Çözülme süreci, AKP ve PKK
Kandil’deki Karayılan, “1924’ten sonra Kürtlerin ve muhafazakârların cumhuriyetten dışlandığı, ancak bugün muhafazakârların iktidar olmasında Kürtlerin mücadelesinin büyük payı olduğunu” söylemişti.
Bu sözlerden terör örgütünün, AKP’nin iktidarını terör örgütüne borçlu olduğuna inandığı anlaşılıyor. Öcalan’ın işi daha da ileri götürdüğü yayınlanan tutanaklardan anlaşılıyor. Yayınlanması iktidar tarafından sakıncalı görülen İmralı tutanaklarında Öcalan, şunları söylüyor: “İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk... AKP iktidarı gökten inmiş sandı... AKP’yi on yıldır ayakta tutan benim.”
AKP’nin “çözüm süreci”nin ortaklarından en az biri böyle düşünüyor. Onlara göre AKP ile PKK birbirlerine muhtaçtır ve birinin varlığı da diğerinin varlığına emanettir. Kandil’deki terörist unsurlar, Avrupa’daki bölücü odaklar, BDP ve AKP’nin güdümündeki medya ve devlet, sonsuz kudret sahibi Öcalan kültü yaratmalıydılar. Ortaya çıkarılacak olan her şeye hakim, kadir ve yetkili bir Kürt Stalin’idir. Devleti Öcalan’la muhatap edenler bunu gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır.
Güçlendirilmiş Öcalan’ın yapacağı “çağrı” ya da ortaya koyduğu yol haritasından ancak böyle sonuç alınabilir. Saf AKP’nin dikkate almadığı bir husus daha vardır: O da Öcalan’ın bölücü hedef ve amacından zerre misali vaz geçmediği hususudur. Aksine Öcalan’ın, bölücü amaçları için silahın yanında siyaset ve diğer yeni araçları da devreye soktuğu görülmektedir.
Öcalan’ın mektubu, Kandil’in cevabı ve yol haritasına bakıldığında durum net bir biçimde anlaşılıyor. Mevcut verilere göre bölücü başı Nevruz’da PKK’ya “çekilin” çağrısını, bir yol haritası ile birlikte yapacak. Bu yol haritasında ilk aşama çatışmasızlık ile birlikte PKK’nın Türkiye sınırları dışına çıkmasını öngöreceği belirtiliyor.
İkinci aşamada ise PKK’nın yurt dışına çıkış sürecinde ve sonrasında atılması öngörülen adımlar sıralanıyor. Üçüncü aşamada silah bırakmaya sıra geliyor. Bütün bu aşamalar terör örgütü ve lideri tarafından şarta bağlanmış durumdadır. Devletin doğrudan PKK’nın ve liderlerini muhatap alması ve terör örgütünün her adımına karşı devletin adım atması öngörülüyor.
Bunu da Öcalan, sürecin sağlıklı ve güven içinde olabilmesi için her şeyden önce Meclis’in devreye girmesi gerektiğini, STK’ların da içinde yer alabileceği komisyonlarla çekilme ve çözüm sürecinin izlenmesini, rapor edilmesini ve sorun çıktığında bu unsurların devreye girmesini istiyor.
Sızdırılan tutanaklarda Öcalan şunları ifade etmişti: “Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonları kurulacak. Akil adamların denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz.” Öcalan-Kandil-BDP-Avrupa kanalında gidip gelen yol haritasında bu durum şöyle yer alıyor: “PKK’nın güvenli bir biçimde çekilebilmesi ve boşalttığı alanların korucularla doldurulmaması için bağımsız bir izleme komisyonuna ihtiyaç var.”
PKK çekilecek ama yerini PKK’lı milisler alacak, korucu ya da devlet unsurları bölgeye girmeyecek... Bunun ne anlama geldiğini birilerinin iyi anlaması gerekmektedir. PKK’nın taktik çekilmeler ya da çekiliyor gibi yaparak, daha geniş mevziler kazanmayı amaçladığı açıktır. PKK, çekilirken demokratikleşme yolunda atılacak adımlar ve yeni anayasa ile ikinci aşamaya geçilebileceğini söylüyor.
Türkiye bu aşamada, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden seçim barajının düşürülmesine, anayasal vatandaşlıktan siyasi tutukluların serbest bırakılmasına bir dizi demokratikleşme adımını atarsa o zaman üçüncü aşamaya geçilecek. Bu aşamaya gelince silahlar bırakılacak. Demokratik özerklik yerel yönetimlerin güçlendirilmesi kılıfı altında devreye sokulacak. Anayasa bölünmeye uygun hale getirilecek, KCK’lılar serbest kalacak. Daha ne olsun?
Böylece Türkiye bölünmeye tam uygun hale gelince PKK, lütfedip silah bırakacak!