“Çözüm”ün satır aralarını okumak
Her şey açık ama biz bir de satır aralarına bakalım. Öyle ya, Türkleri de ikna etmek lazım, diyorlar. Yani demek istiyorlar ki “çözüm sürecinde PKK’ya verilen tavizler çözümü sağlamaya yetmez; Türkleri de ikna etmek lazım.” Eh, Türkleri ikna etmek için de her şeyi birden söylemek olmaz. Hani ara ara “hazmettire hazmettire” diyorlar ya, işte öyle. Yani PKK’ya daha neler vereceklerini hemen söylemiyorlar. Bazı şeyleri satır aralarına gizliyorlar. PKK’lılar ise bazen celalleniyorlar, ama çok defa onlar da açık konuşmuyorlar. Şimdi biz de birkaç konuşmanın satır aralarına bakalım.
Öcalan’ın Nevruz konuşmasından başlayalım:
“40 yıllık hareketimizin acılarla geçen mücadelesi boşa gitmediği gibi sürdürülemez bir aşamaya da varmış bulunmaktadır... PKK’nin TC’ye karşı yaklaşık 40 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uymak için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihî görmekteyiz.”
Necip basınımız bu cümlenin neresine baktı? Öcalan, kongre için bir tarih vermemiş. Oysa vermesi bekleniyormuş. Adam diyor ki; “40 yıllık hareketimizin mücadelesi boşa gitmemiştir.” Nasıl hareketmiş, onu da söylüyor: “PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadele.” Cumhurbaşkanı gibi konuşalım: Eey iktidar, eey kalemşörler, eey çözümcüler! “40 yıl silahla mücadele ettik, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı mücadele ettik, Türkiye Cumhuriyeti’nin askerini, polisini, öğretmenini, öğrencisini, korucusunu, kadınını erkeğini, gencini yaşlısını öldürdük ve bu mücadelemiz boşa gitmedi” diyor adam. Ve siz resmen görevlendirdiğiniz adamlarla bu mesajı alıp Diyarbakır meydanında okutuyorsunuz. Tarih vermemişmiş!... Adam, binlercenizi öldürdük ve istediklerimizin bir kısmını aldık diyor; daha da alacağız demeye getiriyor. Siz de diyorsunuz ki tarih vermedi. Bu ferasetinize kaç şapka çıkarmak lazım, bilmiyorum.
Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan 23 Mart’ta muhtarlara ne diyor, ona bakalım:
“Kürt sorunu artık geçerliliğini yitirmiştir.” “Uygulamaya bakarız. Seçimler var. 30 Mart seçimlerinde tehditlerle bu iş yürüdü. Artık halkımızı bu tehditlerden kurtarmak zorundayız. Bu çağrım terör örgütüne değil o vesayetten kendini kurtaramayan siyasi partiyedir. Bu ülkede siyaset yapmak istiyorlarsa o tasalluttan kurtulmak zorundalar. İtimadın tahrip olduğu bir ortamda somut adımlar görmeden daha ileri gidemeyiz.”
Birkaç gündür “Kürt sorunu yok.” diyor değil mi? Bu konuşmasında da “Kürt sorunu artık geçerliliğini yitirmiştir.” diyor değil mi? Öyle mi diyor acaba? Alıntının sonuna bakar mısınız: “... somut adımlar görmeden daha ileri gidemeyiz.” Sorun geçerliliğini yitirmişse bu son ifadeler ne demek oluyor? Eskiler mefhûm-ı muhâlif derlerdi. Bu ifadenin de mefhûm-ı muhâlifi şöyle: “Somut adımlar görürsek daha ileri gideriz.” Yani verdiklerimiz yetmez, daha da veririz.
23 Mart 2015’te HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş Tarafsız Bölge’de konuşuyor. Konuşuyor dediğime bakmayın, tehdit ediyor:
“Biz HDP olarak hiçbir seçime bu süreci feda ettirmeyiz... Biz buna izin vermeyiz... Kürt sorunu biz bitti deyince biter, Kürtler bitti deyince biter.”
Ahmet Hakan’ın bir televizyonculuk harikası olan o muhteşem programı bu cümlelerle bitiyor. Programın sunucusu, programa katılanlar ve programı izleyen bütün millet tehdit ediliyor: “Kürt sorunu biz bitti deyince biter, Kürtler bitti deyince biter.” Kimsede tık yok, herkes sus pus.
Bir gün hepimize nanik yaparak şöyle derlerse hiç şaşırmayalım:
“Biz sizin çözüm diyen gönüllerinize, barış diyen dillerinize, tarafsızlık diyen bölgelerinize hayranız. Ama bizden aynı şeyi beklemeyin. Biz posta koyar, tehdit eder, keser, biçer, istediğimizi alırız ve işi ancak biz istersek bitiririz.”