarını kapatma konusunda da biz daha cesur olacağız. Bundan en ufak bir şüphem yok ve sevgili halkım bu zor, ama zor olduğu kadar da hakiki olan yolculukta sizi de yanımda görmek istiyorum. İyi akşamlar.”
“ARTIK KANUNU ÇIKARALIM VE BU ÇAĞDIŞI TARTIŞMA BİTSİN”
Kılıçdaroğlu, bugün de TBMM Grup Toplantısı’nda; şunları söylemişti:
“Saray beni iyi dinlesin… Kadınların duygularını ve inançlarını istismar ettiğiniz yeter. Bugün kanun teklifimizi Gazi Meclisimize veriyoruz. Göreceğiz kim samimi kim samimi değil. Artık kanunu çıkaralım ve bu çağdışı tartışma bitsin. Yüreği yeten de peşimden gelsin. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Ülkemizin çok açık yaraları var. Daha cesur adımlar atmamız gerekecek. Oy hesabı değil. Altını özenle çiziyorum. Huzurun, geleceğin, büyümenin, itibarlı bir Türkiye’nin hesabı için biz bunu yapıyoruz; oy hesabı için değil. Omuz omuza, yan yana yapacağız sevgili gençler. Ben biliyorum, milletimiz de bunu biliyor.”