CHP’den ittifaksız seçim açıklaması: Bize yolunuz açık olsun demek düşer

CHP’den ittifaksız seçim açıklaması: Bize yolunuz açık olsun demek düşer

CHP MYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenleyen Faik Öztrak, İYİ Parti'nin 81 ilde kendi adayıyla seçime girmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

CHP MYK toplantısının ardından genel merkezde basın toplantısı düzenleyen parti sözcüsü Faik Öztrak, İYİ Parti'nin yerel seçimlere kendi adaylarıyla ayrı olarak girme kararını değerlendirdi. Öztrak, “Bizim dışımızdaki bir parti ‘Ben kendi adaylarımı göstereceğim’ diyorsa, bize de ‘yolunuz açık olsun demek’ düşer diye konuştu.

Basın toplantısı düzenleyen CHP Sözcüsü Faik Öztrak, kendisine İYİ Parti ile ittifak yapılıp yapılmayacağı ile ilgili gelen soruya “Geçen hafta durduğumuz yeri söyledim. Bu süreçle ilgili durduğumuz yerde biz şehirlerde yapılacak olan iş birliklerine kapalı olmadığımızı da ifade ettim. Ama bizim dışımızdaki bir parti ‘Ben kendi adaylarımı göstereceğim’ diyorsa, bize de ‘yolunuz açık olsun demek’ düşer. Belediye seçimleri tek turlu seçimdir. Belediye seçimlerinden bundan önceki örneklerinde gördüğümüz gibi, yüzde 25 ile alındığı seçimlerin olduğunu da unutmamak gerekir” diye yanıt verdi.

Öztrak, basın toplantısında şunları söyledi:

BİZ CHP ALTINDA BULUNMAKTAN ONUR DUYUYORUZ

CHP’nin tarihinde milliyetçiliği; ‘Kıbrıs’ın topraklarına Ege’nin deniz yataklarına Batı Anadolu’nun haşhaş tarlalarına’ yazanlar vardır. Emperyalistlerin tehdit mektuplarına karşı dimdik durup, ‘Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır’ diyenler vardır. ‘Bu toprakları emperyalistlerin çizmelerine ezdirmeyiz’ diyerek 1 Mart Tezkeresi’nin karşısına dikilenler vardır.

‘Haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı’ Dünyanın en büyük sivil eylemlerinden birini yaparak adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyenler vardır. Biz bu çatı altında bulunmaktan onur duyuyoruz. CHP’nin 100. kuruluş yıl dönümünde; ülkemizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü silah arkadaşlarını bu toprakları bizlere vatan kılmak için canlarını ortaya koyan kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kere daha rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILINA ÇÖZÜLMEYİ BEKLEYEN BİR ÇOK SORUNLA BAŞLIYORUZ”

Bugün okullar açıldı. Yeni eğitim ve öğretim yılına özellikle deprem bölgesinde okulların fiziki durumundan, öğretmenlerin barınmasından, çevredeki asbeste kadar çözülmeyi bekleyen pek çok sorunla başlıyoruz. Tadilatlar geç başlamış. Başta kırsal kesimdekiler olmak üzere okullarda yeni döneme doğru dürüst hazırlık yok.

Yedi ay geçmiş, biz hala deprem bölgesinde su sorunu konuşuyoruz. Hükümet oralı değil. Bölgede ciddi barınma sorunları var. Ama saray sorunu çözmenin değil ihale dağıtmanın peşinde. TOKİ’nin sitesinde toplam tutarı 203 milyar liraya ulaşan 108 bin konutluk ihalenin bilgileri yer alıyor. Basına yansıyan bilgilere göreyse 200 bin konutun inşaatına başlanmış. Buna karşın Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Deprem Raporunda bölgede ‘acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı’ konut sayısının 518 bin olduğu söyleniyor. Yani yapımına başlanan, yıkılanın yarısı bile değil.

Erdoğan, ‘Bir yıl içinde, altyapısıyla, sosyal ve ticari birimleriyle 319 bin konut, toplamda da 650 bin konut inşa etme’ sözü vermişti, fos çıktı. Diğer taraftan yeni eğitim öğretim döneminde yurdun dört yanındaki aileler hem yapboza dönen eğitim sistemi hem de her geçen gün artan masraflar yüzünden kara kara düşünüyorlar.

