Coğrafi bakış açısıyla Oğuz Kağan Destanı

Coğrafi bakış açısıyla  Oğuz Kağan Destanı

Bir grup bilim adamının katkılarıyla hazırlanan  "Çağdaş Bilimler Işığında Oğuz Kağan Destanı" adlı çalışmanın yeni baskısı okurla buluştu. Kitap, Türk milletinin en eski destanlarından birini farklı bir gözle mercek altına alıyor.

Editörlüğünü Ali Rıza Özdemir'in yaptığı, "Çağdaş Bilimler Işığında Oğuz Kağan Destanı" adlı çalışma; coğrafya, tarih, ekonomi, antropoloji, siyaset bilim, sosyoloji, mitoloji, halkbilim, dilbilim, etnoloji, psikoloji ve biyoloji gibi çağdaş bilimler ışığında destanın bilinmeyenlerine cevap arıyor. Kitapta;  Sebahattin Şimşir, Osman Karatay, Mustafa Aça, Nesrin (Kaya) Günay, Mustafa Sözen, Murat Tanrıkulu, Selver Özözen Karaman, İkbal Vurucu, Nuray Bilgili, Mehmet Aça, Ayhan Bıçak ve Rifat Serav İlhan'ın konuyla ilgili makalelerine de yer veriliyor. Ali Rıza Özdemir, çalışmayla ilgili şu bilgiyi veriyor:

Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı'nı okurken destandaki coğrafi bilgilerin fazlalığı, özellikle Oğuz Kağan'ın birinci ve ikinci eşinden doğan çocuklarının adları beni çok etkiledi; çünkü ilk üç çocuğun adları dünya dışı, diğer üç çocuğun adı ise dünyaya ait unsurlardı, üstelik bunlar büyük bir ustalıkla sembolize edilmişti ve çağdaş coğrafi düşünceye de çok büyük oranda uyuyordu. Destanı okudukça ve içeriğine nüfuz ettikçe bir coğrafyacı olarak söz konusu destanla ilgili bir kitap bile yazılabileceğini gördüm. Destandaki coğrafi bilgiler adeta beni çağırıyordu. Türk destanları uzmanlık alanım olmadığından acele etmedim; konunun uzmanlarına danıştım. Uzun istişarelerden sonra "Oğuz Kağan Destanı'nda Dünya ve Evren Düşüncesi" başlıklı bildiriyi, Coğrafyacılar Derneğinin Muğla' daki yıllık kongresinde sundum.

Oğuz Kağan Destanı ile ilgili çalışmalarıma devam ederken destan hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların çok yetersiz olduğu ve genellikle tarihçi, dilbilimci ve halk-bilimciler tarafından yapıldığı dikkatimi çekti. Şüphesiz bu alanlarda yapılan çalışmalar çok değerliydi ve birçok konunun aydınlatılmasında önemli rol oynamıştı. Ancak Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı'na sadece bu üç alandaki bilimlerin değil, konuyla ilgili bütün bilimlerin penceresinden bakılmasının son derece önemli olduğunu gördüm. Konuyla ilgili bütün bilimlerin ortaya çıkardığı sonuçların, birçok kapalı alanın aydınlatılmasını sağlayacağına kanaat getirdim. Özetle; "Çağdaş Bilimlerin Işığında Oğuz Kağan Destanı" isimli bu kitabın çıkış noktası, bir coğrafyacının Türk kültür ve tarihine ilişkin merakıdır.

imecenin hazırlanış aşamasında coğrafya, tarih, ekonomi, antropoloji, siyasetbilim, yönetim bilimi, sosyoloji, mitoloji, halkbilim, dilbilim, etnoloji, teoloji, psikoloji, biyoloji gibi birçok alanda bölüm yazarı ile görüştük ve kendilerinden söz aldık. Ancak değişik nedenlerle, bu kitap bölümlerinden birkaçı elimize ulaşmadı, biz de gelenlerle iktifa ettik.

