Çifte tehlike yaklaşırken…
Bu yazıyı okumadan önce şunu bilmenizi isterim: Eğer bu gök kubbe yıkılırsa ben altında kalmam diye bir düşüncem yok. Amacım bu gök kubbeyi ayakta tutan son kolonların ve kirişlerin ayakta kalmasıdır. Bu nedenle gerçeği, sadece gerçeği sunacağım…
Çok büyük bir deprem gördük… On binlerce canımız gitti ve telafisi olmadığını biliyoruz. Gördüğümüz sadece büyük bir deprem değildi. Aynı zamanda devleti yöneten ekibin de felaketlere karşı hazırlıksız, plansız ve organizasyon yeteneğinin olmadığını da izledik.
Birazdan bahsedeceğim bundan daha büyük yıkımlar yaklaşırken bu söylediklerimi salt siyasi eleştiri, iktidarı kötülemek olarak algılamayın. Zira başımıza gelmekte olan daha büyük yıkımlardan ancak doğru teşhislerle kurtulmamız mümkündür.
Bu noktada sahada özveri ile çalışan AFAD, Silahlı Kuvvetler, Polis, Jandarma, gönüllüler, sivil toplum kuruluşlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Lakin bütün bu ulusal güç unsurlarının en başta planlar ve tatbikatlar ile koordine edilmesi, felaketler halinde merkezî otoriteden talimat beklemeksizin harekete geçmesi için talimatların, yasaların oluşturulmuş olması gerekirdi. Bu yapılmadı ve büyük bir bedel ödendi.
Yaşanan tüm acılara rağmen bunları kenara koyalım ve önümüze bakalım, iki felaketin daha yaklaştığını görüyoruz:
1-Kırılan fay hattı ile gerilim Prof .Dr. Naci Görür''ün deyişiyle İstanbul kapılarına dayanmıştır. Kahramanmaraş Depremi ile acil durumlarda hazırlığın ve koordinasyon eksikliğinin mevcut olduğunu tekrar vurgulamama gerek var mı?
Bu dediklerimize inanmayan kardeşlerimizin AFAD''ın Düzce Depremi raporuna bakmalarını öneriyoruz. 23 Kasım 2022''de Düzce''de 5.9 büyüklüğünde bir deprem olmuş, Türkiye Afet Müdahale Planı TAMP''ın nasıl çalışmadığını kurum kendisi kaleme almıştı. Bakın rapordan gelen itiraflar şöyle:
"Çadırların farklı noktalara kurulması, güvenlik sorunlarına neden olmuş, çadırların takip kontrolü sağlanamamıştır. Birçok noktada yemek dağıtımında sorunlar yaşanmıştır. Çadırlara kabulde herhangi bir standart olmadığından, kalanların listesi ancak birkaç gün sonra hazırlanabilmiştir…"
"TAMP kapsamında il ve ilçelerde yeterli koordinasyon sağlanamamıştır. Afet gruplarının hazırlıksız olması AFAD merkezinin yerinin yanlış seçilmesi, kurumlar arası iş birliği ve koordinasyonun yetersiz kalması sağlıklı bir yönetim sürecinin önüne geçmiştir…"
Altını bir kez daha çizmek istiyorum, bunları neden yazıyorum? AFAD''ı suçlamak için değil! Kapımıza dayanan İstanbul Depremi için bütün bu hatalardan ders çıkarmak gerekli…
İstanbul Depremi''nin şakaya gelir tarafı yok. Yaklaşık 1 milyon 600 bin konutun olduğu İstanbul''da, 7.4 büyüklüğünde bir depremden 300 bin binanın etkileneceğini herkes söylüyor. İBB Başkanı İmamoğlu yüksek hasarlı, yıkılmak üzere olan 90 binin üzerinde bina olduğunu belirtiyor…
90 bin binayı hane halkı ile çarparsanız kaybın insani faturasını hesaplayabilirsiniz.
Peki ya iktisadi faturası?
İşte bu da ikinci kıyametin ta kendisi…
2-İlk önce size rakamlar verelim, iş örgütü Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından yayımlanan raporda bakın ne yazıyor: "2023 Kahramanmaraş Depremi''nin 70,75 milyar doları konut zararı, 10,4 milyar doları millî gelir kaybı ve 2,91 milyar doları iş günü kaybı olmak üzere toplamda 84,06 milyar dolar hasara neden olması beklenmektedir."