Araştırmalara göre ülkemizde her üç öğrenciden biri ayda en az bir kez akran zorbalığıyla karşı karşıya kalıyor. Gerek afetten etkilenen gerek akran zorbalığına maruz kalan çocuklarımızın rehber öğretmenlere ve psikolojik danışmanlara çok ihtiyacı var. Rehber öğretmenlerimiz de hükümetin ‘100 öğrencisi olan her okula, bir rehber öğretmen’ sözünü tutmasını bekliyor. Sadece rehber öğretmenler değil pek çok alanda öğretmen ihtiyacı var.

“OKULLARDA PERSONEL EKSİKLİKLERİ VAR

Okullarda yardımcı hizmetli ve güvenlik görevlisi eksikleri var. Ama Hükümet eğitim sistemindeki sorunlara odaklanmak, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek yerine eğitim sistemini ideolojik vesayet altına almaya çabalıyor. Görevi bu ülkenin gençlerine, başka ülkelerdeki akranlarıyla aynı sürede daha fazla üretip, daha fazla kazanacak yetenekleri sağlayacak. Çağın gerekleriyle uyumlu kaliteli eğitimi vermek olan bakan, eğitimin gerçeklerinden kopmuş, başka dünyalarda yaşıyor. Ama ülkemizde gençler iş, işverenler de ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanları bulamıyor.

Eğitim sistemi sürekli hallaç pamuğu gibi atılıyor. Önce sınıfta kalma kalkıyor, sonra geri geliyor, sınav konuyor, sınav kaldırılıyor. Eğitim sistemindeki kaos bir türlü bitmiyor. Diğer taraftan, sarayın azdırdığı hayat pahalılığı nedeniyle bir öğrenciyi okula başlatmak el yakıyor. Kıyafeti, eşofmanı, ayakkabısı, kırtasiyesi. Masraf 5 bin lirayı buluyor. Bunun daha servisi var. Bunun daha yemesi içmesi var. Dünyada gıda fiyatları, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başladığı dönemde zirveyi gördü. O günden bugüne yüzde 24 azaldı. Bizde ise aynı dönemde yüzde 110 arttı. Saray yönetiminin beceriksizliği nedeniyle ülkemizde gıda fiyatları 36 aydır kesintisiz artıyor.

KANTİNLER ATEŞ PAHASI”

Kantinlerde de fiyatlar ateş pahası. Okulda beslenme programlarının obeziteyle mücadele eylem planlarının adı var kendisi yok. Devlet tarafından çocuklarımıza ücretsiz sağlanması gereken yemek eğitim gören her 10 öğrenciden birine bile ulaşmıyor. Çocuklar okuldan da aç dönüyor. Uluslararası yarışma sınavlarında kafamızı en dipten bir türlü kaldıramıyoruz. PISA sınavlarında 38 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içerisinde Fende 30, okuma becerilerinde 31, matematikte 33. sıradayız. Yetersiz beslenme ve yetersiz eğitim nedeniyle okuduğunu anlamakta bile zorlanan bir nesil yetişiyor.

Okul bitirmek de tek başına çözüm değil. Üniversite mezunu işsiz sayımız bir milyon civarında. İşe gitmeyen, okumayan, evde oturup Anasının babasının eline bakan 2,5 milyon ev gencimiz var. İyi eğitim almış pırlanta gibi gençlerimiz yurt dışında geleceklerini arıyor. Yerlerine de bu hükümet sayesinde delik deşik olmuş, peşaverleşmiş sınırlarımızdan ne idüğü belirsiz yüz binlerce sığınmacı geliyor. Ülkemizin geleceği, ellerimizden kayıyor. Bütün bunlara rağmen tüm öğrenci ve öğretmenlerimize yeni eğitim öğretim yılında başarılar diliyoruz.

Yunanistan kendilerine gelen sığınmacı sayısı bir yılda 2 bin kişi arttı diye Almanya’ya ‘Sorunun kaynağı Türkiye, yeni bir mülteci anlaşması için Türkiye’ye baskı yapın’ diye bas bas bağırıyor. Bu işler böyledir. Arkanızda, dış politikanıza güç katacak bir ekonomi bırakmazsanız, başka ülkeler size aklına geleni dayatmaya kalkar. Bugün açıklanan Temmuz ayı işsizlik verilerine göre gerçek işsiz sayımız bir miktar gerilemiş görünse de 8 milyon 742 bin kişi seviyesinde devam ediyor. Bu, dünya üzerindeki 97 ülkenin nüfusundan fazla. Ülkede sadece yoksulluğu değil, artık açlığı konuşuyoruz.

