reforma ihtiyaç olduğunu’ söyleyen CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’a da tepki göstererek “Tamam da kardeşim sen de o kurulun üyesiydin. Niye çıkıp o gün bunu söylemedin?” dedi.
27 yıldır milletvekilliği yapan, parti örgütü ve delege üzerinde etkili olduğu belirtilen isimlerden olan Toprak, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘haksızlık’ yapıldığını söyledi.
Seçim döneminde Kılıçdaroğlu’nun koordinatör başdanışmanı olan Toprak’a göre değişim isteyenlerin ‘ortaya koydukları bir paradigma bulunmadığı için CHP’nin ara dönem yaşama riski bulunuyor.’
“KILIÇDAROĞLUNUN KENARA ÇEKİLMESİ DOĞRU OLMAZDI”
Seçimlerin ardından konuşmayan ancak tartışmalar çıktığında ne söyleyeceği merak edilen isimlerdensiniz. Partinizdeki ‘değişim’ tartışmalarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabi ki seçimi kazanamamanın yarattığı zemin ortada durduğu için ne söylersek söyleyelim biliyorum ki tepkiyle karşılanabilir. Seçimi kaybettikten sonra dile getireceğimiz gerçekler çok akıllıca dahi olsa kaybetmenin yarattığı zemin, sizin söylediğiniz doğruları bir noktada gölgeliyor.
Ben parti içindeki tartışmaların kamuoyu önünde bu kadar açıkça tartışılmasını doğru bulmuyorum. Bu tartışmaların daha farklı şekilde yapılması gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir grup toplantısında yol haritasını ortaya koydu. Kendisi “Ben değişme açığım. Bu noktada bir sorumluluğum var. O sorumlunun gereğini yapmak zorundayım” dedi ki doğru söylüyor. Cumhuriyet Halk Partisi’ni başsız bırakıp, kenara çekilmesi doğru olmazdı.
“BIRAK O GELSİN” DEMEK DOĞRU DEĞİL”
Oy veren yüzde 48’lik kesimin umutlarını hayal kırıklığına çevirmesini doğru bulmam. Onun için kendisinin de dediği gibi Cumhuriyet Halk Partisi gibi 99 yıllık bir partiyi, sağlam limana hiç hasar almadan götürmek zorundayız. Kendisi de bunun işaretini verdi. Her bir CHP’li de bu hedef etrafında buluşmalıdır ki AK Parti’nin hukuksuzluğu önündeki en büyük engel olan CHP’yi koruyabilelim.
İkincisi, kongre kararı alındı. Değişim sürecinin sandıkta sağlıklı bir şekilde yapılması gerekiyor ki bunu yaptı. Fakat çıkıp “Bırak” demek farklı bir şey, “Bırak, o gelsin” demek doğru değil. Kılıçdaroğlu padişah değil ki ülke de padişahlıkla yönetilmiyor. Kimin geleceğine partimizin delegasyonu özgür iradesiyle karar verir. Cumhuriyet Halk Partisi demokrasiyi içine sindirmiş bir partidir. Bu partinin değişimi sandıkta, kurultaylarda olur.
“KİŞİLER ÜZERİNDEN TARTIŞMAYI SÜRDÜRÜRSEK HATA YAPARIZ”
Deniyor ki ‘Kemal bey değişim istemezse olmaz.’ Buna katılmıyor musunuz?
Hayır ben katılmıyorum. Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olduğunda, İnönü Milli Şef olarak adlandırılıyordu ve Kurtuluş Savaşı’nın büyük aktörlerinin bir tanesiydi. Ona karşı bir paradigma ortaya koydu, ortanın solu adıyla ve “Toprak işleyenin, su kullananın” dedi. Kongre salonunda başarı elde etti. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bu tip örnekler vardır. Bu nedenle ben buna katılmıyorum.
Eğer ortaya bir paradigma koyarsak ve değişim isteğindeki güçlü argümanları iyi anlatabilirsek, değişim diyenlerin yüzde 48’in, yüzde 50+1’e nasıl getirileceği sorusunun cevabını verebiliriz. Bu yüzden 50+1’e gelebilmek için hangi politikalar ortaya konulmalı ve bunun üzerinden tartışmalıyız. Biz kişiler üstünden tartışmayı sürdürürsek hata yaparız. Bence politikalar üzerinden düşünülmeli, yani ortaya bir yol haritası konulmalı. Hepimizin ortak derdi CHP’yi bugün bulunduğu noktadan daha ileriye taşımak olmalı.
Unutulmamalıdır ki, birçok alanda değişimi bu partiye yaşatan, birçok noktada adım atan kişi Kemal Kılıçdaroğlu’dur ve onun dönemidir.
