Çok "cüret etmiş" gördüm sizi!
Dün dündür de...
Bu kadar değil...
Olur olur da...
Bu kadar olmaz...
Pes!
Efendim, Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a giderken ona da karşı çıkanlar olmuş, 'Hayır' diyenler olmuş...
***
Oldu...
Oldu da...
***
Yahu...
"Gazi Mustafa Kemal" Samsun'a çıkarken ona "Hayır" diyen; sizin "ecdad" diye yere göğe sığdıramadığınız İngiliz sığıntısı Vahideddin'di!
"Gazi Mustafa Kemal" Samsun'a çıkarken ona "Hayır" diyen; onu "kahpe", "sahtekar", "hayasız", "utanmaz", "dinsiz" diye tanımlayıp hakkında idam fetvası yazan ve sizin iade-i itibar vermeye kalktığınız Mustafa Sabri Efendi'ydi!
***
Yani şimdi, hem;
- Millî Mücadele'ye katılanlara "kudurmuş haydutlar" diyen ve onlarla savaşanların "cennete gideceğini müjdeleyerek(!)" Kurtuluş Savaşı kahramanlarını hedef gösteren,
- Atatürk'ten başka, başta Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey olmak üzere sayısız milliyetperverin de idam fetvasını kaleme alan, ellerine bu milletin kanı bulaşan,
- Teali İslam Cemiyeti'nde Kuvayı Milliye aleyhine bildiriler yayımlayan,
- Sırf, şeriat yanlıları Ermenilerden oluşan bir ordu kurup, Mustafa Kemal komutanlığındaki Türk askerlerine karşı savaşabilmek için Sadrazamlık isteyen,
- "Büyük Zafer"den sonra ailesiyle birlikte yurt dışına çıkan ve "Cumhuriyet aleyhine faaliyet"lerde bulunan,
- İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi, iş birlikçi Mustafa Sabri adına Tokat'ta iade-i itibar vakfı kuracaksınız...
Hem;
AKP'li iki milletvekili bu vakfın yönetimde bizzat görev alacak...
"Gazi Mustafa Kemal" Samsun'a çıkarken ona "Hayır" diyen bu haini kahramanlaştırma işini böylesine sahiplenecek, himayenize alacaksınız...
Hem;
Bütün siyasi ömrünüz "Gazi Mustafa Kemal'e Hayır diyenler" safında geçecek...
Hem de;
Kendinizi "Gazi Mustafa Kemal"le özdeşleştirip, kendi "Evet"inize bir nevi Kurtuluş Savaşı anlamı yüklemek için "ona da Hayır diyenler vardı" diyeceksiniz.
Diyebileceksiniz...
Biz de yiyeceğiz...
***
Kampanya filminizin hakkını verip "cüret" etmişsiniz sahiden ama Türk Dil Kurumu sözlüğündeki ikinci anlamıyla!
---
Ülkücüler arasında mini anket
İstanbul'da, Kadıköy'de faaliyet gösteren, kurucu ve üyelerinin kendilerini üzerine basa basa "ülkücü" diye tanımladığı 78 Ahde Vefa Derneği'ne konuk oldum hafta sonu.
Biraz oradan, biraz buradan söyleştik.
Salonda kaç kişi vardı bilmiyorum ama salon içi referandum anketinin sonucu şöyle oldu:
Evet: 0
Kararsız: 1
Hayır: Geri kalan herkes.
---
Referandum başka, kongre başka...
"16 Nisan'da Devlet Bahçeli'yi de oylayacağız" ifadesini eleştirmiştim biliyorsunuz.
Fırsatı bulmuşken sağlamasını yaptım.
MHP içinde aday olacağını açıklamış herhangi bir isme kurumsal destek vermemekle birlikte, "muhalif" olarak "mimlenmiş" 78 Ahde Vefa gibi bir dernekte "bile" karşılığı yok bu çıkışın.
Ağırlıklı görüş "sapla samanı karıştırmamak gerektiği" yönünde.
"16 Nisan'da ben Devlet Bahçeli'yi oylamayacağım, ülkenin bekasını oylayacağım" diyenler açık ara önde.
Birkaçıyla uzun sohbet imkanımız oldu. Ekliyorlar:
"Referandum parti değil memleket meselesi. Devlet Bahçeli'ye muhalefet etmek başka, referandumu fırsat bilip MHP içi yarışta ön almaya kalkışmak başka. Biz çoğunlukla "hayır" diyoruz. Ama "Devlet Bahçeli 'evet' dediği için 'hayır'" demiyoruz. Yahut herhangi bir aday "Hayır" dediği için de "Hayır" demiyoruz. Türk Milliyetçileri için de, ülkemiz, devletimiz, milletimiz için de hayırlı olanın bu olduğuna inandığımız için "Hayır" diyoruz..."
Yanlış da anlaşılmasın, MHP içi muhalefete öncülük yapanlar "Hayır" için çalışmasınlar demiyorum. Kimse demiyor.
İtiraz, "Hayır" çalışmasının "MHP içi muhalefetin unsuru yahut sonucu"ymuş gibi yürütülmesine.
Niyet bu olmasa da algı böyle...
---
GÜNÜN SORUSU
Türkmen katili, peşmerge başı, gözü hayalini kurduğunu "Büyük Kürdistan"ın parçası olarak gördüğü Türk topraklarında olan Barzani'nin "onuruna(!)" Atatürk Havalimanı'na sözde Kürdistan paçavrası asanlarla birlikte "Evet" diyor olmaktan memnun musunuz?