SUÇU KENDİNDEN ÖNCEKİ SARAY POLİTİKALARINA ATTI”

‘Faiz sebep, enflasyon sonuç' deyip yola çıkan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, tüm dengeleri alt üst etti. Sonra da işler yolunda havası basmak için Merkez Bankası’nın arka kapısından 199 milyar doları buharlaştırdı. Çarçur etti. Bakan Şimşek de bugün bunu açıkça itiraf etti. Enflasyondaki artışın gerekçelerinden biri olarak seçim öncesi tutulan kurun bırakılmasının enflasyonun arttığını söyledi. Suçu kendinden önceki saray politikalarına attı.

Hükümetin politikaları yüzünden Merkez Bankası’nın kasası bugün itibariyle tamtakır. Net döviz rezervleri 67 milyar dolar ekside. Sadece Merkez Bankası’nın kasası değil Hazine’nin kasası da rekor açıklar veriyor. Geçen yıl ilk 7 ayda 30 milyar lira fazla veren bütçe bu yılın aynı döneminde 435 milyar lira açık verdi. Hükümet neden deprem harcamaları dese de bu açığın en önemli kısmı hükümetin seçim kazanmak için tüm tuşlara basmasından kaynaklanıyor.

TULUMBADA SU BİTTİ”

Nitekim, Hazine ve Maliye Bakanı bunu da itiraf ediyor. Bugün katıldığı programda enflasyondaki artışla ilgili soruya yanıt verirken, önce deprem harcamalarından ardından ücretlerdeki artışların etkisinden sonra da ‘Seçim öncesi alınan bazı kararları telafi etmeleri gerektiğinden’ dert yandı. Çözüm olarak da daha fazla vergi tahsil etmekten daha fazla özelleştirmeden medet umduğunu açıkladı. Zaten bugüne kadar milletin atadan dededen kalma 63 milyar dolarlık malını mülkünü satıp yediler. Kalanı da Varlık Fonu’na doldurup borca teminat gösterdiler. Daha neyi satacaksınız? Bütçe açığına ciddi bir cari açık da eşlik ediyor.

Bugün açıklanan temmuz rakamlarına göre tek aylık cari açık 5 milyar 466 milyon dolar, yıllık cari açık ise 58 milyar 517 milyon dolar. Yılın başından beri gerçekleşen 7 aylık cari açık ise 42 milyar doları aştı. Daha yeni yayınlanan OVP’de bu yılın tamamı için öngörülen cari açık da bu kadardı. OVP’deki cari açık hedefinin tutması için yılın kalanında hiçbir ayda cari açık vermemek gerekiyor. Bu tabii mümkün değil. Erdoğan’ın cari fazla vererek enflasyonu düşürme safsatası da sürekli duvara tosluyor. OVP’nin hedefleri ise daha mürekkebi kurumadan riske girmiş görünüyor. Özetle, neresinden bakarsanız bakın tulumbada su bitti. Kazanın dibi delindi.

EKONOMİNİN FAY HATLARINDA GERİLİM HAT SAFHAYA ULAŞTI”

Hal böyle olunca seçimden sonra borç para bulmak için dediklerinden sürekli çark ettiler. Bugüne kadar söyledikleri ne varsa tersini yapmaya başladılar. ‘Güçlü’ diyerek milleti aldatmaya kalktıkları ekonomide seçim bittikten sonra aldıkları vergiyi bir daha aldılar. Biz bu ek MTV’nin iptali için AYM’ye gittik. Bunun vakit kaybetmeden görüşülmesi çağrımıza rağmen her ne hikmetse yüksek mahkeme, konuyu vergi tahsil edilmeye başlayana kadar sürekli erteledi, ele almadı.

‘Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece devamlı düşecek’ dedikleri faizi seçimlerden sonra tam 17,5 puan artırdılar. Seçim öncesindeki seviyesinin üç katına çıkardılar. Bugün artık ekonominin fay hatlarında gerilim hat safhaya ulaşmış durumda. Seçimi döneminde beka sorunu, beka sorunu diye ortalarda dolaşanlar, şimdi kendi imalatları olan dört başı mamur beka sorunuyla karşı karşıyalar.

