CHP'den erken seçim çıkışı (28 Ekim 2020)

CHP'den erken seçim çıkışı (28 Ekim 2020)

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, AKP'ye "kendinize çok güveniyorsanız erken seçime gidin" çağrısında bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı erken seçim ve ittifak tartışmalarına ilişkin Evrensel'in sorularını yanıtladı.

Ülkenin yönetilememesi nedeniyle erken seçimin tartışıldığını söyleyen Salıcı, “Türkiye’nin istikrar sağlaması için erken seçim gündeme geliyor ve vatandaşta kabul görüyor” dedi.

Salıcı, önümüzdeki süreçte Millet İttifakı’nı genişletme çabası içinde olacaklarını açıkladı.

Ekonomik kriz, pandemi koşulları nedeniyle giderek derinleşti. Ancak doların 8’i geçmesi, Meclis’e gelen 2021 bütçesi ve çalışma koşullarının güvencesizleştireceği, patronlara işsizlik fonundan daha fazla kaynak aktarılacağı düzenlemeler göz önünde bulundurulursa bu kış nasıl geçecek?

Bu kış zor geçecek. Ücretlerde bir artış yok. Pandemiden önce Türkiye’de bir kriz ortamı vardı, buhrana dönüştü sonra pandemi geldi. Bu ortamda zaten işsizlik çok yükselmişti. Türkiye’nin ekonomik verileri bozulmuştu. Şu ana hâlâ günde 39 TL ile geçinmeye çalışan milyonlarca insan var. Bir de dövizdeki yükseliş geliyor. Bakan dövizle mi maaş alıyorsunuz dese de elektriğin, doğalgazın fiyatı belirliyor. Bu fiyatları karşılamak için ücret artışına ihtiyaç olsa da tam tersine erime var.

Bir diğeri devletin açıkladığı verilere kimsenin güveni kalmadı. Enflasyona kimse inanmıyor. İşsizlik rakamlarına artık iş aramaktan vazgeçenleri eklemiyorlar. Ne iş ne eğitimde olan gençler sayılmıyor. Üstüne sağlık bakanlığının açıklamış olduğu Covid rakamlarının da yalan çıkmasıyla birlikte devlet kademesinden yapılan açıklamalarını tamamına güvensizlik oluşmuş durumda. Böyle bir ortamda güvenszilik ekonomiyi olduğundan daha kötüye götürüyor.

Buna karşın iktidar cephesi krize çözüm bulmak yerine daha baskıcı, otoriter politikalarda ısrarcı. Meslek odalarının hedef alınması, dış politika üzerinden iç siyaseti biçimlendirme ve yargı alanındaki gelişmelere bakınca rejim tartışmasına yaklaşımınız nedir?

Tek adam rejimine başından beri karşı çıktık. Türkiye bu rejime geçtikten sonra ülkede iyi giden ne var? Dış politikada, ekonomide, eğitimde, toplumsal barışta, özgürlüklerde iyiye gidiş var mı? Bu rejim Türkiye üzerine giydirilmiş bir deli gömleğidir. Bundan önce de sorunlar vardı ama bu rejimle birlikte tüm sorunlar daha katmerli hale geldi. AKP 2002’de iktidara geldiği hikayesinden kopmuş, güvenlikçi, her şeyi baskıyla çözmeye çalışan bir iktidar durumunda. Artık “3Y” olarak tarif etikleri yolsuzluk, yasaklar, yoksulluktan hiç bahsetmiyorlar. Bunların konuşulmaması için sermaye ile bağladıkları geniş bir medyaları var. Toplumun bir kesimini hainlikle suçluyor, terör ile işbirliği yapmakla suçluyorlar. Çünkü bunlar konuşulmazsa ekonomik kriz, yasaklar, dış politikada yapılan yanlışlar, kayyumlar, HDP’ye operasyon konuşulacak. Bunların konuşulmaması için elindeki medya gücü üzerinden yapay gündemler yaratan baskıcı bir iktidar var.

Tek adam rejimi ve güçlendirilmiş parlamenter rejim tartışmaları CHP tarafından sıkça gündeme geliyor. Önerdiğiniz parlamenter sistemin öncekinden farkı nedir?

