CHPli Faik Öztrak’tan çok konuşulacak TRT iddiası

CHPli Faik Öztrak’tan çok konuşulacak TRT iddiası

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, zamlı elektrik faturalarına en çok TRT’nin sevindiğini iddia ederek; ‘Zamlı elektrik faturalarından, TRT’ye daha çok para gidecek. Böylece yandaşlar, TRT eliyle biraz daha semirecek.’ dedi…

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Elektrik faturalarına gelen zamla ilgili flaş bir iddiayı dile getiren Öztrak; ‘Zamlı elektrik faturalarından, TRT’ye daha çok para gidecek. Böylece yandaşlar, TRT eliyle biraz daha semirecek’ dedi.

CHP’li Öztrak'ın açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:

“Saray’ın kibirlisinde de, bekçisinde de ilim maalesef yok. Bu nedenle, 83 milyonluk koca bir ülkeyi, zulümle yönetmeye çalışıyorlar.

Beğenmedikleri basın-yayın organlarına cezalar yağdırıyorlar. TELE 1, Halk TV gibi milletin izlediği ekranlara karartma uyguluyorlar. Oda TV’yi kapatıyorlar. Haberlerinden rahatsız oldukları gazetecileri, Sözleri hoşlarına gitmeyen aydınları içeri atıyorlar. Müyesser Yıldız aylardır içeride. Osman Kavala yıllardır içeride. Saray hükümeti, milletin seçtiğini mahkeme kararı olmadan görevden alıyor. Milli iradeye kayyım atıyorlar.

Arkadaşımız Enis Berberoğlu. Yıllarca, haksız hukuksuz yere içeride yattı. Çıktı. Yeniden milletvekili seçildi. Dokunulmazlık kazandı. Sarayın talimatıyla mahkeme yine milli iradeyi tanımadı. Yürütmenin vesayeti altındaki yargı, Anayasaya aykırı olarak, TBMM’nin yetki ve haklarına tecavüz etti. Milletin verdiği milletvekilliğini gasp ettiler. Anayasa Mahkemesi dün gerekçeli kararını yayımladı. Yüksek mahkeme, arkadaşımıza milletimiz tarafından verilen, “Siyasi faaliyette bulunma görevinin engellediğini”, “Hakkının gasp edildiğini” teyit etti.

Anayasa Mahkemesi’nin “oy birliğiyle” verdiği bu karar karşısında, yargı ne yapacaktır? Anayasaya aykırı olduğu baştan belli olan bu kararı, Meclis’te okutarak hak gaspına göz yuman, “Anayasa Profesörü(!)” Meclis Başkanı ne yapacaktır? Saray’ın mı milletin mi iradesine uyacaklar, göreceğiz. Bu arada Sarayın atama İçişleri Bakanı,

Saray’ın bekçisi ve Saray’ın kibirli başı ne hak tanıyorlar ne de hukuk. Yüksek Mahkemeyi ve Başkanını açık açık tehdit ediyorlar. Anayasa Mahkemesi’ne ayar vermeye çalışıyorlar. Neden? Çünkü ehliyetleri, ilimleri yok. Yasalara uymayı, millete hesap vermeyi sevmiyorlar, korkuyorlar. Zulümle, baskıyla, kırarak, dökerek, millet iradesini tanımayarak ülkeyi yönetiriz sanıyorlar.

Peki, bunlar sadece ülkemizin gazetecilerine, aydınlarına, siyasetçilerine mi zulüm ediyorlar? Hayır. Milletimize de zulüm ediyorlar. Liyakatsiz, bilim tanımayan tek adam yönetiminde milletimiz, işsizlikle, yağmur gibi yağan zamlarla, cebinde pul olan parasıyla, sırtına yüklenen borçlarla, kâbus gibi artan yoksullukla, görülmemiş bir buhranı yaşıyor, milletimiz yağmalanan, çalınan geleceğine ağlıyor.

Son bir yılda; işsiz vatandaşlarımızın sayısı 3 milyon kişi artarak,11 milyona dayandı. Gerçek işsizlik oranımız yüzde 30,4’e ulaştı. Bir de işi olmayıp, işte görünenler var. Ücretli zorunlu izine çıkartılar vatandaşlarımızın sayısı 3 milyonu buldu. Bu vatandaşlarımız ayda 1.168 lirayla hayata tutunmaya çalışıyor. İşsizlik en çok bu ülkenin umudu gençlerimizi ezip geçiyor. Lafa gelince, “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” diyerek gençlerimize gaz veriyorlar.

