Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Mavi Vatan Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRKDEGS) Başkanı Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınması ve güçlenmesi için geliştirdikleri yeni strateji hakkında bilgiler verdi. Avrupa Birliği’nin (AB) ve diğer ülkelerin Kıbrıs konusunda söylediklerine dikkat çeken Yaycı, ‘’Onların bu konuda söyledikleri ne? Kıbrıs Kıbrıslılarındır. Rumlar ve Türkler bunun kaynaklarından beraber istifade etmeli. Rumlar ‘Biz birleşirsek bütün çıkardığımız petrol ve doğal gazı ortak istifade edeceğiz’ diyor. Şimdi aynı argümanla strateji üreteceğiz. Hem Türkiye güçlenmiş olacak hem de KKTC tanınmış olacak” dedi. Şu anda faaliyette bulunmayan 2 adet sismik araştırma gemimizin olduğunu vurgulayan Yaycı, şöyle devam etti:
“1 tane sondaj gemisini belli bir süreliğine KKTC’ye devretsek. Devrettiğimiz gemilere KKTC bayrağı çekilse ve bu gemiler KKTC’den törenle uğurlansa. Bir kere Kıbrıs Türk halkının kendine güveni gelir. Milli birlik ve beraberlik ruhu oluşur. En çok istediğimiz şeylerden bir tanesi o değil mi? KKTC, bu gemilerle arama ve sondaja başladığı zaman Avrupa buna itiraz edebilir mi? Normal kendi argümanına göre edemez. Ederse bugüne kadarki kendi argümanını inkâr etmiş olur. Bindiği dalı kesmiş olur. Rumlar nasıl yapıyorsa Türkler de yapabilir. Orada Türkler yok mu? Türkiye olarak biz de deriz ki bulduğumuz zaman bütün Ada’ya faydası olur denilir Rumların dediği gibi.”
AB’nin, Yunan ve Rum kesiminin baskılarına dayanamayacağını belirten Yaycı şöyle devam etti, ‘’O zaman ‘İlla bu gemiyi çek’ diyecekler Türkiye’ye. ‘Gemiyi çek’ diye müracaat edecekleri ilk kapı da Türkiye olacaktır. Türkiye de ‘KKTC müstakil bağımsız bir devlet. O’na müracaat edin’ diyecek. İşte o zaman şah veya vezirini alırız. Eğer KKTC’ye müracaat ettiği an KKTC’yi tanımış olur. Etmezlerse, devam eder KKTC devlet olarak varlığını devam ettirmiş olur. Ve bulduğu her şeyden gelir elde ettiği zaman KKTC’ye müthiş bir sürdürülebilir ekonomik kaynak sağlanmış olur. KKTC’nin tanınmasını istiyorsak güçlenmesini istiyorsak bu mutlaka yapılmalıdır.”
Türkiye için Kıbrıs sorununun olmadığının altını çizen Yaycı, bu konuda şu stratejik bilgileri verdi: “Bizim için Kıbrıs sorunu yoktur. Kıbrıs sorunu demek Kıbrıs’ın Yunanlaşması, Helenleşmesidir. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis geçen yıl ABD Başkanı Joe Biden’ı ziyaretinde hem Temsilciler Meclisi’nde hem başkanlık ofisinde, ‘Yalvarıyorum size, Kıbrıs Helenizmi 48 yıldır acı çekiyor. Bunu sonlandırın’ demiştir. Kıbrıs Adası, Yunanistan’a bağlanmadıkça bu sorun onlar için bitmez. Sorun onlar için vardır. Bizim için yoktur. Bu sorun bizler için bitmiştir. Bıçak gibi kesip atmak lazımdır. Bir daha bu konuları ne BM’yle ne de başkasıyla konuşulması lazım.”
