Cumhuriyet fazilettir Cumhuriyet Türkiye’nin en büyük devrimidir / Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK

Cumhuriyet fazilettir Cumhuriyet Türkiye’nin en büyük devrimidir / Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK

Bugün Türkiye, yarıya yakını gençlerden oluşmuş 85 milyona varan nüfusu, gelişmekte olan ekonomisi, siyasi yapısı, güçlü ordusu, 10000 yıla varan köklü tarihi, kültürü ve Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının merkezi konumundaki coğrafi ve jeostratejik yapısı itibarı ile son derece önemli bir ülkedir.

Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar gibi üç kritik bölgenin ortasındadır. Eskinin ipek yolu, bugünün ise enerji yolu üzerinde bulunmakla önemi bir kat daha artmıştır. Tarih boyunca ve bugün hep hareketli bir çevre etkisinde kalmış, bölgede çıkarları olan güçlerin tehdini daima hissetmiştir. Bu güç coğrafyada bugün Türkiye; Avrupa Konseyine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (geçici üye), Kuzey Atlantik Paktına (NATO), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütüne (OECD), Karadeniz Ekonomik İşbirliğine (BSEC), Karadeniz Donanma İşbirliğine,  İslam Konferansı Örgütüne, Ekonomik İşbirliği Örgütüne (Orta Asya), D-8 VE G-20 Ülkeleri Birliğine üyedir. Avrupa Birliği üyeliği için ise halen adaydır.

Son ikiyüz yılda batının ekonomik, teknolojik ve siyasi yükselişine ayrıca silah gücüne karşın, kötü idarecilerin yönetiminde gerileyen Osmanlı İmparatorluğu bir anda büyük felaketlerin eşiğine getirilmiştir. Aynı zamanda Balkan’lardan Kafkas’lara ve Yemen’e kadar 8 cephede birden, 1.dünya savaşını yaşamış ve malesef bu savaştan yenik çıkmıştır (Mondros anlaşması 30 Ekim 1918). Balkan’larda, Çanakkale’de, Kafkas’larda ve Arap çöllerinde milyonlarca askerimiz ve insanımız telef olmuştur. Emperyalist güçler başta petrol olmak üzere Osmanlının topraklarındaki zenginlikleri pay etmişlerdir (Sevr, 10 Ağ. 1920). Ülkemiz parçalanmış, yok edilme durumuna getirilmiştir.

Bu çaresiz durumda Mustafa Kemal Paşa ve ankadaşları 19 Mayıs 1919 da Anadolu’ya geçerek, Osmanlı İmparatorluğundan ayrı olarak, Türk milletinin milli mücadelesini başlatmıştır. O’nun cumhuriyet ve demokrasi aşkı, daha kurtuluş savaşına başlamadan, 23 Nisan 1920 de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) kurulmasını sağlamış ve Kurtuluş savaşını bu meclis yürütmüştür. Başta, batı Anadolu’yu işgale kalkışan Yunan orduları (10 Ocak 1921 de Bursa Eskişehir yolunda, 10 Temmuz 1921 de Sakarya’da, 26-30 Ağustos 1922 de Dumlupınar’da meydan savaşları vererek), tamamen yok edilmiş, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ruslar da işgal bölgelerinden kovulmuştur. 6 Ekim 1923 günü Şükrü Naili Paşa komutasındaki Mustafa Kemal Paşa’nın askerleri İstanbul'a girerek, 4 yıl 10 ay 23 gün işgal altında kalan güzel İstanbulumuzu da işgalden kurtarmıştır.

 Türk’ün büyük iradesi karşısında yenik düşen emperyal güçler, 24  Temmuz 1923 Lozan andlaşması ile kendi yenilgilerini, Türk’ün de galibiyetini ve bağımsızlığını kabul etmişlerdir. Böylece küllenen bir imparatorluğun külleri üzerinde alev alev genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.    29 Ekim 1923 de ATATÜRK’ün kurduğu cumhuriyet, dünyanın en güçlü devletlerine karşı verilen bir ölüm kalım savaşından sonra gerçekleşmiştir. Bu, ATATÜRK’le birlikte onun silah arkadaşları ve binlerce şehit ve gazinin eseridir. Bugün cumhuriyetimizin 97. Yılını kutluyoruz, Yüce Türk milletine kutlu olsun.

