Hürriyet'te görevli 45 gazeteci adreslerine gönderilen tebligatlarla işlerinden kovuldu. Kovulan gazetecilere tazminatları halen verilmezken bu isimler arasında Çınar Oskay’da vardı. Uzun yıllar Hürriyet Yan Yayınlar Yönetmenliği görevini yürüten Oskay, gazetede yaşanan o süreci Diken’den Minez Bayülgen’le konuştu.
İşte o röportajdan bazı bölümler:
Hürriyet’ten nasıl kovuldunuz?
Bir haber için yurt dışındaydım. Eve bir zarf gelmiş. Binadan dayıma ulaşmışlar. Aradı, “Neredesin” diyor ısrarla. Anneanneme bir şey oldu zannettim. “Yok, o iyi de seni gazeteden kovmuşlar” deyince ‘oh’ çekip rahatladım.
Ne yazıyordu zarfta?
Bir tebligat, “İş akdiniz işletmesel sebeplerle feshedilmiştir” gibi bir şey yazıyor.
Ne yaptınız?
yayın yönetmeni Vahap Munyar’ı aradım. “Kovmuşsunuz beni” dedim. “Ne kovması” deyince rahatladım. O da bilmiyordu. Ona beni bir mektupla kovduğu için kızabilirdim, çünkü o bir gazeteci. Diğerlerinin nesine kızayım. Vahap Munyar da bir iki saat içinde istifa etti zaten.
Neden attılar sizi?
kişinin 43’ü atıldıkları gün sendika üyesiydi. Sendikanın toplu sözleşme hakkını almasına ramak kalmıştı. Bu sayıya ulaşmasını engellediler. Ayrıca atılanların hepsi iyi gazetecilerdi. Banu Tuna, Sebati Karakurt, Serkan Ocak, İpek Özbey, Emre Özpeynirci, Şebnem Turhan bu anlamda sıkıntı yaratabilecek insanlardı. Eski Hürriyet’ten kalma gazetecilik tortularından kurtulmuş oldular. Bana da çok bayıldıklarını sanmıyorum.
Kaç senedir Hürriyet’te çalışıyordunuz?
Hürriyet’te yedi buçuk yıl, grupta 20 yıla yakındır çalışıyordum.
Tazminatınızı ödediler mi?
ve açıklama bile yapmadılar. 45 kişinin gazetede geçirdiği süre toplam 503 sene! Yani beş asır! Sendika üyesi diye insanları işten çıkarmak bir suç. Bu anayasal bir hak. Bu rehavet nereden geliyor merak ediyorum doğrusu. Kemer Country’deki golf sahalarını imara açarken güzel hukuki sürprizler yaşanmış, anladığım kadarıyla. Ama iş mahkemelerinde hukukun hala işlediğini biliyoruz. Bu kadar rahat davranmak için Türkiye’nin bir hukuk devleti olmadığından emin olmak, buna bel bağlamak gerekir. Bence o kadar da emin olmasınlar.
Demirören gelince neler yaşandı gazetede?
Yıllar süren bir mücadele sonrası işgale uğramak gibiydi. Bu grubun koskoca Milliyet’i, iyi bir gazetecilik ekolünü devam ettiren Vatan’ı taşıdığı nokta içler acısıydı. Bir iki meczup dışında sevinen yoktu. Hürriyet’in başına gelecekler belliydi. Şimdi düşünüyorum da o günler ne kadar yıpratıcıymış. İnanılmaz gergindik, hayal edemezsiniz. Defolup gitmek istiyorsun, gidemiyorsun. Sağda solda tuhaf insanlar görüyorsun ve meydanı onlara bırakmak istemiyorsun.
Demirörenler tirajı önemsemiyor mu?
Önemsiyorlardır eminim. Ama önceliklerinin tiraj olduğunu sanmıyorum. Her zaman böyledir: Eleştirel gazeteler satar ama reklam gelirleri düşer. İktidarla iyi geçinen gazeteler az satar ama iyi reklam alır, özellikle kamu kurumlarından.
Sonunda gazeteyi Ziraat Bankası’na bırakıp gidecekler
Ama Hürriyet’in hem tirajı hem reklam geliri düşüyor…
Evet, o biraz tuhaf. Yandaş gazetelere giden kıyak reklamların Hürriyet’e de aktarılması konusunda eli açık davranılmadı gördüğüm kadarıyla. Sonunda gazeteyi Ziraat Bankası’na bırakıp gidecekler diye düşünüyorum.