2023 yılı bütçe açığı 659,6 milyar TL olarak hedeflenirken şimdi yapılacak kamu harcamaları ile 1 trilyonu aşacak bir bütçe açığı oluşacaktır.
Anılan bütçe açığı ne yazık ki vergiler ve zamlarla kapatılacağı için bu da an itibari ile baz etkisine bağlı düşüş gösteren ama gerçek yaşamda can yakan enflasyonun etkisini katlayacak bir unsur olacaktır.
Enflasyon arttıkça Lira değer kaybına uğrayacak ve hükümetin dış yardımlarla kontrol altında tutmaya çalıştığı kurun ileriki aylarda döviz yardımları olmaz ise mevcut direnç bölgelerini kırarak 20 üzerinde yeni arayışlara gireceği söylenebilir.
Kahramanmaraş Depremi ile bugüne dek yaşadığımız iktisadi sıkıntıların katlanarak artmasından vazgeçtim, benim derdim ve halkımız için vermek istediğim mesaj, yaklaşan İstanbul Depremi''nin devlet adına bir beka meselesi olacağıdır.
Kahramanmaraş Depremi''nin yarası İstanbul ayakta ise sarılır, peki ya İstanbul yıkılırsa bu yarayı kim sarar? İşte orada telafi zor… Size yine rakamlar vereyim:
İstanbul Ticaret Odası (İTO), ''İstanbul Ekonomisinin 100''ü'' araştırmasında 2022 yılında İstanbul''un Türkiye ekonomisindeki payını inceledi. Bakın sonuçlar:
*Türkiye 100 kişi olsaydı, 19 kişi İstanbul''da yaşıyor olurdu.
*Türkiye''ye gelen 100 yabancı turistten 35''i İstanbul''u tercih etti.
*Türkiye''de üretilen her 100 liralık millî gelirin 30 lirası İstanbul''da oluştu (2021).
*Her 100 dolarlık dış ticaretin 49 dolarını İstanbullu firmalar yaptı.
*İş dünyasının ödediği 100 liralık vergi gelirinin 48 lirası İstanbul''da tahsil edildi.
*Türkiye''deki her 100 kurumlar vergisi mükellefinin 38''i İstanbul''da bulunuyor.
*Her 100 sigortalı çalışanın 24''ü İstanbul''da istihdam edildi.
*100 konuttan 18''i İstanbul''da satıldı. 100 yabancının 38''i konut tercihini İstanbul''dan yana koydu.
*100 liralık banka kredisinin 40''ı İstanbul''da kullandırıldı. Yine her 100 liralık mevduatın 41 lirası bankaların İstanbul şubelerinde bulunuyor.
*Her 100 şirketten 41''i İstanbul''da kuruldu. Yabancı sermayeli 100 şirketten ise 62''si İstanbul''u tercih etti.
*100 motorlu kara taşıtının 19''u İstanbul plakası taşıyor.
*Her 100 yolcudan 50''si İstanbul''daki havalimanlarından yolculuk etti.
İstanbul ekonomiye 68 ilimiz kadar katkı yapan bir şehir…
Hatta olaya Marmara olarak bakarsak ne kadar ciddi bir tablo ile karşılaştığımızı daha iyi anlayabilirsiniz.
O zaman ne yapmalıyız? Mevcut bakış açısının, imar afları, kontrolsüz betonlaşma, inşaat rantları, plansızlıkla bizleri getirdiği yer Kahramanmaraş''ta karşımızda duruyor.
İstanbul''da hâlâ Kanal İstanbul mu diyeceğiz? Yoksa Bağcılar, Güngören, Küçükçekmece, Yenibosna, Fatih''te dönüşüm mü başlatacağız?
Kader planı mı diyeceğiz yoksa hastaneleri, viyadükleri, köprüleri elden mi geçireceğiz?
AFAD, TSK, STK''lar için yeni planlar yazıp tatbikatlar mı yapacağız? Yoksa bol bol karşılıklı birbirimizi mi suçlayacağız?
Benim görevim sizi yaklaşan İstanbul Depremi''ne ve bunun yaratacağı yüz milyarlarca dolarlık yıkıma karşı bir ekonomist olarak ikaz etmektir. Mevcut zihniyetle bu iki kıyamete karşı duramayız.
Siyasetten çözüm talep edin. Kanal İstanbul''dan vazgeçerek İstanbul''u dönüşüme hazırlamaları gerekiyor. Kim bu dönüşümü yapacaksa onu destekleyin…