Ama bugün Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşlarda olan 5 milyon gencimize ne iş, ne de eğitim verebiliyorlar. Taşı sıksa suyunu çıkaracak 5 milyon gencimiz evde oturuyor, anasının babasının eline bakıyor. Buna çare bulma makamında olanlar ne yapıyor? “Acıyı bal eyleyin, yoklukta sabreyleyin” diye, millete vaaz veriyorlar.

İktidarlar sabır tavsiye etmez. Milletin derdine derman olur. Muktedir olur. Ama tüm politikaları iflas etti, devletin kurumlarını çökerttiler, artık ülkeyi yönetmeye muktedir değiller. Şimdi millet yoklukta sabredecek, Saray ise israf edecek, millete baskı yapacak, sindirmeye çalışacak, milleti yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmek için elinden geleni ardına koymayacak.

Milletimizin alım gücü günden güne azalıyor.  Paramızın değeri güneş görmüş kar gibi eriyor. Bu ucube rejim iki yıl önce millete

“24 Haziran’da bu kardeşinize yetkiyi verin. Ondan sonra faizle, dolarla, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” dedi mi?

Dedi. İş başına geldiklerinde, dolar 4 lira 53 kuruş, Euro 5 lira 33 kuruştu. Bugün Dolar 8 liraya, Euro ise 10 liraya dayandı. Dolar ve Euro milli paramıza karşı her gün rekor üstüne rekor kırıyor.

Orta Vadeli Program daha 10 gün önce yayımlandı. Programda dolar;  2021’de 7 lira 68 kuruş, 2022‘de 7 lira 88 kuruş, 2023’de 8 lira 2 kuruş olacak deniyor. Ama dolar daha bugünden 8 liraya dayandı. Saray’ın 3 yıl sonrası için verdiği dolar değerine, 10 günde ulaşıldı. Şimdi bu müflis bezirganlar, “3 yılda ulaşacağımız hedefi 10 günde yakaladık” diyerek, havai fişek bile patlatırlar. Ama ne olursa olsun, gerçek şu: Programın hedeflerinin, tahminlerinin ömrü 10 gün bile sürmedi. Ucube rejimin iş başı yaptığı son iki yılda, paramızın reel değeri iki kez dibe vurdu.  Böyle bir beceriksizlikle daha önce hiç karşılaşmadık. Ama bunun sorumlusu olan Saray’ın sosyete damadı “Döviz kuru beni ilgilendirmiyor” diyerek, olan biteni seyrediyor.

Nitekim ehliyetsiz ellerde zulüm,  illetin üzerine, zam yağmuru olup yağıyor. Damat dövize bakmasa da; iğneden ipliğe her şeyin fiyatı dövize bakıyor. Damadın kabindeki arkadaşı Ticaret Bakanı bile, bebek maması fiyatlarındaki artışı, döviz kuruna bağlıyor.

Arabanın fiyatı dövize endekslenmiş, her gün artıyor.  Üstüne son yaptıkları fahiş ÖTV zamlarıyla, millet şimdi bir arabayı kendine alacaksa, en az bir arabayı da devlete alıyor. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: İktidara geldiğimizde, haraca dönüşen bu haksız vergilerin hepsini indireceğiz.

Arabayı almak bir dert, arabayı kullanmak ayrı bir dert... TL’nin değeri dolar karşısında eridikçe, benzine mazota zam geliyor. Daha iki gün önce benzine 16 kuruş; mazota ise 23 kuruş zam geldi.

Araç muayenesi bile milletten haraç kesmeye döndü.  Bir araç muayenesi için vatandaştan 342 lira alınır mı? Alıyorlar. Bir de egzoz gazı ölçümü için 80 lira veriyorsun. Ediyor 422 lira. Milleti alenen soyuyorlar.  Anlaşılan Ulaştırma Bakanı da, “Maliye Bakanı dövize bakmazsa, ben de bu işlere bakmam” diyor.

Dolardaki artıştan elektrik fiyatları da nasibini aldı. Elektriğe ayın başında yüzde 5,75 zam yaptılar. Ampulü patlattılar.

Bu zamma en çok kim sevindi? Saray’ın Pravdası, Saray’ın sesi TRT.

Zamlı elektrik faturalarından, TRT’ye daha çok para gidecek. Böylece yandaşlar, TRT eliyle biraz daha semirecek.

Önümüz kış. Pandemi var.  Çoluk çocuk daha uzun zaman evlerinde kalmak zorunda... Milletin elektrik, doğal gaz faturası daha da artacak.  2019’da 15,5 milyon yurttaşımız; “Evimi ısıtmakta zorlanıyorum” diyordu. Bu buhran, bu sayıyı daha da artıracaktır.  Bu kış vatandaşın ısınma faturasını düşürecek tedbir ve destekleri derhal milletimize açıklayın.

