CÜBBE…/ Hasip Sarıgöz

CÜBBE…/ Hasip Sarıgöz

Cübbe dediysek hemen aklınıza şu meşhur Cübbeli Ahmet (Hoca) gelmesin.

Oysa ne meşhurları var.

Cübbe deyince, mesela Âlim’lerden söz ediyoruz.

Atının ayağından sıçrayan çamurla Yavuz gibi bir Sultan’ın kaftanını kirleten âlim gibi âlimlerden söz ediyoruz.

Yani Kemal Paşazade gibi âlimlerden…

Bilir misiniz?

“Âlimin ayağından sıçrayan çamur bizim için şereftir” diyen koca Sultanın vasiyeti üzerine; hak vaki olduğunda, sandukasının üzerine işte o çamurlu kaftan örtülmüştür…

Mesela; Muzaffer Fatih, Sultan Mehmet İstanbul’a girerken, Padişah’ın işareti üzerine Padişah’a değil de kendisinin üzerine güller serpilen ve demet demet çiçekler verilen âlimlerden bahsediyoruz.

Yani, Ak Şemseddin gibi âlimlerden söz ediyoruz.

Aslında biz Cübbe derken, bir parti veya cemaat adına karar alan ve zırhlı mercedeslerle gezen özel savcılardan veya adam seçen hâkimlerden değil, Allah için, adalet için ve yalnızca millet adına karar verebilen hâkimlerden söz ediyoruz.

Mesela, dönemin en kudretli Padişahı olan Fatih Sultan Mehmet’i dahi yargılayan ve dahi mahkûm edebilen, tarafsız ve yalnızca Allah’a sığınmış kudretli hâkimlerden söz ediyoruz.

Yani Kadı Hızır Bey gibi hâkimlerden bahsediyoruz.

Esasında biz Cübbe derken, yalnızca Allah’ın kulu olan ve asla kula kulluk etmeyen, yalnızca Allah rızası için imamlık yapan ve yine Allah yolunda müminleri doğruca bilgilendiren din adamlarından söz ediyoruz.

Yani biz, kulun kulu olmuş kör imamlardan değil,

Arkasında huzurla namaz kılabileceğimiz Hazreti Osman gibilerinden bahsediyoruz.

Yezit gibi kan dökenlerden, topluma nifak sokanlardan ve dini bozanlardan değil,

Mesela, Hazreti Ali gibi imamlardan bahsediyoruz.

Onlar ve onlar gibi olanlar; kulun kulu olmadılar, araya nifak sokmadılar, dünya malına kanmadılar, taraf tutmadılar, adaletten ayrılmadılar, kimsenin önünde eğilmediler ve kimsenin önünde cübbelerini iliklemediler.

Cübbe deyip geçmeyin…

Cübbe önemlidir!

Çünkü sadece üç meslek grubu cübbe giyebilir.

Bunlar:

1. Âlimler; yani hocalar, yani akademisyenler, yani ilim adamları…

2. Hukukçular; yani hâkimler, yani savcılar, yani avukatlar…

3. Din adamları; yani imamlar…

Bu üç meslek grubuna cübbe giydiren ortak bir özellik vardır.

Bu üç grup da HAK ve HAKİKAT ile ilgilenirler.

Toplum üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri çok büyük olur.

İşte bu üç grup: dinin, diyanetin, adaletin ve devletin ayakta; milletin de bir arada kalmasını sağlayan gruplardır.

Eğer devlet yıkılmış ve millet de dağılmışsa, vebal ordudan çok bunların boynunadır.

Sırf bu yüzden de hukukun, dinin ve diyanetin bir gereği olarak, millet tarafından bunlara büyük bir özerklik ve önemli bir bağımsızlık sağlanmıştır.

Öyle ya, hâkimin ve hekimin (âlim) kararını ve dahi din adamının Kuran’a uygun fetvasını sultanlar dahi bozamaz.

İşte o özerkliğin ve o bağımsızlığın simgesi de onların giydiği CÜBBE’dir.

O cübbede cep bulunmaz.

Onu giyenler dünya malına tamah edip de yoldan çıkmasınlar diyedir…

O cübbede düğme bulunmaz.

Kimsenin karşısında düğme iliklemesinler, kimsenin karşısında eğilmesinler ve el pençe divan durmasınlar diyedir…

O cübbelerde yaka bulunmaz.

Çünkü kefen de yakasızdır! Ölümü unutmasınlar diyedir.

O cübbelerde yaka yoktur, çünkü yakalarını hiçbir faniye kaptırmasınlar diyedir.

Çünkü cübbe siyasete manidir…

Çünkü cübbe riyaya manidir…

Çünkü cübbe taraftarlığa manidir…

Çünkü cübbe adaletsizliğe manidir…

Çünkü cübbe dünya malına tamaha manidir…

İşte Cübbe, bu yönleriyle mübarek ama bir o kadar da ateşten bir gömlektir.

Çünkü Cübbeli’nin FİKRİ, VİCDANI ve İRFANI hür olmak zorundadır.

Çünkü dosdoğru olmak, dimdik durmak, taviz vermemek, adaletten ayrılmamak, ikbal beklentisi ile hareket etmemek; millete ve Allah’a verilen söz cübbenin namusudur.

Yani Cübbeli’nin NAMUSU’dur.

O mübarek cübbenin altında, o mübarek görevleri hakkıyla yapabilenlere selam olsun.

“Yaa Hocam cübbelinin namusudur diyorsunuz, iyi diyorsunuz ama görmüyor musun olanları?

- Camide siyaset yapan sözde imamlar,

- Talimatla karar çıkaran, hukuku bizzat ayaklar altına alan hâkimler,

- Vatan ve millet aleyhine çalışan âlimler yok mudur?” diyebilirsiniz.

Olmaz olur mu?

Evet olur!

Ama olmaz olsun...