Dündar Batık
TÜRKİYE’yi Mavi Vatan kavramıyla tanıştıran kişilerden biri olan emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Yeniçağ’ı ziyaret ederek önemli değerlendirmelerde bulundu.
Mavi Vatan Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı E. Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin önemine Türkiye’nin istikbalinin garantisi olduğuna dikkat çekti. Yaycı, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 550 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayacak rezervlerin bulunduğuna işaret ederek, bölgedeki sondaj çalışmalarının sekteye uğramadan devam etmesinin Türkiye için hayati bir önem taşıdığını vurguladı. Yaycı, bu konuda uluslararası baskılara boyun eğerek, günlük siyasi çıkarlar uğruna asla geri adım atılmaması gerektiğini söyledi. Yunanistan’ın dayattığı ve Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapseden Sevilla Üniversitesi Haritası’na karşı da uyarıda bulunan Yaycı, 2020 yılından itibaren bu haritanın dışına çıkılmadığını ve bu durumun Mavi Vatan’da hak ihlaline yol açtığını belirtti.
Avrupa Birliği ve Yunanistan ile iyi geçinme ve ekonomik kaygıların Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de geri adım atmaya ittiğini söyleyen Yaycı, Abdülhamit Han sondaj gemisinin de Karadeniz’e çekilmesi durumunda Doğu Akdeniz’in Yunanistan ve Rumlara teslim edileceğini belirtti. Mavi Vatan konusunun ülkemiz için çok hayati olduğunu tekrarlayan Yaycı şunları söyledi:
“Bu konu çok önemli. Bütün dünyada petrolün yüzde 30’undan fazlası, doğal gazın yüzde 50’sinden fazlası denizlerden çıkıyor. Bu oran Türkiye için doğal gazda yüzde 100. Çünkü sadece denizden çıkıyor. Bu bölgede gaz hidrat yatakları var. Petrol ve doğal gazdan tamamen ayrı. Gaz hidrat, hidro karbon kaynağıdır. Bu hidro karbon kaynağı aynen şöyle; Çaydanlığa su koyuyorsunuz, ısıttığınız sudan buhar çıkıyor. Bu gaz hidratın tabanı doğal gaz yatakları. Haritalarda gaz hidrat yatakları var. Karadeniz’deki gaz hidrat, yatağının üzerinden çıkıyor şu andaki doğal gaz. Bazıları diyor ya bu doğal gazı bulmamız balon. Hayır balon falan değil. Bulduğumuz daha ipin ucu. Çok fazla var burada. İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Bahçeşehir Üniversitesi, İzmir Dokuzeylül Üniversitesi, Bandırma Üniversitesi, gibi birçok üniversitenin ortak çalışmasından derlenen bir çalışmayı 2021 yılında yaptırdım ben Bahçeşehir Üniversitesi’nde. Orada da bu rakamlar teyit edildi.”
550 YILLIK DOĞAL GAZ İHTİYACIMIZI KARŞILIYOR
Türkiye’nin gaz hidrat yatakları çözeltildiğinde, sadece Karadeniz’deki gaz hidrat yataklarının Türkiye’nin 272 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayacağını söyleyen Yaycı; “Bugün Doğu Akdeniz’deki gaz hidrat yatakları, bizim öngördüğümüz Mavi Vatan parçasındaki yataklar. Türkiye’nin 550 yıllık doğal gaz ihtiyacını karşılayacak miktarda. Yani bugün Doğu Akdeniz’deki mücadele su mücadelesi değil, enerji mücadelesidir. 550 yıllık bir ihtiyacımızı karşılayabilecek bir doğal gazdan bahsediyoruz. Gaz hidrat çözeltilip üretildiği zaman. Gaz hidratın bir özelliği var: Bunu halkımızın gündemine oturtmalıyız. Bir birim gaz hidrat çözeltildiğinde 164 birim doğal gaz elde ediliyor. Üniversitelerin yaptığı araştırmalar var bunlar tahmin değil. Bir gaz tenekesine doldurduğunuz bir birim miktardaki gaz hidratı yakmaya başlıyorsunuz, bir mahalleyi 1 sene ısıtıyor. Ve bizim denizlerimizde var bu. Ve bütün mücadele bunun üzerine oturtulmuş durumda. Ben bu konuyu 2009’dan beri yazıyorum konferanslarımda anlatıyorum. Bugün gaz hidrat kendisi bir enerji kaynağı ama, gaz hidratın bulunduğu yerde petrol ve doğal gaz da bulunuyor. Doğal gaz sızıntısı yapıyor. Şimdi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır’ın doğal gaz çıkarttığı yerler gaz hidrat yataklarının üzerleri. O da çıkartılan haritalarımızda gözüküyor zaten. Bu harita 2007 yılında yapılmış bir harita. Bu konu Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli.” dedi.
MAVİ VATAN’A SAHİP OLAN ENERJİ SORUNUNU HALLEDER
Doç. Dr. Cihat Yaycı bir büyük devlet olabilmek için 1 Gerek Şart ve 2 Yeter Şart’a ihtiyaç olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Gerek Şart: Birlik, bütünlük ve beraberliğinin sağlanması lazım. Yani iç huzurun temin edilmesi lazım. Türkiye’de çok şükür bu var. Demokrasi çerçevesinde iktidar muhalefet tartışması elbet olacak. Olmazsa olmaz.
Yeter Şart: O da enerji sorununu halletmiş olmak. Enerji sorununu halledemeyen hiçbir devlet cihan devleti, büyük devlet olamaz. Bir de nükleer teknolojiye sahip olmak. Yani nükleer teknoloji o kadar önemli ki, Burada nükleer silah sahibi olalım demiyorum. Ama tıp alanında çok önemli. Motorda çok önemli. Enerjide çok önemli. Şimdi Türkiye gerek şartı sağlıyor, ama yeter şartları sağlamak konusunda durum ne?.. Mavi Vatan’a sahip çıkan enerji sorununu halleder.”
MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE İLAN ETMELİYİZ
Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmediğimiz sürece bu kayıplarımızın süreceğine dikkat çeken Yaycı değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Bunu da niye ilan etmiyoruz diye sık sık gündeme getiriyorum, ama ilan edilmiyor. Doğu Akdeniz Bölgesinde Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmediğimiz sürece bu zararı çekeriz. Sadece orkinos balıklarından elde ettiğimiz kaybımız yıllık 400 milyon dolar. Sadece orkinos balığı, diğer balıkları saymıyorum. Bizim balıkları en çok İtalyan balıkçılar çalıyor, Mısırlı çalıyor, Yunan ve İspanyol balıkçılar çalıyor. Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesine Yunanistan’dan daha fazla İtalya karşı çıkıyor. Çünkü İtalyan balıkçılar en çok bizim sularımızda avlanıyor. Akdeniz’de balık kalmadı söylemleri tamamen yalan. Mesela KKTC’nin hemen kara sularının dışındaki alan Türkiye’nin ve KKTC’nin Münhasır Ekonomik Bölge’sidir. O bölgede dünyanın en kaliteli kırmızı karidesi çıkıyor. 100 milyonlarca dolarlık kırmızı karides yine bu ülkeler tarafından gözümüzün önünde çalınıyor.
KKTC’ye mali gelir sağlanmak istenmiyor mu? Karidesi gene bu devletler alıyor bize bir şey düşmüyor. Balıkçılık bile yapmıyoruz. Hâlbuki yapmasan bile, oralara kota verirsin, onun üzerinden gelir elde edersin. Türkiye burada Münasır Ekonomik Bölge ilan etmiyor. Kıta sahanlığı üzerinden konuşuyor. Çünkü kıta sahanlığı deniz tabanı ve altındaki cansız varlıkları kapsıyor. O da ne petrol ve doğal gaz. Peki diğerleriyle niye ilgilenmiyor? Münhasır Ekonomik Bölge, hem canlı hem cansız varlıkları kapsıyor. Münhasır Ekonomik Bölge kıta sahanlığının üst kümesi. Kıta sahanlığı alt küme. Niye Münhasır Ekonomik Bölge’den bahsetmiyoruz. Akıntı enerjisi var, rüzgâr enerjisi var, deniz tabanının üstündeki su kütlesinde gelgit enerjisi var… Sadece rüzgâr ve akıntı enerjisi Marmaris’le Kaş arasındaki potansiyel olarak Türkiye’nin yüzde 12 elektrik ihtiyacını karşılar.”
Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmediğimizde kaçıracağımız imkânlara dikkat çeken Yaycı, “Türkiye niye sadece kıta sahanlığını konuşuyor? Çünkü kıta sahanlığını ilan etme zorunluluğu yok. O kendinden menkul bir durum. Zaten bunu herkes biliyor. Ama Münhasır Ekonomik durum, ilan gerektiriyor. İlan etmek demek mücadele etmek demek. Kıta Sahanlığı 1958’de kabul edildi, Münhasır Ekonomik Bölge 1982’de kabul edildi. Konuşacaksak deniz yetki alanı diye Münhasır Ekonomik Bölge konuşmalıyız. Dünyada bizden başka kıta sahanlığından bahseden ülke kalmadı’’ diye konuştu.
ALLAH KİMSEYİ MAHMUT ŞEVKET PAŞA’NIN DURUMUNA DÜŞÜRMESİN
ULUSLARARASI kazanımlar konusunda devleti yönetenlerin, devletin istikbalini, bekasını zora sokabilecek kararlar vermemeleri için çok bilgili, uluslararası hukuka hâkim, tehlikeyi önceden görebilmelerinin şart olduğunu belirten Doç. Dr. Yaycı bu konuda tarihî bir anekdotu paylaştı.
Yaycı; 1911 yılında İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey, Lordlar Kamarası’nda konuşma yaparken; “İngiliz milletlerinin güçlenmesi ve geleceği neft yağına, yani petrole bağlıdır. Bu da Kuveyt, Katar başta olmak üzere Basra Körfezi’nde ve Mezopotamya’dadır” diyor. O zaman buralar Osmanlı toprağı. Adam bizim toprağımızda ne olduğunu bulmuş ve hedefe koymuş.
Bu konuşmadan 2 yıl sonra 1913 yılında ise dönemin Osmanlı Sadrazamı Mahmut Şevket Paşa günlüğüne şöyle bir not düşüyor; “Kuveyt ve Katar gibi, çölden ibaret iki fukara kaza için İngiliz dostlarımızla kötü olunamayacağına kanaat getirdiğimden onlar lehine feragat ettim.” Hangisine yanarsın? Kendi toprağında başkası, ne olduğunu bilirken paşanın bilmemesine mi yanarsın, çölden ibaret iki fukara kaza demesine mi yanarsın? İngiliz dostlarımız deyip aradan daha 1 sene bile geçmeden 1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin bize savaş açmasına mı yanarsın? Allah kimseyi Mahmut Şevket Paşa’nın durumuna düşürmesin. Denizlerimiz de sadece su gibi görülmesin. Denizler bitmez tükenmez bir servet kaynağıdır. Ve dünyanın gayrisafi millî hasılasının yüzde 30’u doğrudan ve dolaylı denizlerden sağlanmaktadır. O nedenle denizleri bir su kütlesi gibi görüp de AB’ye, Yunanistan’a, Rum’a, onlarla kötü olmayalım diye bırakmak, Mahmut Şevket Paşa gibi olmak demektir.’’