CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ''ın "Mansur Yavaş''ı, Zafer Partisi olarak göreve çağırıyoruz. Bu bir adaylık değil, milli bir meseledir" diyerek yaptığı açıklamaya dikkat çeken bir yanıt verdi.
Altay, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili bir soru üzerine şunları söyledi;
*Ne gün olur bilmiyorum, yani ben 2 ay içinde olmasını çok arzu ediyorum. Bir genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi şüphesiz olacak. Sayın Özdağ’da da toplumun diğer kesimleri gibi ve toplumun kahir ekseriyeti gibi, cumhurbaşkanının Millet İttifakı adayının Türkiye’nin 13’üncü cumhurbaşkanı olacağını görmüş ve buna kanaat getirmiş olması olarak yorumluyorum.
*Millet İttifakı’yla ilgili aday önerileri çok olur, olacaktır ama Millet İttifakı’nın adayına, Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin sayın genel başkanları ve yetkili kurulları karar verecektir.
*Ama açıklama için, tabi benim için Millet İttifakı’na olan güvenin ve umudun bir ölçüsü olarak alıyorum ve olumlu buluyorum. Millet İttifakı’na duyulan güveni ve umudu… Bu şudur: Millet İttifakı’nın adayı, Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanıdır. Hayırlı olsun şimdiden.
CHP''li Altay’ın konuşmasından diğer öne çıkanlar şöyle:
“BÜYÜK USTALIK DÖNEMİNDE TÜRKİYE KÜME DÜŞTÜ”
Büyük ustanın büyük ustalık devrinde Türkiye dünyada rekorlar kırıyor. Keşke bu rekorlar bizim 84 milyonun göğsünü kabartacak rekorlar olsa. Bunu çıraklık dönemi en iyi dönemiydi. Sonra kalfalık dedi, sonra ustalık dedi, şimdi büyük ustalık dönemi diyor.
*Büyük ustanın hedefi, vizyonu ve vaadi, Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ekonomisi içine koyacakken, Türkiye 1974’ten beri G-20 ligindeydi, şimdi ligden küme düştü. Büyük ustanın marifeti…
“ERDOĞAN ZAMLARI”
*Hasta tansiyonu çok düştüğü için düştüyse, tuzlu ayran vereceksin. Tansiyon yüksekse limon vereceksin. Erdoğan bunun tam tersini yapıyor. Tansiyonu fırlamış bir hastaya tuzlu ayran vererek, hastayı öldürürsün.
*Türkiye ekonomisinin durumu bu. Adamın tansiyonu fırlamış, senin düşürmen lazım, yani limon vermen lazım; adama dayıyorsun tuzlu ayranı. Hasta ölür Erdoğan, hasta olur, hastayı öldürürsün. Yarım doktor candan eder, yarım iman imam dinden eder misalinde olduğu gibi hastayı öldüreceksin. Alınan bütün tedbirler hastanın ölümü üzerine. Hasta Türkiye, hasta Türkiye… Buna hakkin yok.
*Zamcıbaşı diyorlar, bay zam diyorlar, zamkolik diyorlar; herkes bir şey buldu. Sayın Genel Başkanımız da: ‘Zam, artı zam, artı zam; Recep Tayyip Erdoğan'' dedi. Artık Erdoğan, cumhuriyet tarihimizde zamlarla anılan, döneminde en çok zam yapan bir devlet adamı, bir siyasetçi olarak da tarihe geçiyor.
“YARGI ERDOĞAN BASKISIYLA KILIÇDAROĞLU''NUN DÜŞÜNCESİNE TEDBİR UYGULUYOR”
Biraz önce elime bir mahkeme kararı ulaştı. Bu bir hukuk skandalı, bir hukuk garabeti. Bu işin özü ne biliyor musunuz? Recep Tayyip Erdoğan demiş ki hakime: ‘Bay Kemal’e söyle, benim hakkımda konuşmasın'' demiş. Hakim de demiş ki: ‘Bay Kemal, Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili kanaatlerini artık mikrofonda söyleyemezsin, televizyonda söyleyemezsin'' demiş, ‘söylemeyeceksin'' demiş.
Bir ilkokul öğretmeni olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hakimine, Anayasa’mızın 25 ve 26’ncı maddelerini hatırlatmaktan ben utanıyorum. Hatırlatman, bir hakim, hukuk fakültesini bitirmiş bir hakime Anayasa’nın 25 ve 26’ncı maddelerini hatırlatmaktan dolayı bir öğretmen olarak, sınıf öğretmeni olarak utanıyorum.