Yine temel gıda ürünlerine de zam üstüne zam geliyor. Artık vatandaş, ayçiçek yağının, mısır yağının, peynirin de yanına yaklaşamıyor. Ucuzcu marketlerde bile etiketler, saat başı değişiyor. Saray ise zamların, hayat pahalılığının üzerine, TÜİK şalı örtüyor. Bakan yardımcıları TÜİK anketçilerinin sahaya çıkacakları gün, talimatla marketlerde fiyat düşürtüyor.  Vatandaş bu fiyatlardan mal bulamıyormuş. Ne gam... İnsan sağlığıyla, vefat eden vatandaşlarımızla ilgili verilerle oynayabilen Saray, diğer veri ve istatistiklerle hayli hayli oynar. Oynanmış verilerle de rmekliye, memura, işçiye daha düşük zamlar verilir. Bu da kul hakkı yemektir. Bu da zulümdür.

Elimde 7 Ekim 2020 tarihli, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yazmış olduğu resmi bir yazı var. Altında Bakan Yardımcısı Osman Dinçbaş’ın imzası var. Yazının konusu kısaca şu: üniversite hastanelerine daha önce tıbbi malzeme ve ilaç satmış medikal firmalar; 2017’den bu yana birikmiş alacaklarını devletten tahsil etmek istiyorsa, alacaklarının bir kısmından feragat edecek.

Feragatname örneği de işte burada. Firmalar ilaç alacaklarının yüzde 18’inden, tıbbi malzeme ve diğer alacaklarının yüzde 25’inden vazgeçecekler.

Yetmez, daha önce açtıkları dava ve icra takiplerinden de feragat edecekler. Yani vazgeçecekler. Yoksa Hazine’den para, falan yok. Firmalar bunu kabul etseler bile alacaklarını hemen alamıyorlar. Hazine parayı iki taksitte ödüyor. Devlet milletinin şu sıkışık zamanında borcunu ödemezse, millet ne yapar?

Şimdi ben soruyorum. Dolarla, Euro’yla garanti verdiğiniz yandaşlarınıza da benzer bir yazı yazdınız mı?  Döviz kurundaki olağanüstü yükselişler nedeniyle bütçeyi yiyip bitiren bu garantilerin TL’ye çevrilmesini istediniz mi?

Yine bu hafta olan başka bir olay… 39 ülke Birleşmiş Milletler’e mektup yazıp;  “Çin’in Uygur Türklerine yönelik baskısını sonlandırma” çağrısı yaptı.  Bunlar arasında kimler yok ki: Bosna Hersek, Arnavutluk bile var. Ama Türkiye yok. Neden? Her konuda konuşan Saray’ın bekçisi soydaşlarımıza karşı yapılan mezalim karşısında neden sessiz? Hani, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” idi. Ama bunlar Çin’den üç beş kuruş para gelecek diye. Dillerini de yuttular.

Borç ve borçlanma deyince… TBMM’ye getirdikleri yeni bir düzenlemeyle,  Saray 2020 için aldığı borçlanma yetkisini, iki katına çıkarmaya hazırlanıyor. Bu yılın bütçe kanunuyla, Saray, Meclis’ten toplam 154 milyar liralık borçlanma yetkisi aldı. Daha 2020’nin ilk sekiz ayında, bu sınırı aşıp, 249 milyar liralık net borçlanma yaptı. Anlaşılan bu da yetmedi. Borçlanma limitini iki kat artırarak 309 milyar liraya çıkarmak istiyorlar.

10 gün önce getirdikleri OVP’de, bu yılsonu için hedefledikleri bütçe açığı 239 milyar TL idi. Şimdi bu fazladan alınacak 70 milyar liralık borç nerede kullanılacak? Yoksa, OVP’nin bütçe açığı hedefi de mi 10 günde kadük oldu? Peki, TBMM’nin bütçe hakkı ne oluyor?  Ek bütçe getirmeden borçlanma limitini artırmak nasıl bir maskaralıktır? Daralan ekonomi, rekorlar kıran döviz kurlarıyla, korkarız ekonomimize bir “borç tsunamisi” yaklaşıyor. Türkiye’nin anlı şanlı holdingleri  daha önce yapılandırdıkları borçlarını, şimdi bir kez daha yapılandırmak için, bankalarla masaya oturmaya başlamış.

Damat “dolara bakmıyor” olabilir. Ama reel sektörün net döviz borcu 162 milyar dolar. Ve sadece son iki ayda dolar kurundaki 66 kuruşluk artış, şirketlerin 107 milyar lira kur farkı zararı yazmasına neden oldu.