“SOMUT BİR YOL HARİTASINA SAYGI DUYARIM”
Çağrıların altının doldurulması gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Yeni bir şey ortaya konulmalıdır. Mesela bu ucube sistemde ittifaklara mecbur kaldık. Bu sistem, değişim için ittifakları mecbur kıldı. Peki değişim isteyen arkadaşlar ittifaklarla ilgili ne düşünüyor? Ben mesela bunu merak ediyorum. Yani ‘değişim’ kelimesi güzeldir fakat bunların altını doldurmazsanız sloganlardan öteye gidemezsiniz. Siz bunun altını doldurursanız, o zaman o kongre salonunda Cumhuriyet Halk Parti delegesi bunun karşılığını verir. Partimizin delegesi net, akıllı ve doğru kararlar verir. Değişimde yüzde 50+1’e nasıl ulaşılacağının somut bir yol haritasını ortaya koyduğunuz zaman ben buna saygı duyarım.
“DEĞİŞİM ADI ALTINDA GENEL BAŞKANIMIZI YIPRATIRSANIZ BU OLMAZ”
Kemal bey değişim iradesini yüzde 48 olarak etrafımızda kenetlenmiş durumda. Bundan sonraki hedef bunun üzerine çıkmak olmalıdır. Duygusal tepkiler, anlık olarak verilebilir; ama nihayetinde değişim iradesi akılla ve sağduyuyla sağlanacaktır. Mesele bu değişim iradesini korumak ve yükseltmektir. Bunun öncü gücü de partimiz olacaktır. Ama bu iradeyi önce partimizin kurullarında ortak akılla şekillendirmeliyiz, bunu kamuoyu önünde yapmamalıyız. Kamuoyu bizi sürekli tartışan değil, üreten bir parti olarak görmelidir.
Siz tutar değişim adı altında genel başkanı yıpratırsanız bu olmaz. Genel başkan, gece gündüz çalıştı. İttifakı kurdu, bu ülkede herkes susarken adalet yürüyüşünü başlattı. Baro başkanı bile bu yürüyüşe katılmazken, iktidarı karşısına almaya cesaret edemezken, genel başkan toplumdaki tek adam rejimiyle sorunu olanları bir çatı altında toplayıp Ankara’dan İstanbul’a yürüdü. Buradaki bilinci doğru okuyamazsak partide duygusal ve küskün bir kesim yaratılır ve bunun sonu kopuşlara gider. Vicdanıyla hareket eden insanlar “Kemal beye yapılan bu haksızlığı oldu bittiye getiriyorlar” diye düşünür ve partiye olan güven azalır. Bu da sadece bizim değil, tüm Türkiye’nin kaybına olur.
Siz Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dile getirdiği ‘paradigma’ konusuna işaret ediyorsunuz…
Şimdi değişimi kişilere indirgemeyi doğru bulmuyorum. Paradigmayla partiyi bugünden daha ileri taşıyacak bir tartışmaya ihtiyaç var. Bu tartışmanın da parti içinde olmasına ve kamuoyunun önünde olmaması gerektiğine inanıyorum. CHP’de daha önce görev yapmış, parti politikalarında sorumluluğu olan kişilerin kenara çekilip ‘değişim’ çıkışı yapmasını doğru bulmuyorum.
Peki değişim yerel seçimler öncesi olmaz ise yerel seçimlerde yenilgi yaşanacağını düşünüyor musunuz? Zira Ekrem İmamoğlu bu konuda uyarılarda bulunuyor.
Belediyelerde birinci dönemler partilerin güçleriyle ve kampanyasıyla kazanılır. İkinci döneminde ise belediye başkanların beş yıl içinde verdiği hizmetten toplumun memnun olup olmaması etkili olur. İkinci dönemde partilerden önce başkanlara bakılır, başkanlar başarılıysa seçilirler. Bunun en bariz örneği, Yılmaz Büyükerşen’in kendisidir. 2002’de partisi yüzde 1 oy almışken, ardından gelen 2004 yerel seçimlerde kendisi Eskişehir’i açık ara farkla kazandı. Yani belediye başkanları başarılıysa kendi belediyelerini bir kez daha alırlar.
“DEĞİŞİM TARTIŞMASI KISIR BİR TARTIŞMA”
Ama bir heyecan dalgasına ihtiyacınız yok mu?
Elbette ihtiyaç var. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Balıkesir, Manisa gibi illerde de iddialıyız. Oralarda kazanmak istiyoruz. Ama değişimle ilgili kongre takvimi başlamış ve bu süreç artık hayata geçirilmiştir. Yani bu süreci durdurmak mümkün değil. Parti meclisi böyle bir karar verdi ve süreç başladı. Artık sandıklar önümüze gelmeye başladı. Birkaç ay içerisinde de bunlar sonuçlanacak.