Hakim, Tayyip Erdoğan’ın talebi üzerine tam olarak şöyle diyor: ‘Gereği düşünüldü. Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne. Türk Medeni Kanun’un 24 ve 25 inci maddeleri kapsamında davacı hakkında 5’li çetenin hamisi ve pazarlamacısı, 5’li çetenin tahsildarı, tefecilere hizmet eden ifadesini kullanırken, -bakın burası çok önemli- bundan sonraki süreçte daha dikkatli davranmaları yönünde ihtiyati tedbirden uygulanmasına…''
Bundan sonra daha dikkatli olmasına yönelik olarak ihtiyat… ‘Bu ifadeleri kullanmayacaksın'' diyor. Tedbir koyuyor, Kemal Kılıçdaroğlu’nun beynine tedbir koyuyor, diline tedbir koyuyor, düşüncesine tedbir koyuyor, kanaatine tedbir koyuyor. Dünyada böyle bir karar bulamazsınız, böyle bir karar bulamazsınız.
Dünya hukuk tarihine geçecek bir karardır. Bunu okuyunca şok oldum, şok. Üstelik bu kararı da dosya üzerinden veriyor hakim bey. Sayın Genel Başkanın avukatı falan da, duruşma da yok. Dosya… Peşinen ‘bunları bir daha konuşma da, ben Tayyip Bey’in istediği tazminatla ilgili sana ayrıca bir hüküm vereceğim'' diyor.
Peşinen de duruşmadan önce Tayyip Bey’in talebine istinaden tazminata hükmedeceğini de tedbir koyarak ilan etmiş oluyor. Ayıp, ayıp, ayıp… Şimdi Bekir Bozdağ da dün diyor ki: ‘Kemal Kılıçdaroğlu yargıya müdahale ediyor.'' Ya Sayın Bozdağ, sen kafayı mı yedin? Dünyanın neresinde muhalefetin yargıya müdahale ettiği görülmüş ya?
Yargıya müdahalenin örneği çok, işte bu: Böyle bir karar hukuk tarihinde bir daha olmayacaktır inşallah, Türkiye’de belki mümkün de… Dünyanın bütün hukuk fakültelerinde buna değinilecektir. Yargıya müdahale bu işte Bekir Bozdağ. Yargıya tasallut bu, yargıya tecavüz bu, yargıya baskı bu.
“POLİS AKADEMESİ AKP GENÇLİK KOLLARI DEĞİL”
Sayın Soylu da kendini unutturmamak için şirinlikler yapmaya devam ediyor. Sivil toplumla ilişkiler il müdürlerini Ankara’da toplamış. Hizmet içi eğitim; illerdeki sivil toplumla ilişkiler il müdürlerini topluyor ve orda 6’lı masayı eleştiriyor. Ayıp, ayıp… Orada il müdürlerine, 6 siyasi parti liderini hedef gösteriyor.
Buna ne diyelim şimdi biz? Soylu’ya bir şey söyleyeyim ama: Bir şeyi hedef göstereceksin, bak söyleyeyim ben sana: Ayda 10 bin dolar alan siyasetçiyi göster, adını açıkla, onu göster, bilelim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne laf yetiştireceğine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki 557 teröristin ismini göster, inanalım. İl müdürlerine muhalefeti hedef gösteriyorsun.
Yetmiyor, dayanamıyor, gazını alamamış, şirinlik yapmaya devam ediyor; Polis Akademisi öğrencilerine bir konferans veriliyor ve muhalefet liderlerini, özelde de Sayın Akşener’in şehit istismarı yaptığını söyleyebilecek kadar alçalıyor. Bunu itham ediyor, ne diyelim şimdi? Polis Akademisi öğrencilerine muhalefeti hedef gösteren bir anlayış, sapkın bir anlayıştır.
Buna en hafif, en kibar olarak şunu söyleyebilirim: Bu bir siyasi ahlaksızlıktır, ahlaksızlıktır ve Soylu; Polis Akademisi öğrencileri AK Parti Gençlik Kolları değil. Nerede konuştuğuna dikkat et. Sivil toplumla ilişkiler, il müdürleri, AK Parti il başkanları, ilçe başkanları değil, devlet memurları… Devlet memurlarına muhalefeti hedef göstermek, Türkiye’de bir partinin diktatörlüğünü açıktan ilan etmektir."