Çocuk öldü…
Dün, bir çocuk öldü.
Bir çocuk -daha- öldü dün.
Haberiniz var mı?
***
Suriye'de üzerine yağan bombaların altında kalmadı.
"Küresel emperyalizmin olağan akışı içinde" vermedi yani canını.
***
Irak'ta bir çatışmada kurşunlara hedef olmadı.
"Küresel işgalin olağan akışı içinde" çalınmadı yani hayatı.
***
Diyarbakır'da, Mardin'de, Adana'da, Yüksekova'da "bommmm" diye savrulup, parçalara ayrılmadı.
Katli "küresel terörün olağan akışı içinde" olmadı.
***
"Mülteci" değildi.
Bir köprü altında, kaldırım kenarında, aç, açıkta "vicdansızlığın olağan akışı içinde" 'bir varmış-bir yokmuş'lara karışmadı.
***
4 ay önce arkadaşının dedesinin, 59 yaşında -sapık olduğunu bilemediği- "komşu amca"nın tacizine uğradı.
Okulu bıraktı; sağlığı onu, sonra o hayatı…
Ne ailesinin sarıp sarmaladığı kanatları, ne psikolojik destek işe yaramadı; duruşmaya iki gün kala, minik kalbi tacizcisiyle karşılaşma korkusuna dayanamadı. Tutuklanmayan sapık, elini kollunu sallayarak dolaşırken sokaklarda, o kalp kendini hapsettiği dört duvar arasında kim bilir kaç kere sıkışmıştı; sonuncusunda nefes almayı başaramadı, bir daha çarpmadı.
Dün bir çocuk öldü; 9 yaşındaydı.
Ve katili "Türkiye'nin 'cinsel istismar'ı örtbasa, kız çocuklarını şehvet kabartıcı 'yavru kadın' sayan olağan akışı".
***
Gelinlik giydirince geçer sanıyorsunuz ya "kefen"e sarıyorsunuz aslında çocuklarınızı!
***
Murat Eren "adalet"e bir adım daha yaklaştı
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "kahraman"larından birisi olarak "Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası" almak üzereyken uğradığı kumpasla ordudan ihraç edilen müstafi Kara Pilot Yüzbaşı Murat Eren'i artık hepiniz tanıyorsunuz.
"Cumhurbaşkanı'na suikast"le suçlandı önce; beraat etti.
Bu defa hiç görmediği bir "CD"yi delil gösterip, "devletin gizli belgelerini sakladığı" çorabını ördüler başına.
"Özel yetkili yargı rejimi" kumpasçıların üzerine çöküp, Eren'in 10 yıldır kabul ettirmeye çalıştığı "bilirkişi raporu" nihayet değerlendirilince, geçtiğimiz Ağustos ayında "yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması" kararıyla
tahliye edildi.
Bir tek "eğitim amaçlı olduğunu" kanıtlamasına rağmen Yargıtay'da onanan "izinsiz patlayıcı madde bulundurmak ve nakletmek" hükmü kalmıştı Eren hakkında.
Dün, "müjde" değil belki ama "iyi haber"i bizzat kendisi verdi:
- Mahkeme o davada da infazın durdurulmasına hükmetti!
Peki şimdi ne olacak?
"Ümidim bundan da beraat edeceğim yönünde" diyor Murat Eren.
Ve…
Bugüne kadar hep "görev verilirse kaçmayız" diyordu ya… Daha somut bir şey söyledi bu defa:
- Yargılama biter bitmez geri dönüş için müracaat edeceğim!
Türk Ordusunun beklediği çok güzel hareketler/haberler bunlar.
***
20 Adımda Kalp ve Akıl
Memleket müsait;
Aklınızı kaybettiğinizi düşünüyor olabilirsiniz.
Yahut kalbinizin kuruduğunu…
Kontrolünüzü kaybetmekten korkup hiçbir şey yapmamaya başlamışsınızdır belki; hayattan çekmişsinizdir elinizi, eteğinizi; olağan savunma refleksi…
Hıh işte tam da bu modeller için şifa niyetine Jülide Emre'nin "20 Adımda Kalp ve Akıl Nasıl Doğru Kullanılır" rehberi.
***
Şahsen "kişisel gelişim kitabı" deyince arkasına bakmadan kaçanlardanım.
Ne uzmanı olursa olsun, birinin, oturduğu yerden, hiç bilmediği hayatlara dair ahkam kesmesinin, aslen her biri kişiye özel durumlara dair genel reçeteler yazmasının ve bu reçetelerin de toplumca satın alınmasının mantığını hiç anlamam.
Ve fakat…
Yazarının sempatikliği hatırına okuduğumu itiraf etmek zorunda olduğum " 20 Adımda Kalp ve Akıl Kullanma Rehberi" hiç öyle üstten üstten yazılmış "bir bilen" kitapları gibi değil.
"Bir yaşayan"la dertleşme daha ziyade.
Telkin yok mu?
İşin raconu bu; olmaz olur mu!
Ama alışageldiğimiz "dik dur eğilme" talimatnameleri gibi değil. Hatta "dik dur diyenlere kulak asma" gibi tersine telkinler Emre'ninkiler.
Yükü sizin omuzlarınızdan alıp biraz da arkadaşlarınıza, biraz da ailenize, biraz da etrafınızdaki diğer insanlara paylaştırıyor ki teoride bile bu çok konforlu.
Kolay okunan, kolay anlaşılan, insana "hmmm neden olmasın, bir de böyle yapalım bakalım" dedirten, "tatlı" bir kitap olmuş; arz ederim.