Değişimin toplumda büyük bir heyecan yaratabilmesi için, partimizin herkesin katkı koyarak oluşturduğu yeni yol haritasını kamuoyuyla paylaşması gerekir. Kamuoyunda fikirleri tartışmaya açmazsanız, kişiler üzerinden giderseniz hata yaparsınız. Delege o heyecanı ve neyin nasıl yapılacağını görmek ister. Bugün değişim adi altında yürütülen tartışma, kısır ve kişiler üzerinden sürdürülen bir tartışma halini almıştır. Bunun partinin faydasına olacağına inanmıyorum.
“HATALAR DA KONUŞULMALI AMA O GÜN BUGÜN DEĞİL”
Hiç hata olmadı mı bu süreçte? Partide üst yönetimde görev yapmış kişiler bu yönde açıklamalar yaptılar bu hafta. Hatta fikirlerinin alınmadığını belirttiler. Siz ne düşünüyorsunuz?
Hatalar elbette vardır. Bu hataları konuşurken, geleceği kaybetmemeliyiz. Hatalar da konuşulmalı katılıyorum, ama o gün bugün değil. Bu sürece son bir yılda bilerek veya bilmeyerek zarar verenler oldu, bu da toplumda kırılmalar ve güven sorunları yarattı. O nedenle bugün bu tartışmaların dışına çıkmalıyız.
Yani listeler için konuşuluyor, tamam da kardeşim sen de o kurulun üyesiydin. Niye çıkıp o gün bunu söylemedin? Onu söylemen lazımdı. Bugün niye söylüyorsun? O gün çıkıp “Ben bu listelere evet diyemem” diyebilirdiniz. Yani o gün onu söylemiyorsun, bugün söylüyorsun. Onun için geçmişi bırakarak, geleceği nasıl kurtaracağız ona bakmalıyız.
“YEREL SEÇİMDEN ÖNCE BU TARTIŞMALAR AKP'NİN İŞİNE YARAR”
Kılıçdaroğlu son yaptığı açıklamalarda değişime dair ‘Bazen ileri değil, geri götürebilir’ anlamına gelecek sözler söyledi. Burada dile getirilen o endişe nedir?
Değişim derken, biz bunu ortak akılla yönetemez, doğru temellere ve paradigmaya oturtamazsak parti karpuz gibi ikiye bölünür ve kurultaylar partisi olur. CHP’de bir ara dönem yaşanır bu da partiye zarar verir.
Değişim bir kelimeden öteye geçmelidir. Bunun altının doldurulması gerekiyor. Toplum bu değişime karşılık verir, heyecan dalgası nasıl yaratılır bunu görmemiz lazım. Yani her değişim doğrudan ileri götürecek değil ki geriye de götürebilir. Siz parti içinde tartışmayı kişi üzerinden kurarsanız parti içerisindeki bunca şeyi yok sayarsanız, 48’e gelen oy oranını görmezseniz doğru olmaz. Bardağın dolu tarafından da bakmak lazım.
Tek bir kişinin değişimi ile değişim olmaz, küskünlükler olur. Yerel seçimden önce bu tartışmalar AKP’nin işine yarar. Havuz medyasının bunu her gün işlemesinin altında yatan neden budur. Bu tuzağa düşmemek lazım. Tekrarlamak istiyorum ki hiçbir yere aday değilim. Ama ben siyasetçiyim, bana ne yazarlarsa yazsınlar ben siyasetçiyim ve bu ülke için bu görevimi yapmaya devam ediyorum. Aday değilim, aday da olmayacağım. Ama kimse beni sosyal demokrat kimliğimden, bu ülkeye hizmet etmemden alıkoyamaz.
“YAPAY BİR RÜZGARLA YARATILAN DEĞİŞİM SÖYLEMİ”
Bakın 2000’li yılların başında DSP’de bir olay yaşandı, şimdi kimse hatırlamıyor. O gün orada değişim dediler, dayatmaya getirdiler. Değişimi dayatmayla getirdikleri için de Ecevit’in o süreci çok kötü işledi. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok, baksınlar o dayatmaların neyle sonuçlandığını görsünler. Dayatmayla değişim diyenler yakın zamandaki DSP örneğine iyi baksınlar. Başbakanlık kendisi olan bir partinin nasıl dağıldığını, milletvekillerinin yarısının bir yere, diğer yarısının başka bir yere nasıl gittiğine baksınlar.
Yapay bir rüzgarla yaratılan değişim söyleminin nasıl da hiçbir şey olmadığını görsünler. Bunun için değişim güçlü bir şekilde, altı doldurularak, ortak akılla ve birliktelikle yapılmadığı müddetçe iyi sonuç vermeyebilir. Tek kişiye suçu yüklemenin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bir ara dönem yaşanmasından da endişe ediyorum.