Geçtiğimiz hafta hükümetin önümüzdeki üç yıl için hedef ve tahminlerini içeren Orta Vadeli Program yayınlandı. Orta Vadeli Program’la ilgili olarak ilk söylenmesi gereken, bu programın; ‘İddiasızlıkla gerçekçiliği birbirine karıştıran’ bir program olması. Programa göre bundan 12 yıl önce millete vadettikleri Devletin Kalkınma Planlarında da yazan, 2023’te, 2 trilyon dolar milli gelir, 25 bin dolar kişi başına gelir hedefine önümüzdeki üç yılda da hiçbir şekilde ulaşılamıyor.

Türkiye, ‘İlk 10 ekonomi arasına girme’ hedefinin yanına bile yaklaşamıyor. Dünya enflasyon sıralamasında ise 2026’ya kadar ilk beşi Türkiye kimseye bırakmıyor. Bunun adı ‘Gerçekçilik’ değil, iflasın ikrarıdır. OVP’de rakam çok dilek ve temenni çok, ama bunlara nasıl ulaşılacağıyla ilgili doğru dürüst zamana bağlanmış bir tedbir ve politika demeti yok.

Yedi öncelikli reform alanı belirlemiş ancak bu reform alanları içerisinde nedense ‘hukukun üstünlüğünün temini’ ‘yargının bağımsızlığı’ yer almıyor. Bunlar bir ekonomi programı için gömleğin doğru iliklenmesi gereken ilk düğmeleri. OVP’de gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş.

ENFLASYON TAHMİNLERİ NASIL TUTACAK MERAK EDİYORUZ"

Enflasyon tahminlerine gelirsek, seçimlerin ardından hükümet, maaş, ücret ve aylıklara zam yaparken bu yıl için yüzde 22 enflasyonu esas aldı. Maaş, ücret, aylık ayarlamaları tamamlandı sonra Merkez Bankası geçtiğimiz ay yayımladığı Enflasyon Raporu’nda ‘Bu yıl enflasyon yüzde 58 olur’ dedi. Yetmedi, son faiz kararında ‘Bu yıl enflasyon tahminin üst bandına yakın seyredecek’ diyerek, enflasyon tahminini 62’ye yükselttiler.

Şimdi açıkladıkları Orta Vadeli Program’da ‘bu yıl enflasyon yüzde 65 olur’ diyorlar. Sadece birkaç hafta içinde enflasyon hedefini yüzde 22’den yüzde 65’e çıkartan hükümetin açıklaması, ‘Mevcut resmi anladıkça tahminlerimiz değişti’ oldu. Ama onlar resmi anlayana kadar olan memura, emekliye, emekçiye oldu. Peki birkaç haftada enflasyon hedefini bu kadar değiştiren bir hükümet, önümüzdeki 3 yıl için koyduğu enflasyon hedef ve tahminlerini nasıl tutturacak? Bunu merak ediyoruz.

BU PROGRAM KRİSTOF KOLOMB’UN YUMURTASI GİBİ”

Bu OVP aynı zamanda tutarsızlıklarla da malul. Programa göre bu yıl yüzde 65’e yükselecek enflasyon, gelecek yıl yüzde 54 devalüasyona ve yüzde 4 büyüme hedefi ne rağmen yüzde 33’e düşecek, yani bu yıl gerçekleşecek enflasyonun yarısına düşecek. 2024’te milletten alınacak vergiler de yüzde 74 artacak.

Vergilerdeki artış oranı, enflasyon ve milli gelir artış oranlarının toplamının tam iki katı. Bu yıl milletten 1 trilyon liradan fazla ek vergi aldınız. Vergi ödeyecek hal bırakmadınız. Gelecek yıl bu vergi artışıyla bu hükümet herhalde milletimizin canını mı alacak? Biz söyleyelim, bu program Kristof Kolomb’un yumurtası gibi, dibi kırılmadan dik durmaz. Bu ülke bunu hak etmiyor.

