Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü, ''ABD''deki davada yine Türk görevliler'' başlıklı köşe yazısında New York''ta açılan bir dolandırıcılık davasında Türkiye''nin nasıl yer aldığını kaleme aldı.
Kaplan Grup tarafından açılan davada Washington Büyükelçisi Murat Mercan''a yönelik suçlamalar olduğunu söyleyen Terkoğlu, dava dilekçesinde "Türkiye''nin ABD büyükelçisine birkaç milyon dolarlık ödeme yaptığına ilişkin bilgi ve inanç vardır" ifadelerinin yer aldığını belirtti.
Terkoğlu''nun ulaştığı büyükelçilik kaynakları, Mercan''ın avukatları aracılığıyla karşı hamle yapmaya hazırlandığını söyledi.
Terkoğlu''nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
"ABD’de, New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde, Türkiye’yi ilgilendiren bir dava açıldı. Hayır, Sarraf ya da Sezgin Baran Korkmaz (SBK) meselesi değil. Davanın şikâyetçisi, Arizona merkezli Kaplan Grup’un da aralarında bulunduğu bir dizi şirket. Suçlama: Dolandırıcılık.
Hedeflerinde, ASAP Lojistik’in yanı sıra, şirketin İcra Kurulu Başkanı Debbie (Deborah) Cross adında ABD’li bir iş kadını var.
Peki, Türkiye adı dava dosyasına nasıl girdi derseniz, anlatayım...
Sahte maske ve eldiven
Kaplan Grup, iştirakleri olan Exos ve Cardinal fonları ile M42 Taktik AŞ şirketi, 26 Ağustos tarihinde, mahkemeye gitti. İddialarına göre, Kasım 2020’den bu yıla kadar, ASAP Lojistik ve Debbie Cross tarafından dolandırılmışlardı. Bu sırada onlarla bağlantılı ASAP Türkiye, Snooz, Cross, Sacramone ve Fermin gibi şirketler de bu iş için kullanılmıştı.
Davacılar, lojistik hizmeti veren ASAP ve Debbie Cross’la anlaşmışlardı. Pandemi sürecinde, ABD’de çeşitli kurumlara satmak üzere, milyonlarca dolarlık, maske ve eldiven siparişi vermişlerdi.
Ürünleri aldılar. Ancak aldıkları ürünlerin tamamı kusurlu ve sahte çıktı. Anlattıklarına göre maskeler “3M” yeterlilik şartını sağlamıyordu. Öte yandan yurtdışında üretilmiş oldukları halde, “ABD’de üretilmiştir” diye sahte bir paketle satılmışlardı.
Sahtecilik, olaya el koyan Amerika Birleşik Devletleri İç Güvenlik Bakanlığı’nın yaptığı inceleme sonucu ortaya çıkarıldı. İşin sonunda, bütün maskeleri müşterilerinden geri alan Kaplan Grup, elbette hem itibar hem de milyonlarca dolar kaybetti.
Dahası...
ABD Polis Teşkilatı’nın siparişi olan nitril eldivenler de bu özelliği sağlamıyordu. Ucuz lateks eldivenler, başka paketlerin içerisine koyularak yutturulmaya çalışılmıştı. Kaplan Grup’u dolandıranlar, ABD polisine de çarptı. Bir iade de buradan oldu.
Sadece bu kadar değil...
MKE silahları teklifi
ASAP Lojistik ve başkanı Debbie Cross, şikâyetçilerin anlattığına göre hafif silah ve mühimmat da satıyordu. Üstelik, verdikleri rakamlar dünyadaki piyasa fiyatlarının çok altındaydı. Dilekçede durum şöyle anlatılıyor: “Makine Kimya Endüstrisi (MKE) tarafından üretilen, 9 mm 124 gr pirinç kasalı FMJ mermilerini, 0.15 Dolar karşılığında sunmayı teklif etti.” Üstelik MKE’nin ürettiği malların uluslararası kalitede olduğu biliniyordu. Debbie Cross, kendisini MKE’nin ABD’deki resmi temsilcisi olarak tanıtmış, milyonlarca dolarlık sipariş almıştı.
Söylediklerine göre burada da dolandırıldılar. Debbie Cros, ne MKE temsilcisiydi ne de sonunda önerdiği mermiler MKE tarafından üretilmişti. Burada da milyonlar kaybettiler.
Büyükelçi’ye suçlama
Dolandırılma miktarı mı? Dava dilekçesine göre toplam 71 milyon 271 bin 970 dolar zarar ettiler. Masrafları ve vekâleti ekleyerek 75 milyon dolar talep ettiler. Kaplan Grup, piyasada lekelenmelerine neden olan bu dolandırıcılığın, kendilerine piyasa kaybına da malolduğunu söylüyordu.
Peki, iş bize nasıl döndü?
Hayır, MKE dolandırdı sanmayın. Mesele öyle değil.
Elbette ticaret bir güven ilişkisine dayanıyor...
Şikâyetçilerin anlattıklarına göre onlarla Debbie Cross arasında bu güveni tesis eden iki isim var. Kendisini TSK’nin NATO’da görev yapan albayı olarak tanıtan Güven Acarer ve Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan.
Gelgelelim, Debbie Cross’a referans olan Acarer, Türk askeri filan değildi. Bir zamanlar Türk medyasında, “yabancı damat” başlıklı magazin haberleriyle gündeme gelmişti. Sunduğu kartvizit bile sahte çıktı. Nihayetinde ortalıktan kayboldu.