Bu çalışma, Uygur harfli Oğuz Kağan Destanına farklı açılardan ışık tutmayı amaçlamaktadır. Bilimlerin disiplinler arası bir eğilim kazanmaya başladığı günümüzde Oğuz Kağan Destanı'nın bu yaklaşımla ele alınması Türk kültür araştırmalarına yeni bir bakış açısı getirecek ve bu yönüyle kendi alanında bir ilk olacaktır. Oğuz Kağan Destanı'nın tarih, dilbilim ve halkbilim gibi bilimlerle beraber konuyla ilgili bütün çağdaş bilimler açısından ele alınması ve incelenmesi, milli tarih ve kültürümüz bakımından birçok fayda sağlayacak ve karanlıkta kalmış konuların farklı açılardan aydınlanmasına vesile olacaktır.

Kitapta cevabını bulan sorulardan bazıları şöyle: *Oğuz Kağan/Han kimdir? *Devletini nasıl kurdu, nasıl yönetti? *Millet, siyaset, ideoloji, devlet, devlet adamlığı ve yurttaşlık kavramlarının ışığında Oğuz Kağan ve devletini nasıl yorumlamalıyız? *Uygur harfli Oğuz Kağan Destanı bize ne söylüyor? *Destanda geçen yer adları bugün hangi coğrafyalara karşılık gelmektedir? *Destandaki geçen hayvan adları ve ilk defa tespit edilen "Avrupa bizonu", bugün hangi ülkenin sınırları içinde yaşamaktadır? *Gök, Ay, Güneş, yıldızlar ve gezegenlerin destanla bize anlattıkları nelerdir? *Oğuz Kağan Destan'ında Evren ve Dünya tasavvuru nasıldır? *Oğuz Kağan'a göre dünya devleti düşüncesi nedir? *Oğuz Kağan'ın kozmolojik kişiliği nasıldır?

 

Kripto Kitaplar Tel: (0312) 432 19 23

 

 

***

 

Göbek deliği ne hatırlatır?

 

İlhan Deliktaş'ın, "Kalemi kavrayacak gücü aşılayan öğretmenim anısına..." diyerek Turgut Özakman'a ithaf ettiği "Kafka Oteli" adlı romanı daha ilk giriş cümleleriyle okuru kendi içine çekiyor: Tuhaf rüyalar görüyorum. Sürekli geç kalma endişesi taşıyorum. Nereye yetişmem gerektiğini bilmiyorum, neden yetişmem gerektiğini bilmiyorum, sadece korkuyorum..."

Deliktaş, bu ilginç romanını okurlarına şu veciz sözlerle sunuyor:

Elinizdeki roman, kitaptan yaratılan bir şehirdir ve bir şehri tanımanın en iyi yolu orada kaybolmaktır.  Tüm kayıpların birleştiği karanlık bir cennet: KAFKA OTELİ

Şehir, bir yaranın kabuğuna benziyordu. Altını kazımak için can attığınız bir doku ama bunu yapmak doğru olmayabilir. Sahiden iyileşmesini umsak bile asla iyileşmeyecek bir yara, zedelenmiş bir canlılık. İnsanın dünyada aldığı ilk soluk onu annesiyle ayıran yaranın taze olduğu sıradadır. Aralarındaki bağ kesilmiştir. Doğmanın ilk koşulu kendisini var eden bütünden sıyrılmaktır. Bebeğin bilincini ayırmak, tek başına yaşamasını sağlamak için onları ayıran bu kesi, geriye kalan yaralar, zamanla iyileşir ama iz, hep oradadır. Göbek deliği işte bunu hatırlattığı için bazılarınca çirkin bulunur. İnsanlar, yaşadıkları şehre görünmeyen bir kordonla bağlıdır. Oradan beslenir, onu anlamaya çalışır, kendini onun içinde tanımlar, terk ettiği şehri bile yalnızca doğduğu yer olduğu için aidiyetini tanımlayan bir kanıt olarak kullanır. Sonuç olarak şehir, yaşayan bir şeydir. Ancak çoğu kez, daha küçük ölçekte de olsa, tıkanan kendi yaşamımız yüzünden bunu pek fark etmeyiz. Bununla iftihar etmiyorum ama bazen, o kazınması gereken kabuğun bizler olduğunu düşünüyorum.

