Çözüm ya da çöküş süreci!
Türkiye, göz göre göre, aşama aşama bölünmeye gidiyor. Kuzey Irak’ta devletleşme, Kuzey Suriye de ise kantonlaşma sürecinin pratiklerini yapmış olan PKK bütün deneyimini Türkiye’nin Güneydoğusunda uygulamaya sokmuştur. Durum hem vahim hem de acildir.
PKK öncelikli olarak sokak, mahalle, dar bölgeden devleti sürmek ve yerine PKK otoritesini geçirmek stratejisini devreye koymuştur.
PKK, devleti bölgede sessizleştirip, etkisizleştirip, taraf olmaktan çıkardıktan sonra var gücüyle kendisine rakip gördüğü korucuların, devlet yanlısı aşiretlerin ve sonunda da HÜDA-PAR’ın üzerine yüklenmiştir. Cizre’de PKK, ağır silahlarla HÜDA-PAR’lıların evlerine saldırırken devletin güvenlik güçlerinin bölgede esamesi bile okunmuyordu.
Bugün bölgede devletin yanında PKK’nın çadır mahkemelerinden, vali ve kaymakamlarından, tapu işleri sorumlularından, asayiş unsurlarından ve vergi toplayan mekanizmalarının varlığından söz edilmektedir.
PKK bölgede özerklikten, T.C.’yi Güneydoğuda kazımaktan ve kendisinin hâkimiyetini kabul etmeyenleri yok ve göç ettirmekten söz ederken, AKP hükümeti çözüm sürecinden bahsetmektedir.
Çözüm sürecinin AKP yönünden anlamı PKK ne yaparsa yapsın PKK’ya dokunmamak, PKK’nın her türlü eylem ve tehdidini sineye çekmektir.
Sözde çatışmasızlık, terörden vaz geçmek, sınırın öte yakasına geçmek ve silahsızlanmak üzerine kurulu çözüm süreci sayesinde PKK, tam teçhizatlı bir ordu haline gelmiştir. Davutoğlu/Erdoğan sayesinde artık Türkiye’nin karşısında Kobani’de savaş kazanmış, küresel güç tarafından desteklenmiş ve meşruiyet edinmiş bir PKK vardır.
Ahmet Davutoğlu, bölge halkına şirinlik yapmak için “Kürtçe” hitap etmekle ya da Kobani’deki PKK’lılara selam göndermekle sorunu çözeceğini sanmaktadır.
PKK’nın silahlanmasına, örgütlenmesine, eylemlerine ve tehditlerine göz yummak sayesinde yürütülebilen çözüm süreci, bölgede PKK’yı meşru ve etkili bir otorite haline getirmiştir. Örgüt, çözüm süreciyle birlikte siyasi ve sosyal örgütlenmesini devlete/millete göstere göstere tamamlamıştır. Ardından PKK, idari örgütlenmesini gerçekleştirmiştir. Ulaşılan aşamada terör örgütü, mahalli milis ve askeri örgütlenmesini de büyük ölçüde tamamladığı anlaşılıyor.
KCK’lı Sabri Ok, ’Kürt halkının yeni bir mücadele hamlesine hazır olması’gerektiği yolunda talimat veriyor.
İş o noktaya gelmiştir ki PKK, bölgede vali atıyor, kaymakam atıyor. Yargı yapıyor, vergi alıyor devlet seyrediyor. Genelkurmay ise meydana gelen olayları yalnızca kamuoyuyla paylaşıyor!
Bölgede meydana gelen şu olaylar çözüm sürecinin Türkiye’yi nereye götürdüğünü açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
* PKK’nın, Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki yol üzerinde arama noktası kurarak, IŞİD militanı olduğu belirtilen 13 kişiyi yakaladığı gazetelerde yer almıştı.
* Diyarbakır’ın Sur ilçesi Cemal Yılmaz Mahallesi’nde YDG-H üyeleri, uyuşturucu satıcılarının yerlerini bastı. Mahalle içerisinde “Uyuşturucuya son” sloganları ile dolaşan YDG-H üyeleri, torbacıların dükkanlarına molotof kokteyli attı. “
* PKK’nın gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) üyesi bir grup, ellerinde kalaşnikof ve av tüfeği ile Nusaybin’de akşam saatlerinde devriye atıp tehditler savurdu.
Nushaber sitesinin haberine göre, Abdulkadirpaşa Mahallesi, Fırat Mahallesi, Dicle Mahallesi, Yenişehir Mahallesi ve şehrin en işlek caddelerinden olan Çağ Çağ caddesi üzerinde devriye atan grup, fuhuş yapanları ölümle tehdit etti.
Terör unsurları yol güzergâhındaki internet kafelere de girip kontrol yapmış ve iş yeri sahiplerinden fuhuş ve uyuşturucuya müsaade etmemelerini istemişlerdir.
Terör örgütü mensupları halkın güvenliğini, sağlığını ve ahlaki değerlerin muhafazasının sahipliğini de üstlendikleri görülüyor. Bütün bu yaşananlar görüntüleriyle birlikte medyada da yayınlanıyor.
Hemen her akşam bölgedeki ilçe ve kentlerde devlet binalarına, emniyet ve askeri birimlere saldırı gerçekleştirilmektedir. Bütün bu olguları meydana getiren süreç; PKK yönünden çözüm, devlet yönünden ise çöküş/çekiliş sürecidir.