Cumhur, ter kokusu vesaire
31.10.2010 tarihinde Başbakan Şanlıurfa’da şöyle konuştu: “... Bunlar milletten rahatsızlar. Bunlar Harran Ovası’ndaki çiftçinin alın terinin kokusundan rahatsızlar. Bunlar işçinin nasırlı ellerinden rahatsızlar. Bunlar Anadolu’nun, Trakya’nın kavruk yüzlü köylüsünden rahatsızlar. Bunların bu millete ve değerlerine tahammülü yok... Cumhuriyeti cumhurla paylaşmak istemiyorlar. Cumhuriyet cumhurdur. Cumhur sizsiniz...” (Milliyet, 01.11.2010).
Başbakan son zamanlarda cumhur kelimesini sıkça kullanıyor. Türkçe Sözlük’te “cumhur” kelimesine “halk, topluluk” anlamı verilmiştir. Şemseddin Sami üçüncü anlam olarak “cumhuriyet suretiyle idare olunan hey’et” tanımını vermiştir. Yani cumhur, cumhuriyetle yönetilen bir ülkedeki halkın bütününü ifade eder. Başbakanın konuşmalarından çoğunlukla, başka partilere oy verenler “cumhur” değilmiş gibi bir anlam çıkıyor.
Ayrımcılık Bülent Arınç’ın şu sözlerinde çok daha açık: “Bizi ilgilendiren Sayın Kılıçdaroğlu’nun ’halkla kutlayacağım’sözüdür. Ben buna çok sevindim; Bağcılar, Güngören ya da Gaziosmanpaşa’da kutlayacaktır diye ümit ettim. Bir de baktık ki CHP eski CHP. Bağdat Caddesi’nde kutluyorlar. Bağdat Caddesi’nde jet sosyetenin en hızlı olduğu yerde ellerinde Türk bayrakları, ağızlarında 10. Yıl Marşı ile Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorlar.”
Demek ki Bağcılar’da oturan, halk; fakat Bağdat Caddesi’nde oturan, halk değil, Arınç’ın ifadesiyle jet sosyete. Ankara Belediye Başkanı da şehirler arası otobüslerin Ostim’de durmasına izin veriyor; Çayyolu’nda durmasına ise müsaade etmiyor. Çayyolu’ndakiler de her hâlde halktan sayılmıyor. Ellerde Türk bayrağı olması da galiba Arınç’ı rahatsız ediyor; çünkü jet sosyete diyerek bayrak taşıyanları kendince aşağılıyor. Diyelim ki onlar jet sosyete. Ellerinde Türk bayrağı bulunması bir siyasetçiyi sevindirmeli değil midir?
Cumhurbaşkanı da resepsiyonu değerlendirirken “Türkiye’nin bütün gerçeği burada. Bütün farklılıkları, renkleri, realitesi burada. Türkiye burada” demiştir. Oysa bir iki milletvekilinin dışında CHP’nin resepsiyona katılmadığını biliyoruz. DP Genel Başkanı Cindoruk da “...Sayın Abdullah Gül’ün tarafsız olduğuna inanmıyorum. Bunu da ifade ettim. AKP’nin eş başkanı dedim. AKP’nin eş başkanı olduğunu belirleyici tayinler, konuşmalar yapıyor. O nedenle, ben onun tarafsız olmadığına inanıyorum. Sayın Abdullah Gül’ün Cumhuriyet’in kimliğini, kişiliğini temsil etmediğine inanıyorum. Onun için resepsiyona gitmiyorum” diyerek bu törene katılmamıştır. “Türkiye burada” ise CHP ve DP Türkiye değil mi? Onlar Türkiye’nin “renkleri” ne dâhil değil mi?
AKP yöneticilerinin sözlerine yansıyan “cumhur” ve “halk” anlayışı yanlış bir anlayıştır. Yoksul olursa, köylü olursa, elleri nasırlı işçi olursa halk; orta hâlli veya biraz varlıklı olup Bağdat Caddesi’nde oturursa jet sosyete. Oysa bir iktidarın hedefi halkı yoksulluktan, elleri nasırlı, yüzü kavruk olmaktan kurtarmak olmalıdır. İktidarlar, modern sanayi ve bilişim teknolojisiyle işçinin elini nasırdan, modern tarımla köylünün yüzünü kavrulmaktan kurtarmalıdır. Oysa “bunlar” , nasırlı eli, kavruk yüzü âdeta tebcil(yüceltme) ediyorlar; sanki halkın o durumda kalmasını istiyorlar.
Ter kokusundan her temiz insan rahatsız olur. “Bunlar” , ter kokusunu da tebcil ediyorlar. Bu anlayış “temizlik temeli üzerine kurulan” (hadis) Müslümanlığa hiç yakışmaz. Mâide suresinin abdesti emreden altıncı ayetinde “Allah size zorluk dilemez; fakat sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak ister” denilmektedir; yani temizlik Allah’ın muradıdır. Hz. Muhammed de “en-nezâfetü mine’l-îmân” (temizlik imandandır) demiştir.
Yoksa birileri Tanrı’nın “israf etmeyiniz” emrini önemsemedikleri gibi, Müslümanlığın temizlik ilkesini de mi önemsemiyorlar?