Türkler, iklim şartları birbirinden çok farklı ülkelerde hayatlarını sürdürebilmiş bir millettir. Konar-göçerlik esasına dayanan, geniş yayla ve otlaklar üzerinde hayvancılık yaparak çadırlarda sürdürülen bu hareketli hayat tarzı, bozkırlı Türklerin kültürel karakterlerini de belirlemiş ve bu yapının özünü oluşturmuştur. Bu bakımdan, bozkırlı Türkler, böyle hareketli bir yaşayış tarzından yerleşik yabancı toplumların durağan kültür çevreleri içine girdikleri zaman, derhal karakteristik niteliklerini yitirmiş, mağlup ettikleri yerleşik topluluklar tarafından kolaylıkla asimile edilmişlerdir. Hemen bir iki nesil içinde aslî yapılarını, isimlerini, yaşayış tarzlarını oturak medeniyet çevresindeki yapıyla, isimlerle, yaşayış tarzlarıyla değiştiriveren Türkler, gerek Çin'de, gerek Rusya ve İran'da, gerek Mısır ve Hindistan'da, gerek Batı ve Orta Avrupa'da hükümranlık sürdükleri memleketlerde birçok nesillerini, buralarda oturan farklı kavimlerin içinde eritmişlerdir. Bu kimlik kaybının en ilk ve en yoğun yaşandığı ülkelerden biri, tarihleri Türk tarihiyle aynı derinliklere uzanan, fakat kültürleri oturak bir kültüre dayanan Çinliler içinde olmuştur. Orkun kitabelerinde Türk Hakanının öğüdü de gösteriyor ki, bu "kültürel kayıp" Türkler için bir varlık mücadelesi olarak görülmüş ve Türklere Ötüken'de kalmaları, oralara gitmemeleri öğüdü verilmiştir. Bilge Kagan sözlerinin başında 630 yılındaki esaret devresine atıf yaparak çok açık bir şekilde şöyle demektedir: "Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş"
Yine Bilge Kağan Çin'e giden Türklerin nasıl yok olduklarını şöyle anlatmaktadır: "Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine akrabasına kadar barındırmaz imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti öleceksin!" Aynı sözleri tekrar ettikten sonra Köl Tigin Yazıtı'nda daha net bir ifadeyle "O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin!" denilmektedir. Bu öğüt, Türkler arasında çok eski bir geleneğin ve tedbirin tekrar dillendirilmesinden başka bir şey değildir. Çin'e giden Türk tarih boyunca yok olmuştur
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Haftanın kitabı
Ataların izinde...
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kendilerini arayan yeni Türk devletleri tarihçilerinin yoğun bir şekilde Ön Türk Tarihi araştırmaları başladı. Ve birbiri ardınca Ön Türk tarihi ile ilgili eserler yayınlandı. Bu tarihçiler içerisinde Yunus Oğuz'un, birbiri ardınca çıkan eserleri, bildiklerimizin dışında, kocaman bir Ön Türk Tarihi olduğunu göstermesi bakımından ilgiyle karşılandı. Yunus Oğuz'un " Türk Tarihine Yeni Bir Bakış " eseri, Türk dünyasının hemen her bölgesinde ilgi gördü. Hakkında olumlu ya da olumsuz birçok eleştiriler yapıldı. Tarihçi Bahtiyar Tuncay, kitap hakkındaki düşüncelerini, gördüğü eksiklikleri tamamlayıp 60 mektupla Yunus Oğuz'a iletti. Bu mektuplar "Ön Türk Tarihi Araştırmaları" kitabının omurgasını teşkil etti. Her mektup, hemen hemen ayrı konularda Ön Türk tarihi ile ilgili bugüne kadar hiç duymamış yeni bilgiler içermekte.
Bilgeoğuz Yayınları Tel:(0212)527 33 65
***
Çağlar aşan tavsiyeler
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, "Bilge Kağan'ın Vasiyeti" adlı kitabıyla Türk milletinin bilinmeyen geçmişini tarihin derinliklerinden gün ışığına çıkaran önemli çalışmalarına bir yenisini daha ekliyor. Bilge Kağan Türk tarihinin en önemli kişilerinden biridir. Tahtta kaldığı yıllarda iç ve dış düşmanlarla kuşatılmış devletini vezir Bilge Tonyukuk ve kardeşi Kül Tegin ile birlikte çetin mücadelelere girerek kurtarmıştı. Aslında onun devleti için çalışması babası ölüp amcası Kapgan kağanlık makamına oturduğunda şadlık gibi önemli göreve getirildiğinde başlamıştı. Amcası Kapgan'ın ölümü üzerine haksız yere tahta geçen İnel'i Kül Tegin bir ihtilal ile ortadan kaldırmış, ağabeyi Bilge'yi kağan yapmıştı.
731 yılında Kül Tegin'i kaybeden Bilge, derin üzüntülere gark olmuştu. Bir yıl sonra çektiği tarifsiz acıları ifade etmek, milletine, özellikle gelecek nesillere ders vermek amacıyla bir bark yaptırdı. Barkın duvarlarına kardeşi Kül Tegin'in mücadele sahneleri resmedildiğinde gözleri dolarak seyretti. Sonra Türk kültürünün en önemli hazinelerinden sayılan Kül Tegin yazıtını diktirdi.
Bengü taşlara Gök Türk Devletinin kuruluşunu, zayıflamasını, yıkılışını ve yeniden bağımsızlığını kazanışını kazıtarak yazdırdı. Sonra gelecekte aynı zorluklara düşmemek için neler yapılması gerektiğini anlattı.
Bütün bunları milletine, ama özellikle gelecek nesiller ders alsın diye vasiyet niteliğinde taşlara kazıttırmak suretiyle yazdırdı.
Bilge Kültür Sanat Tel:(0212) 520 72 53
****
Her insanın içinde bir suçlu vardır!
Prof. Dr. Sultan Tarlacı yeni kitabı "Suç ve Beyin"de bireysel beyni ve onun davranışlarının nedenlerini, ardından da toplumsal beyinsel ağları ele alıyor.
Tüm davranışlarımızın temelinin beynimiz olduğu bakış açısından yola çıkarak 15 Temmuz'da yaşanan işgal girişimi olayının beyinsel temelini, toplumsal tepkiyi ve bütünlüğünü anlatıyor.
Buradan da insan olmanın anlamı üzerine toplumsal bir çıkarım yapıyor.
Aynı zamanda terörist beyni, kitlesel eylemler ve büyük toplumsal olayların arka planındaki görünmesi zor nedenleri bilimsel olarak analiz etmektedir.
Destek Yayınları Tel:(0212) 252 22 42
***
Zor da olsa hayat yaşamaya değer
Bazen, hayat daha zordur. Yakanıza yapışan bir el, sizi durmadan sarsarak ne kadar çaresiz, umutsuz, tükenmiş ve yorgun olduğunuzu hatırlatır durur.
Bazen, zihninizi dolduran soruların cevapları sizde yoktur.
"Neden? Acaba? Keşke…" ile başlayan cümleleriniz çoktur; oysa hepsi gerçekleri örten birer buluttur.
Dr. Zafer Akıncı "Depresyonu Yenebilirsiniz" kitabında, son elli yıldır bilim adamlarının deneysel olarak kanıtladığı yöntemler ve uygulamalar yoluyla çaresizliğinizin ve yapamadıklarınızın en büyük sebebini ortaya koyuyor.
Büyükada Yayıncılık Tel: (0212) 291 67 17