Bilgi Yayınevi Tel:(0312) 434 49 98

 

****

 

Edebiyat dünyasından

Aylık Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Berfin Bahar Haziran sayısı yine dopdolu içeriğiyle okurlarına ulaştı. Derginin bu sayısında yer alan yazarlar ve makaleleri şöyle: *Mehmet Ergün / "Muhalif Yazarlar"ın yazgısı ya da "Yeşil Elmalar"ın yayın serüveni *Mevlüt Kaplan / Anadolu Yürekli Dünya Şairi: Nâzım Hikmet *Nihat Taydaş / Orhan Kemal'in "Baba Evi" romanı üzerine *Muazzez İlmiye Çığ / Öğretmenlik Anılarım *Cazim Gürbüz / Kadın Şairlerin ilki ve ünlüleri Azerbaycanlıdır *Arif Tekin / Bir kıvılcımın doğurduğu sonuçlar (Batn-i Nable Baskını) *Kaan Polatlar / Şamanizm ve "Eski Türk Kültürü" *Veysel Boğatepe / Gezi Parkı hayaleti ve erişilemeyen demokrasi *Doç. Dr. Faruk Güçlü / Bolu'da yayınlanan ve iz bırakan yerel dergiler *Nihat Altınok / Sempozyum Bildirisi: Sabahattin Ali'ye Saygı *Dursun Özden - Reyhan Şendil / Işığın beşiği: Fethiye *Cevat Turan'la Çorum Olayları ve romanı "Unutulmalar Şehri" üzerine...

 

Berfin Bahar Deargisi Tel: (0212) 513 79 00

 

***

 

KÜTÜPHANEMDEN:

 

Kızılderili kültürüne dair bilinmeyenler

 

Size bugün tanıtmak istediğim, "Kartallar Sonsuz Topraklarda Uçuyordu" kitabı yayımlandığında, hakkında neler yazılıp söylendiğini araştırırken karşıma Asım Ümit'in yazısı çıktı. Ümit, çok iyi analiz ettiği kitabı çok veciz biçimde şu cümlelerle tanıtmış:

"Özgür Arcan'ın kaleme aldığı ve Babil Yayınları tarafından 2005 yılında yayımlanan kitapta, kitapseverlere; çeşitli orjinal belge ve fotoğraflarla Kızılderililerin inanışları, yaşadıkları evler ve kıyafetler gibi birçok bilgi ile Kızılderili kültürünü tanıtıyor, kabileler ve büyük Kızılderili Şefleri'nin hayatlarından kesitler sunuyor. Amerika'ya göç eden ve şu anda olduğu gibi gittikleri yere medeniyet (!) götüren Avrupalıların, masum Kızılderili yerlileri tarafından dostça karşılanışı, buna karşılık beyazlar ve kuruluşundan sonra Amerikan yönetimi tarafından nasıl katledildiklerini gözler önüne seriyor."

Kızılderililer ile ilgili bilgi sahibi olmak veya bu konuya faklı bir bakış açısıyla bakmak ve Amerikan medeniyetinin (!) ortaya çıkış öyküsünü yakından görmek isteyenlerin mutlaka okuması gereken kitabın arka kapağında şu tanıtım yer alıyor:

"Eski Dünya" nın ilk sahipleri, Kızılderililer! Onlar toprağın sunduklarına karşı borçlu kalmamak için bileklerindeki kanı "Toprak Ana" ya sunabilecek kadar

doğaya saygılıydılar.. Ama bir gün bu halkların üzerine okyanustan kara bulutlar geldi. Ve bu kez aynı toprağa, yağmurun toprakta bıraktığı çukurlar kadar ölü verdiler. Ve kara bulutlar bu topraklara çöküp, koca kıtayı kapladığında "Eski Dünya" üzerine "Yeni Dünya" düzeni yerleşmişti.

Ahmet Yabuloğlu