SAYIŞTAY RAPORLARINI RTÜK GİZLİYOR

Sayıştay denetçileri kurumlar hakkında denetim raporlarını yazıyor. Bu raporların haber olmasına kim karşı çıkıyor? RTÜK ve tabii onun çift maaşlı başkanı. Sayıştay raporlarını haber yapan medya kuruluşlarına, kendince gözdağı veriyor. Niye? RTÜK’teki yurtdışı gezilerini, alınan harcırahları millet görmesin diye. Bu memlekette yaklaşık 3 milyon çalışan, ayda 1.168 lirayla hayatta kalmaya çalışırken, Ticaret Bakanlığı’nda, ayda 140 bin lira maaş alanların olduğunu millet duymasın diye.

RTÜK ve RTÜK’ün başındakiler; bir kendinize gelin. Sayıştay TBMM adına, yani millet adına sizleri denetliyor. Milletin kör kuruşu, yetimin hakkı zayi olmasın diye o raporları yazıyor. Sayıştay denetçilerinin raporlara yazdığı her usulsüzlük, elbette haber değeri taşır. Medyayı tehdit ederek, haberleri karartarak, milletin gerçekleri öğrenme hakkını gasp edemezsiniz.

Bu hafta, milletin gerçekleri görmesini engellemek için bir başka düzenleme daha TBMM’ye geldi. Saray, “Program bütçeye geçiyoruz” diyerek, bütçede fonksiyonel sınıflandırmayı ortadan kaldırıyor. Böylece, proje bazında izlenebilen pek çok harcama kalemi, artık izlenemez hale gelecek. Mesela Kamu-Özel İşbirliği diyerek, yollara, köprülere, şehir hastanelerine ne kadar ödeme yapacaklar?

Artık bunları bütçe kanununda ve bunlara bağlı tablolarda göremeyeceğiz. Bu mali saydamlığın bitmesi, TBMM’nin bütçe yapma hakkının gasbı demektir. “Program bütçe yapacağız” diyorsanız buyurun yapın. Ama bu bilgileri de kamuoyuna açıklamaya devam edin.  Unutmayın, milletin gerçekleri öğrenmesini engellemek de zulümdür.

ENİS BERBEROĞLU KARARI

Anayasa Mahkemesi'nin Enis Berberoğlu'nun hakkının gasp edildiğini dair kararının gerekçesi de yayınlandı. Burada bir an önce yapılması gerkeen alt mahkemenin bu kararın gereğini yapması. Yine bu gasp olayının önüne geçilmesi için de TBMM Başkanı'nın da gerekli adımı atması gerekir. Bunda yaşanacak her gecikme, zulmetmekten başka bir şey değildir.

BAZ İSTASYONLARI DÜZENLEMESİ

Bütün dünya salgın sürecinde iş yapamayan esnafını korumak için hangi tedbirleri alacağına, hangi destekleri vereceğine, çiftçiye gıda güvenliğini sağlayabilmek için destek vereceğini tartışırken bizde Saray hükümeti Meclis'e gönderdiği bir yasa ile baz istasyonalarına af getirmeye amaçlayan düzenlemelerin peşinde. Sen önce çiftçinin, esnafın, vatandaşın borcuna destek ol. Bu cezaların bir kısmı belediyelere gidecek, belediyelerine line para geçmesin dertleri.

Dolar ne zaman TL karşısında rekor kırmaya başlasa. Erdoğan soluğu Katar'da alıyor, bize borç veren Emir her seferinde tepeden bakan halde buluyor. Milletimiz de bunu görüyor.

Erdoğan, "Bu can bu tende kaldıkça alamazsınız" dediği rahip Brunson'ı bir gecede Trump istedi diye, seçim malzemesi yapsın diye gönderdi mi? Gönderdi. Trump'ın yazdığı mektubu götürüp Trump'ın suratına çarpabildi mi? Çarpmaada. Barış Pınarı Harekatı, tam amacına ulaşmadan neden ordumuzu durdurdu? 36 asker şehit olduktan sonra, bunun hesabını sormaya gidiyor diye düşünürken Kremlin'de Putin'in kapısında bekledi mi? Bekledi. Borç alan emir alıyor.

ERKEN SEÇİM AÇIKLAMASI

Erken seçimi ben bu iş yönetemiyorum diyerek, Saray'ın ve Saray'ın mensubu olduğu partilerin istemesi gerekiyor. Erken seçim isteyecekler, gerekçesi de biz bu işi beceremiyoruz, gelin siz yönetin olacak."