Bugüne kadar ısrarla söylediği şekilde Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilanına ilave olarak, 3 somut önerisi olduğunu belirten Yaycı sözlerini şöyle sürdürdü:
“TC-KKTC Deniz Yetki Alanları Ortak Kullanım Anlaşması, Türkiye ve KKTC deniz yetki alanlarını kapsayacak şekilde derhal imzalamalıdır. Kısaca izah edecek olursak; Türkiye, KKTC ile bir ‘Deniz Yetki Alanı Ortak Kullanım Anlaşması’ imzalayarak kendi deniz alanlarının KKTC ile ortak kullanımda olduğunu ifade eder ve böylece Türkiye’nin kazancı KKTC’nin kazancı olur. Aynı zaman da bugüne kadar sürekli söylediğimiz üzere, ‘KKTC’nin Kıbrıs Adası’nın etrafındaki tüm deniz alanlarında hakkı vardır’ söylemi doğrultusunda Türkiye’nin bu ortak kullanım anlaşmasına istinaden GKRY’nin sözde parselleri üzerindeki faaliyetlerini bitirecektir. Kullanmadığımız yer bizim değildir. Münhasır ekonomik bölgede varlığımız sadece askeri gemilerle değil, sismik, sondaj gemileri, araştırma gemileri ve balıkçı gemileriyle varlığımız gösterilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin elini rahatlatacak strateji geliştirmemiz lazım. Ukrayna savaşının başlangıcında ABD, Doğu Akdeniz’de çıkarılan AB’ye taşınmasına ilişkin EastMed Boru Hattı Projesi’nin Batı güzergâhından desteğini çekti. Kıbrıs Adası’nın güneyinden Girit Adası’na, oradan Yunanistan’a uzanan bir boru hattı projesiydi bu. ABD ‘Bu proje ekonomik değil. Aynı zamanda güvenlik riski oluşturuyor’ dedi. Türkiye zaten bu konuda ‘Bizden izin alınmadıkça bu boru hattı geçemez’ tavrını koydu. Yunanistan ise ‘Türkiye’den izin alırsak Ankara’nın ilan ettiği münhasır ekonomik bölgeyi tanımış oluruz. O yüzden izin almayacağız’ dedi. Bu durum güvenlik sorunu oluşturdu. Türkiye’nin güvenli duruşu sayesinde bu boru hattı güzergahı kadük oldu. Şimdi Ukrayna savaşının başında bu güzergâhın iptal olması sebebiyle Kıbrıs’ın doğusundan bir Güzergâh geçirilmesi konusu gündeme geldi.”
Bu boru hattının hem KKTC deniz yetki alanlarından, hem de KKTC sınırları içerisinde kara üstünden geçirilmesi siyaseten son derece önemli ve gerekli olduğunun altını çizen Yaycı, “Ayrıca bu güzergah daha az maliyetlidir. Böyle bir güzergahta gaz aktarımının gelirinin belirli bir oranda KKTC’ye verilebileceğini ve bunun KKTC ekonomisine sürdürülebilir bir katkı ve güç katacağını düşünüyorum. Bizim Akdeniz’deki amacımız KKTC’nin tanınması ve Doğu Akdeniz meselesinde Yunan-Rum oyununun bozulmasıdır. Burada Yunan-Rum oyununun bozulması için biz Libya ile Türk Kalkanını çizmiştik. Doğu’da da Filistin’i de içeren bir anlaşma ile Türk Kalkanı’nı çizebiliriz. Yani Girit adasının doğusunda Libya ile Kıbrıs adasının batısından Filistin ile çizilecek münhasır ekonomik işbirliği anlaşması ile Yunan-Rum Yönetimi ilişkisi ve oyunu ortadan kalkmış olacak. Böyle bir anlaşma durumda “Türkiye bir Kıbrıs adası büyüklüğünde deniz yetki alanı kazanıyor. Filistin, kara ülkesinin 8 katı büyüklüğünde deniz yetki alanı kazanıyor. Kaybeden ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi oluyor. Ve GKRY, zaten hileyle ve deniz hukukunu istismar ederek, çarpıtarak, yok sayarak elde etmişti” dedi.
DİPLOMATİK HAMLE VE STRATEJİ MESELESİ
Diplomaside çok dikkatli ve uyanık olmanın önemli olduğuna dikkat çeken emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Bazıları Karadeniz’de bir an önce gaz çıkartmak, bazıları da ‘KAAN’ı, şunu bunu yapalım da, o zaman istediğimizi yaparız’ gibi hamasi ve askeri tedbirleri ön plana çıkarıyor. Halbuki konu askeri değil, siyasi ve diplomatik hamle ve strateji meselesidir” dedi. “ Allah aşkına Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin uçakları, gemileri, tankları mı var” diye soran Yaycı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ama maharetle yürüttüğü diplomasisi var. Maalesef durum budur. Tekrar ediyorum, eğer Türkiye Cumhuriyeti politika belirlerken sondaj ve sismik araştırma yapmaktan bazı nedenlerden dolayı imtina ediyorsa, o zaman bazı gemileri KKTC'ye belli süreliğine devredelim. Bu gemilere KKTC Bayrağı çekilerek sondaj ve sismik araştırmalar yapılsın. Böylece KKTC’nin tanınırlığına ve KKTC halkının milli gururunun pekişmesine büyük katkı sağlanmış olur."