Çipras gülmesin de kim gülsün

Gülümsemek sıkılmış yumruğu, karşısındakine uzanan el haline getirmenin ilk adımıymış;

Bu sebepten dolayı Cumhurbaşkanı, iyi ki Yunanistan Başbakanı'nı tebessümle karşılamış... Aman ne de güzel gülümseyerek ağırlamış. Pek güzel yapmış. Aferinmiş.

Yunan'dan "işgalci" geldi; Anadolu'da bir bayram havası! Neye yormalı?

Anadolu içlerine ilerleyen, geçtikleri yerleri yakan, yıkan, taş üstünde taş, baş üstünde baş koymayan, keyif için Türk katleden, çocuk-bebek demeden işkence eden, kadınların kızların, ninelerin, bebelerin ırzına geçen Yunan işgalcilerini "hilafet ordusu, halifenin ordusu" ilan eden ve Türk Milleti'ne "katiline kucak aç" fetvası veren "ecdad(!)"ın genetik mirası mı?

***

Ege Denizi'nde "bağırsan duyulacak mesafedeki" Türk adaları, Türk toprakları Yunan işgali altında;

Hurşit öyle... Fornoz öyle... Eşek öyle... Bulamaç öyle... Hepsi neredeyse...

Yunan Savunma Bakanı, Yunan Genelkurmay Başkanı, Yunan Kuvvet Komutanları, Yunan Papazları, Muğla ilimize bağlı "bağırsan duyulacak" Türk adalarında -işgalci Yunan askerleri anısına/onuruna- ayin düzenliyor...

Omzu bol yıldızlı Yunan komutanlar, "bağırsan duyulacak" Türk adalarını "teftiş" ediyor...

"Bağırsan duyulacak" Türk adalarında, Yunan bayrakları dalgalanıyor... Yunan karakolları kuruluyor...

"Bağırsan duyulacak" Türk topraklarına, sistemli şekilde Yunan siviller yerleştiriliyor, silahlandırılıyor...

Hani şu AK Parti'ye verilen oyun kıyamet günü beraat belgesi sayılacağını iddia eden, Millî Savunma eski Bakanı İsmet Yılmaz'ın itirafıdır:

"Hukuki statüsü Türk toprağı ama Yunanistan'ın fiili uygulamaları var!"

Yunanistan, Türkleri, "bağırsan duyulacak" Türk topraklarına yaklaştırmıyor; hele bir yaklaşmaya kalk silah çekiyor, nişan alıyor...

Rumlar, Yunanistan'ın hamiliğinde Akdeniz'deki Türk deniz sahasını petrol ve doğal gaz araması için küresel tekellere açıyor, onlarla enerji anlaşmaları imzalıyor...

Sadece Ege'de değil, Akdeniz'de de Türkiye'nin egemenlik haklarını tanımıyor.

Ve bütün bu politikaların sevk ve idaresi sorumluluğu altında bulunan Yunanistan Başbakanı, bu ahval ve şerait altında Türkiye'ye geliyor; "Hellenic Republic/Helen Cumhuriyeti" uçağıyla!

Ateist, sosyalist ama en "dindar", en "muhafazakâr", en "sağcı" Yunan liderlerin yap(a)madığını yapıp yıllardır kapalı olan Ruhban Okulu'nu ziyaret ediyor; Heybeliada'daki haklarımızı da ezip geçiyor!

İstanbul sokakları Yunan askerlerinin alkışlarla karşılandığı işgal İzmir'inin sokakları gibi; hatta ondan beter, orada bile direnen bir avuç Türk vardı; burada ne bir protesto, ne başka bir tepki...

Beştepe'de jestler geçidi; Rum şarkıları eşliğinde yiyor Çipras yemeğini!

***

Tamam gülümsemek sıkılmış yumrukları gevşetir, uçurumları birleştiren köprüler gibidir de; insan işgalcisine de gülümser mi?

Öyleyse, "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen Atatürk neden Kocatepe'de, Dumlupınar'da, Conkbayırı'nda, Sakarya'da kıran kırana savaşmak yerine gülümsemekle yetinmedi bunlara!

Bu hale...

Çipras gülmesin de kim gülsün Allah aşkına?

Enkaz başında ne denmez?

Sekiz katlı bir bina, "fıtrat"ından değil, muhtemelen ihmalden, usulsüzlükten, kayırmadan, kanun tanımazlıktan vs. çöküyorsa...

O binanın başında verilmesi gereken ilk demeç "acının paylaşımını" içerebilir... O "acıya neden olanlardan hesap sorulacağı" vaadini içerebilir... "Soruşturmanın başladığı" bilgisini içerebilir... "Rant"ı insan hayatından kıymetli gören her kim olursa olsun cezasını çekeceği söylenebilir; bunun garantisi verilebilir... Emsallerini caydıracak bir duruş sergilenebilir...

Utanılır (özellikle de "imar barışı" adıyla bu tür katliamların önünü açtıktan sonra)...

Sıkılınır...

Duygulanılır...

Ama...

'Enkazın altından nasıl da güzel yaralı çıkarıyoruz' filan diye gururlanılmaz.

Ayıptır.

SORU-YORUM

Andımız'ın okullarda yeniden okutulmaya başlanmasına dair Danıştay kararının uygulanmaması konusundaki araştırma önergesine İYİ Parti ve CHP'li milletvekilleri "kabul", AK Parti ve HDP'li milletvekilleri "ret", MHP'li milletvekilleri "çekimser" oyu verdi; önerge reddedildi. Kimleeeer kimlerle beraber şimdi?

Avukat

Şule Çet davası, tecavüzcü ve katillerin değil de tecavüze uğrayıp katledilen gencecik bir kızın yargılanmasına dönüşünce bir hatırlatmak istedim:

Avukatlık mesleği yargının "savunma" ayağını oluşturuyor olabilir. Ama avukatın işi "suçu" savunmak, "suçlu"yu savunmak değildir; avukatın savunduğu, temsil ettiği kişi veya kurumun, -suçlu veya değil- "hukuku"dur. "Suçluyu korumak"la, "suçlunun hukukunu korumak" bambaşka şeylerdir!

Yazarın Diğer Yazıları