ATATÜRK “Bu yönetimde hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir”. Cumhuriyetteki birinci hedef demokrasidir. Yine ATATÜRK, “cumhuriyeti kurduk. Şimdi sıra demokrasidedir” derken, çok partili bir sisteme de işaret etmiştir. Bu rejim, demokrasi kavramını geliştirmek ve yerleştirmek zorundadır. Cumhuriyet özgürlüktür, bağımsızlıktır. Her alanda ilerlemenin yolu ve insanca yaşamaktır. Yine buradaki özgürlük, başkalarının hakkına tecavüz eden sınırsız bir özgürlük değildir. Demokrasi bu sınırların ölçüsünü koymuştur. Başkasının hak ve hukukuna mutlak riayet ve adalete saygı esastır.

ATATÜRK, batılıların tabiri ile yüzyıllarda bir yetişen dahi bir asker olmakla beraber, çağa damgasını vurmuş bir siyaset ve devlet adamı ve de filozof denilebilecek yapıda bir düşünürdü. O, halkın iradesinin yüceliğini kavramış, ezilmiş milletlerin acılarını ruhunda duymuş ve batılı emperyalistlerin sömürü sistemini çok iyi bir analizle, hem batıya hem doğuya, yani hem ezenlere, hem ezilenlere çağa ve geleceğe uygun mesajlar vermiştir. Bugünkü küresel yapıyı tarif etmiş, zulüm gören milletlere de bağımsızlıklarında, kurtuluşlarında bayrak olmuştur.

ATATÜRK kurduğu cumhuriyette, günümüz koşullarına uyan  demokrasi, laiklik, sosyal devlet, hukukun üstünlüğü, adaletin yüceliği gibi kavramları da yerleştirdi. Sonra onu, müsbet ilim sahibi, hürriyet aşığı, eğitimli, kültürlü, geleceğe güvenle bakan, fikri hür vicdanı hür irfanı hür aydın bir gençliğe; “Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklalini ve Türk  cumhuriyetini ilelebed (sonsuza dek) korumaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek,  emanet etti. ATATÜRK, bunun için şöyle diyor: “zira, hürriyet ve istiklalimizin kıymetini; çağdaş eğitimli, yüksek ruh yapısına sahip, fedakar gençler, bu uğurda ölen askerlerden çok daha iyi bilebilirler. Cumhuriyeti kurmak için çok kan döktük. Gerekirse korumak için de aynı şeyi yaparız. Fakat  istiklal, hürriyet, cumhuriyet bundan böyle savaşarak değil, bunların değerleri bilinerek korunmalıdır. Cumhuriyet fazilettir, Cumhuriyet en gelişmiş ve en ileri, çağdaş devlet ve hükümet şeklidir. Onun için kılıçla elde edilen zaferler; siyasi, ekonomik, kültürel zaferlerle taçlandırılmalıdır”.

ATATÜRK’e göre cumhuriyet, Türk milletinin tabiat ve yapısına en uygun idare şeklidir. Cumhuriyet, milli egemenlik idealini, milletin irade ve egemenliğini, vatandaşın devlete, devletin vatandaşa karşı hak ve görevlerini en iyi düzenleyen yönetim şeklidir. Milli egemenliği ise; ATATÜRK, “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek vurgulamıştır.

Cumhuriyetin 10. yıl nutkunda ATATÜRK, “az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan cumhuriyettir, Cumhuriyetin temeli, büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlatlarından oluşan büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve bilincinde kurulmuştur. İlkeleri de milletin ruhundan doğmuştur.  Cumhuriyet, Türkiye’nin en büyük devrimidir. Cumhuriyetin, milletin kalbinde kök saldığını görmek en büyük emelimdir. Bu rejimle millet ve memleket, dünya üzerinde en üstün yere gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti her anlamı ile, büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Değerli evlatlarının elinde daima yükselecek, sonsuza dek yaşayacaktır. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Lakin Türkiye Cumhuriyeti ilelebed payidar kalacaktır. Bu kadar matemler ve felaketler geçirdikten sonra elbette Türk öğrenmiştir ki, vatanı yeniden yapmak, orada mutlu ve özgürce yaşayabilmek için kesinlikle egemenliğine sahip çıkmak ve cumhuriyet bayrağı altında tüm evlatlarını topluca ve dikkatlice muhafaza etmek zorundadır”.

Türklerin verdiği istiklal savaşı ve kurduğu cumhuriyet, tüm mazlum milletlerin hürriyet ve istiklal aşkını da dile getirmiş, onlara örnek olmuş ve bundan sonra da onlara bayrak olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, dünya üzerindeki bağımsız tek Türk devleti idi. 10 bin yıllara varan köklü tarihimiz, Mustafa Kemal Atatürk ve bir avuç silah arkadaşının düşmana karşı verdiği yüksek irade ve imanınla, “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyerek verdiği kutlu savaşın Anadolu’da yepyeni bir milllet ve yepyeni bir devlet olarak şekillenmesidir.

Sonsuza dek yaşayacaktır. 

*Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi