Çözüm süreci ve buzdolabı
PKK'nın silahlı unsurlarının örgütlendiği, silahlandığı ve kurumsallaştığı yerlerden sökülüp atılması için Güneydoğu'da TSK büyük bir mücadele veriyor. Cizre ve Silvan gibi ilçelerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Kazılan hendekler, tuzaklanan patlayıcılar yüzünden polis ve asker onlarca şehit verdi ve vermeye devam ediyor. Tonlarca patlayıcı, roketatar, Zagros gibi silahlarıyla PKK güvenlik güçlerine direniyor.
Bölgede olanı biteni takip edenler yaşananların rastlantı olmadığı, uzun süredir yapılan hazırlığın sonucu olduğunu biliyor. Zira PKK, kentlerde YDG-H adlı kolluk gücü oluştururken, silah depolarken ve örgütlenirken çözüm süreci aşkına olanı biteni AKP yetkilileri yalnızca seyrettiler. Hatta YDG-H unsurları Diyarbakır-Bingöl kara yolunu kesip kontrol yapmaya başladığında iktidar yetkilileri tam 26 gün beklemişlerdi.
Kırsal kesimde ise çözüm sürecinde daha vahim yuvalanmalar gerçekleşmiştir. PKK'nın "Cilo Eyaleti" adını verdiği Doski Vadisi çözüm süreci boyunca Türkiye'nin içindeki Kandil gibi sürekli kamplarla ağzına kadar doldurulmuştu. PKK, Doski vadisinde Doçka, Zagros ve Havan silahlarıyla Dağlıca bölgesini sürekli tehdit altında tutan saldırılar düzenlemiştir. Sonuçta haftalar süren mücadele ile verilen onlarca şehit pahasına asker bölgeyi terör artıklarından temizlemiştir.
Bugünlerde PKK, Silvan'da hâlâ direniyor. Örgüt 500'e yakın YDG-H unsurunun yanı sıra dağ kadrosundan 40 deneyimli teröristle ilçede yığınak yapmış. Karayılan, panik içeren telsiz talimatında, ''Burada başarısız olursak sıra Cizre ve Nusaybin'e gelecek. Çok kuvvetli şekilde yüklenin'' diye talimat üstüne talimat veriyor.
1984 yılında başlayan PKK terörü ilk kez süreç sayesinde kent merkezlerinde hendekler kazarak direnişe geçebilmişlerdir. Çözüm süreci boyunca PKK milisleri, mahalleleri denetim altına almışlar, halkı nefes alamaz, Emniyet güçlerini de kıpırdayamaz bir duruma getirmişlerdir. İç savaş için mahallelerdeki her evi bir cephanelik ve mevzi haline çevirmişlerdir.
PKK'nın şu anda yaptığı şey bugün olmasa da gelecekte -halkı tam manasıyla arkasına aldığı bir zamanda- çok daha büyük bir kalkışma ve iç savaş için prova yapmaktır. Yoksa PKK'nın kendisi de Türkiye'nin hiçbir sokak ya da mahallesinde mevcut şartlarda tutunamayacağını biliyor. Bugün YDG-H'nin ortaya koyduğu direniş, PKK'nın kendi kapasitesini ölçme, askerin ve devletin refleksini test etmeden ibarettir. Terör örgütü gelecekteki ayaklanmalar için bugün deneyim edinmektedir.
Gelinen aşamada PKK arkasına almayı umduğu halk kitleleri ile büyük ve ciddi bir kalkışma için zemin yaratmaya çalışmaktadır. Buna karşın AKP çözüm süreci martavallarıyla toplum yıllarca uyutmuştur. Liberal ağırlıklı Akil adamların, halkla buluşup PKK için "bırakınız yapsınlar... bırakınız geçsinler" kampanyaları düzenlediğini hatırlayalım. Dahası devletin terör karşısında refleksleri köreltilmiş, asker kışlasına, polis karakoluna hapis edilmişti. Bölge böylece terör örgütünün her türlü tasarrufuna uygun hale getirilmişti.
Görüldüğü gibi çözüm süreci boyunca PKK kedinin fareyle oynaması gibi AKP iktidarıyla oynamıştır. Süreç lobisi hâlâ çözüm sürecini buzdolabından çıkarmak için AKP'li ortaklarını ikna etmeye zorluyor. Çözüm sürecinin onca şehide mal olduğu ortada iken hâlâ çözüm süreci ne zaman buzdolabından çıkacak diye sayıklayanlar var.
Davutoğlu'nun "Çözüm Süreci'nde o kadar mesafe alınmışken ve şiddetin, terörün bütünüyle bitirileceği bir aşamaya geçilmişken... Bizden kaynaklanmadığı halde (Süreç'in durması) içimize sinmeyen bir durumdu" diyebilmiştir.
PKK'nın çözüm sürecini silah depolama süreci olarak kullandığını Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi. Başbakan Davutoğlu'nun ise böyle bir sürecin durmasını içine sindirememesini anlamak mümkün değildir. 'Çözüm süreci yeniden başlasın' demek PKK'nın önü açılsın, metropolleri patlayıcılarla doldursun, bölgede kantonlar oluştursun demektir. Bu tür bir gaflete ve hıyanete artık Türkiye dayanamaz!