Peki Türkiye’nin Washington Büyükelçisi, eski AKP milletvekili Murat Mercan?
Dava dosyasında ilk olarak bir ima gördüm: “Sanıklar yabancı bir elçiyi töhmet altında bırakmıştır.”
Kastedilen Mercan’dı. Nitekim şikâyetçiler bunu şöyle ifade etmişti:
“Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Murat Mercan gibi önemli siyasal bağlantıları bulunduğunu söyleyerek kendilerini meşru şirketler olarak tanıtmışlardır.”
Debbie Cross’un, MKE logolu evraklar kullanarak, kendisini MKE’nin sahte temsilcisi olarak tanıtma süreci için, Mercan’a suçlamada bulunuluyordu: “Cross’un, Türkiye’nin ABD büyükelçisine birkaç milyon dolarlık ödeme yaptığına ilişkin bilgi ve inanç vardır.”
Her ne kadar “dava sürecinde kanıtlanacak” deseler de şikâyetçiler bu suçlamaya dair somut bir kanıt sunmadılar.
Fotoğraflarını gösterdi
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan, Cross ile yan yana.
Söyledikleri şuydu...
MKE ürünlerinin bu denli ucuza satılması konusunda, Kaplan Grup iştiraki M42 şirketi çekinceli davranmıştı. Ancak bu noktada Cross’un bağlantıları devreye girdi: “Cross, MKE mühimmat ürünlerini pazarda kimsenin alamayacağı fiyatta ve sayıda alabilmesini sağlayan bağlantıları olduğunu söylemiştir. Cross, özellikle Elçi Mercan’ı yakın bir dost olarak tanıtmıştır. Cross, bu iddiasını kendisinin Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Mercan’la birlikte fotoğraflarını göstererek ayrıca elçilikteki ve resmi kurumlardaki kişilerin iletişim bilgilerini vererek desteklemiş, bu yolla MKE mühimmatını iddia ettiği fiyatta ve sayıda tedarik edebileceğine inandırmayı hedeflemiştir. Cross, tekrar tekrar elçi Mercan’la ya da onun ekibinden biriyle iletişime geçilirse, kendisinin MKE ilişkisine kefil olacaklarını söylemiştir.”
MKE kaynaklarıyla konuştum. Debbie Cross’un resmi temsilcileri olduğunu yalanladılar. Hatta ABD mahkemelerinde hem Cross’a hem de Acarer’e dava açtıklarını söylediler. Davanın açıldığına dair kaydı da paylaştılar.
Deborah Cross’un Türkiye ilişkileri
İşin ilginci, internette yapılan basit bir aramada, Cross ile Mercan arasındaki tanışıklığa rastlanıyordu. Elçilik destekli toplantılarda, zaman zaman Cross kendisini gösterirken devlet destekli Türk Amerikan İş Adamları Derneği (TABA), Cross’un üyeleri olduğunu söylüyordu. Dahası, Cross, Mercan’ın katıldığı bazı resmi toplantıların organizatörüydü. Derneğin sitesinde bir örneği şöyle yer alıyor:
“TABA-AmCham yönetimi Washington Büyükelçimiz Murat Mercan, New York Senatörü James Sanders ve Amerika’nın önde gelen kurum temsilcileri ile bir araya geldi. Türk-Amerikan ticari ilişkilerinin geliştirilmesi kapsamında TABA-AmCham üyeleri Debbie Cross ve Şekip Hardal tarafından organize edilen ve New York’ta gerçekleştirilen görüşmeye, Washington Büyükelçimiz Murat Mercan, New York Senatörü James Sanders ve Amerika’nın önde gelen kurum temsilcileri katıldı.”
Dışişleri''ne haber verildi
Elbette, Washington Büyükelçiliği kaynaklarını da aradım...
Murat Mercan’ın görevi gereği konuşamayacağını söylediler. Elçilik kaynakları, davadan haberleri olduğunu söyledi. Debbie Cross’un çeşitli toplantılarda Mercan ile yan yana gelmesinin “görev gereği katıldığı resepsiyonlarda” olduğu ifade edilirken Cross’un şaibeli işlerinden Mercan’ın kazanç elde ettiği suçlaması için “yalan ve iftira” denildi. Mercan’ın menfaat sağladığı iddiasına, davada somut delil sunulmadığının altı çizilirken Türk Büyükelçi’nin de hukuken harekete geçeceği söylendi. Mercan’ın, avukatı aracılığıyla, iddiaların sahibi olan şirketlere hakaret davası açacağı söylenirken “Türkiye’nin ABD büyükelçisine birkaç milyon dolarlık ödeme yaptığına ilişkin bilgi ve inanç vardır” cümlesinin dava dosyasından çıkarılması için başvurulacağı ifade edildi.
Kritik bir bilgi daha...
Elçilik kaynakları, başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere Türk devlet kurumlarının, Büyükelçi Mercan’ın itham edildiği dava konusunda bilgilendirildiğini de söyledi.
New York’taki dolandırıcılık davası önümüzdeki günlerde görülecek. Debbie Cross ve ASAP Lojistik hakkında kararı elbette ABD yargısı verecek. Ancak kesin olan bir şey var ki New York’taki bir mahkemede daha Türk resmi görevlilerinin adı, üstelik büyükelçi düzeyinde, yolsuzluk iddialarıyla anılacak.
Olana mahkûm değiliz. Bu bizim kaderimiz değil. Yeter ki alışmayalım"