SIKI PARA POLİTİKASI ‘AZ PARA, YÜKSEK FAİZ’ DEMEKTİR”

Kur korumalı mevduattan çıkış sözü. Ama ne zaman nasıl bir takvimle hangi araçları kullanarak. Maliye Bakanı konuşmayı tercih etmediğini söyledi. Kur Korumalı Mevduat sahiplerine, TL mevduata geçmeleri için, enflasyona paralel bir faiz mi vereceksiniz? Bunun için bankaların sermayelerinin güçlendirilmesi amacıyla eski kağıtları alıp özel tertip devlet kağıtları mı çıkaracaksınız? Cevap yok. Belli ki Saray hükümeti KKM’nin millete çıkaracağı faturayı yerel seçimlerin sonrasına saklamaya niyetli. Tabii gerilen fay hatları kırılmazsa.

Erdoğan’ın bir diğer vaadi de ‘Sıkı para politikası ile enflasyonu tek haneye düşürmek.’ ‘Enflasyonu düşürmeyi’ anladık da bu bahsettiğiniz “sıkı para politikası” ne oluyor? Hani faiz sebep enflasyon sonuçtu? Sıkı para politikası ‘az para, yüksek faiz’ demektir. Kendi atadığı bakanın kendisinden önce bakanını uyguladığı politikalara irrasyonel demesini sineye çeken Erdoğan, şimdi de iki yıldır her yerde savunduğu nas dediği ‘ben iktidardayken artmaz düşer’ dediği düşük faizden de vazgeçmiş.

Allah kimseyi bu hale düşürmesin. Lafı evirip çevirmeye kalkmayın. Çıkın ittifak ortağınızın yaptığı gibi ‘faiz sebep, enflasyon netice gerçek değilmiş’ deyiverin. Bu ortağınız bu ortağınız saraya ‘rüşvet veren de alan da melundur’ tabelasını asacağını söylemiş. Sizce bu tabela sarayınızdaki hangi melunlar için asılıyor?

Yapılan hataların bir de milletimize faturası var. OVP’a göre bu yıl 646 milyar lira olan faiz giderleri program döneminin sonunda dörde katlanacak 2 trilyon 295 milyar liraya ulaşacak. Milletin vergileri de bir güzel faiz lobilerine ve tefecilere gidecek. Bu yıl beklenen yüzde 4,4 büyüme hedefi de kafa karıştırıyor. Bunun için yılın ilk altı ayında yüzde 3,9 olan büyümenin yılın kalan yarısında 4,8’e yükselmesi gerekiyor.

Hedeflenen büyümenin gerçekleşmesi hükümetin son 6 aylık dönemde çok ciddi gaza basmasıyla mümkün. Peki ekonomiyi soğutan faiz artışları devam ederse bu nasıl olacak? Yoksa yeni ekonomi yönetimin sonu da Lütfü Elvan ve Naci Ağbal gibi mi olacak? Biz uyaralım, motor hararet yaparken bir de seçime kadar gaza sonuna kadar basılırsa bu araç şanzıman dağıtır?

Bu arada Kur korumalı Mevduattan çıkış açıklamaları, yabancı kuruluş ve yatırımcıların sürekli tekrar ettikleri fazla değerli Türk lirası sözleri, vergilerdeki olağanüstü artış hedefi, faiz hariç bütçe dengesinde öngörülen hızlı düzelme, beklenen enflasyona göre maaş artışı planlaması, programdaki esnek çalışma maddeleri, kıdem tazminatıyla birleşecek yeni emeklilik modelleri, önümüzdeki yıl olağanüstü yavaşlayacak bir tüketim, kredi kartının sınırlanacağına dair sinyaller, tüketici kredilerinde yüzde 50’lerin üzerini gören faizler, Dünya Bankası’ndan gelen Türkiye’ye ayrılan kaynakların iki katına çıkarılacağı açıklamasında kullanılan ‘ekonomideki istikrar sağlamaya yardımcı olmak için’ ifadesi ve en son uluslararası para fonunun ülke masasına gönderilen tanışmak için çay partisine davet hükümetin seçim sonrası IMF kapısına dayanacağını şimdiden gösteriyor. Türkiye bu kadar yalanı dolanı kifayetsizliği hak etmiyor.

"TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAYARAK ÜLKE YÖNETİLMİYOR”

Erdoğan’ın dün darbeci, katil dedikleriyle bugün el sıkışmasına havuz medyası diplomatik başarı başlıkları atsa da tükürdüğünü yalayarak ülke yönetilmiyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlet milletimiz büyük bir millettir. Ekonomimiz, uluslararası kurumların kapısında hazır ola geçmeden de doğru politikalarla hızla ayağa kalkabilir. Hiçbir ülkeye nasip olmayan konumumuzla, bereketli topraklarımız ve yer altı kaynaklarımızla üretime katılmayı bekleyen genç nüfusumuzla dünyanın her yerinde ter döken iş insanlarımızla cefakar ve çalışkan çiftçimiz, işçimiz, emekçimizle büyük bir potansiyele sahibiz.

YENİLENME SÜRECİMİZ HIZLA DEVAM EDİYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi, halkın egemenliğini temel ilke olarak benimsemiştir. Bu temel ilke doğrultusunda, parti içi tartışmaları yenilenmenin aracı olarak görmüştür. Biz, etik ilkelere bağlı kalınarak yapılan tüm tartışmaların mücadelemizi güçlendireceği kanaatindeyiz. Yenilenme sürecimiz hızla devam ediyor. İlçe ve il kongrelerimiz hızla tamamlanıyor. Bunların tamamlanmasının ardından kurultayımızla bu süreci taçlandıracağız. Bu yenilenme sürecini tüzüğümüzden programımıza kadar partimizin işleyişiyle ilgili dokümanları da yenileyerek destekliyoruz. Yenilenerek, güçlenerek yerel seçimlere gidiyoruz.

Son yerel seçimlerde büyük bir başarı kazandık. Ankara, Adana, Antalya, İstanbul ve Mersin başta olmak üzere CHP’li başkanlar tarafından yönetilen belediyelerde sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerini verdik. AK Partili belediye başkanlarının yönettiği illerde ise vatandaş ‘illallah’ dedi. Buralarda yapılan hizmetin ne olduğunu yaşayanlar biliyor. Lafla, konuşmakla bu iş olmuyor. Pandemide, afetlerde bu belediyeler ne yaptı? Bunların millete hizmet etme derdi yok. Milletimiz yerel seçimlerde buralarda en güzel kararı verecektir. Bunlarla daha fazla gidilmez... Bu seçimde tüm büyükşehir belediyelerini kazanmayı hedefliyoruz. Bunu başarmak için yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı MYK’mızda gözden geçiriyoruz.”

İMAMOĞLU'NUN TOPLANTILARA KATILMADIĞI İDDİASINA YANIT

Öztrak, basının sorularını da yanıtladı. Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İstanbul’daki toplantılarına katılmaması yönündeki soruya “Genel Başkanımız bir ile gittiğinde o ildeki tüm parti yetkililerini, başta seçilmişler olmak üzeri o programdan haberi olur. İl başkanlarımız da bunun koordinasyonunu sağlar. Ekrem Bey de bizim belediye başkanımızdır” dedi.

Öztrak, CHP’nin 100. yıl resepsiyonuna İmamoğlu’nun katılmamasına yönelik soruya da “Hafta sonunda 3 gün belediye başkanlarımızın olduğu illerde de kutlama programları vardı, partimizin 100. yılıyla ilgili. Bir gün önceki resepsiyona katılmayan başkanlarımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu da dahil 9 Eylül sabahı Anıtkabir’deki programa katıldı” diye yanıt verdi.

EOKA FOTOĞRAFIYLA İLGİLİ AÇIKLAMA

Öztrak, CHP’nin 100. yıl videosunda kısa olarak görünen EOKA fotoğrafıyla ilgili soruya ise şöyle yanıt verdi:

O videolara baktığınız zaman Kıbrıs’ın dağlarına nasıl bayrağı diktiğimiz anlatılıyor. Niye revize yapalım. Kıbrıs’ın dağlarına milliyetçiliği yazdığımız videoyu gösteren ve bunun bir parçası olan görüntüleri neden revize edelim. Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız bununla ilgili açıklamaları zaten yaptı. Gerçekten bakıyorum, karşı tarafın sık sık kullandığı bu film ve resimleri, bizim de hazırlamış olduğumu dört dörtlük videoda görünce herhalde büyük bir tepki oluştu. Niye bizim kullandığımızı bunlar da kullanıyorlar, Kıbrıs’ın dağlarına dikilen o bayrağın CHP’nin eseri olduğunu söylüyorlar diye herhalde kıskandılar.

İlgili Haberler