Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Çözüm süreci niçin başlatıldı?

AKP iktidara geldiğinde 2002 yılında PKK'nın terör yapma yeteneği ciddi biçimde kırılmıştı. Moral ve motivasyonu çökmüş örgüt can derdine düşmüştü. Örgütün bir numaralı ismi Öcalan, İmralı'ya iki numaralı ismi olan Şemdin Sakık, Diyarbakır cezaevini tıkılmıştı. AKP iktidarının ilk yıllarında bu yüzden terörist eylem sayısı azalmış, şehit sayısı da oldukça düşmüştü. Bu şartlarda terörist başı devletten birileriyle muhatap olabilmek için her türlü manevrayı yapmaya hazır olduğunu söylüyordu!

AKP uzun süre PKK ile mücadeleyi idareimaslahat bağlamında değerlendirdi. AKP, terör örgütüne karşı istemeye istemeye zorunluluktan sınırlı ve etkisiz operasyonlar yapılmasına izin verdi. TBMM'de 1 Mart tezkeresine hayır denmesi ve ABD'nin Irak'ı işgali PKK'ya Kandil'de ciddi bir koruma sağladı. Türk askerinin başına Süleymaniye'de çuval geçirilmesi olayı da TSK'nın bölgedeki psikolojik üstünlüğüne son verdi!

Süreç içinde AKP kurmaylarının 'vesayet' gerekçesiyle PKK'yla değil TSK'yla mücadele etmeye başlaması dengelerin değişmesine neden olmuştur. Başta eski genelkurmay başkanı olmak üzere çoğu terörle mücadele etmiş onlarca general ve subay, Balyoz/Ergenekon davalarıyla ilişkilendirilerek hapse atıldı. Zamanın Başbakanı Erdoğan'ın "savcısıyım" dediği bu davalar sürerken AKP hükümeti diğer yandan çözüm sürecini başlattı.

Çözüm süreci gerçekte AKP tarafından terörü sona erdirmek için değil 'TSK'nın siyaset üzerindeki vesayetini kırmak' amacıyla başlatıldı. Zira AKP'li bir çok yönetici de pazarlıkla ya da konuşarak PKK gibi bir örgütün silah bırakmayacağını çok iyi biliyordu!

AKP kadrolarına göre 'çözüm süreci'yle birlikte terörle mücadelede silahlı kuvvetler devre dışı bırakılacak, onların yerini 'silahsız kuvvetler' alacaktır. Böylece TSK'nın siyaset ve güvenlik üzerindeki etkinliği ve işlevi en aza indirilecekti!

Nitekim Yalçın Akdoğan şöyle demişti: "Artık 'silahsız kuvvetler' devrede olmak durumunda. Sivil toplum örgütlerine, kanaat önderlerine, vakıflara, derneklere ve cemaatlere çok büyük görev düşüyor. Biz iktidar olarak taşın altına sadece elimizi değil, gövdemizi de koyduk."

Çözüm sürecinin amacı olarak ilan edilen PKK'nın silahlı militanlarını Türkiye'den çekmesi, çatışmasızlığa son vermesi ve silah bırakması konusunda hiçbir ilerleme sağlanmamasına rağmen çözüm sürecine bu yüzden devam edildi. AKP, TSK'nın vesayetini kırmak amacı yüzünden terör örgütünün bölgede devlet fonksiyonlarını üstlenmesine ve devlete 'yol, baraj, karakol yapamazsınız' dayatmasına karşı PKK üzerine gitmedi.

Aksine AKP, bütün olumsuz gelişmelere rağmen PKK'nın sivil uzantılarıyla Dolmabahçe görüşmeleri yapıyor ve on maddelik mutabakat metni kamuoyuna açıklanıyordu. Bu mutabakatın somut sonucu 6/7 Ekim'de PKK'nın resmen HDP organizatörlüğünde ayaklanma başlatması oldu. 6/7 Ekim olaylarına rağmen AKP 'çözüm sürecine zarar gelmesin' diye bu olayları teşvik, tahrik, organize eden ve gerçekleştirenler üzerine ciddi bir devlet gibi gitmedi!

Süreci başlatan Başbakan Erdoğan "Her şeye rağmen... siyasî hayatımıza mal olsa da..." çözüm sürecini devam ettireceğiz türünden kararlılık belirten sözler etmiştir.

Çözüm süreci havarileri, akil adamlar ve bütün yanaşma basın gerçeklerden kopmuştu. Ortada silah bırakan ya da silahları gömen kimse yoktu. Terör örgütünün gündeminde Türkiye'yi terk etmek diye bir konu da yoktu. Kendilerine 'sınırın diğer yanına gidin' çağrısında bulunanlara terör örgütü yöneticileri açıkça "asıl TSK, Kürdistan'ı terk etsin" diye cevap veriyordu.

Gerçek şu ki; terör örgütü İmralı'daki elebaşını tutsak olarak görüyor ve onun sözde 'silahsız çözüm' taleplerini dikkate dahi almıyordu. AKP ise bütün ikazlara rağmen "çözüm süreci"ni İmralı'daki, örgütün etkisiz elemanı konumundaki elebaşıyla sürdürmeye devam etmiştir. Sonuçta süreç buzdolabına dönmüş, ülke ise teröre boğulmuştur!

Yazarın Diğer Yazıları