Türkiye’de güçler ayrılığı kalmadı. Mevcut başkanlık sisteminden önce de ayrı değildi. Yasama yürütme yargının gerçekten ayrı çalıştığı ve birbirini denetlediği bir parlamenter sistemi tarif ediyoruz. Medyanın doğru bulduğu haberi özgürce kamuoyuna yansıtabilmesini istiyoruz. Liyakat istiyoruz. Milletvekillerinin güçlü olduğu, tek başına parti liderlerinin ağzından çıkan listede seçime gitmediği bir sistem istiyoruz. Bunların hiçbiri önceki parlamenter sistemde yoktu. Bunlar artırılabilir ama savunduğumuz sistemde 2018’den önce olmayan şeyler var.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda -içeriği tartışılmakla birlikte- partiler arasında bir mutabakat var. Bu, başkanlık sisteminin yürümediğini, birçok partinin ve vatandaşın da bunu gördüğünü gösteriyor. Vatandaşa hangisini tercih edeceği sorulduğunda; güçlendirilmiş parlamenter sistemi isteyenlerin mevcut başkanlık sistemini isteyenlerden referanduma göre çok fazla olduğunu görüyoruz.

Son 5 yıldır milletvekilleri, belediye başkanları ve parti yöneticilerine kadar seçilmişlerin hapse atılması, tekrarlanan seçimler ve seçim yasasında değişiklik, iktidarın seçimle gitmeyeceği tepkilerine yol açıyor. CHP ne diyor?

Bu iktidar seçimle gidecek. Bunun en güzel örneğini İstanbul yerel seçimlerinde gördük. AKP, İstanbul’da iktidarı bırakmak istemediği için yargı darbesiyle seçimleri yenileme kararı aldırdı. Ancak 23 haziranda ne oldu? Yüzde 54 oranında oyla 31 Marttaki irade perçinlendi. Yani vatandaş “Benim tercihime saygı duy” dedi. İstanbul seçimine giderken Binali Yıldırım’a “Seçim neden tekrar yapılıyor” diye sormuşlardı. Binali Yıldırım da “çaldılar” dedi. Üzerinden bu kadar zaman geçti ve soğukkanlı bir şekilde bakabiliriz. Kim çalmış Binali bey? Çalanları ortaya çıkar mı sorumluluğu iktidarda. Polis, yargı ve tüm kurumlar sizin partizanca atadığınız kişiler tarafından yönetiliyor.

En son Kars’a örneğinde gördük. Seçime girerken adaylar seçim kuruluna başvuruyorlar mı? Evet. Pusulalar geliyor, vatandaş istediği adaya oy veriyor. Sonra AKP gelip, diyor ki; senin tercihinden hoşlanmadım. Peki biz AKP’nin hoşlandığı kişiler seçilsin diye mi sandığa gideceğiz?

Tüm bu saldırılar karşısında CHP’nin yeterli muhalefeti gösteremediği, sadece sandığı işaret ettiği eleştirileri sıkça gündeme geliyor. Yine AYM sıkça başvurduğunuz bir yöntemdi ama Berberoğlu kararında AYM tanınmadı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Muhalefetin oyları yetersiz olsa iktidarın oyları artar. İktidar oyları artmıyor, küçük ortağının da artmıyor. Ancak muhalefet partilerine ayrı ayrı baktığımızda, iktidar partilerinden bir oy akışı görüyoruz. Yüzde 52 ile seçilen bir cumhurbaşkanı vardı, bugün yüzde 50’yi bulamayan bir cumhurbaşkanı var. Türkiye’yi yönetemeyen bir rejim var. AKP kendini çok güvende hissetse bugün seçim yapar. Daha önce kendi gücün pekiştirme ihtiyacı duyduğu için 3 yılda 3 seçim yaptı. Bugün erken seçim tartışması var, çünkü yönetemiyorlar. Türkiye’nin istikrar sağlaması için erken seçim gündeme geliyor ve vatandaşta kabul görüyor. Muhalefetin çabası yetersiz diyenlerin, bir hareket perspektifi koymaları lazım, zira iktidarın yıprandığı ve muhalefetin güçlendiği bir ortam var.

Bu baskı ve saldırılara karşı ortak muhalefet ihtiyacı ve ittifaklar tartışılıyor. Seçimle sınırlı kalmayan bir ittifak konusu gündeminizde var mı? Varsa hangi ilkeler etrafında bir araya gelmeyi öneriyorsunuz?

Ana aks şu olmalı; başkanlık sistemi geldiğinden beri Türkiye’de iyiye giden hiçbir şey yok. Dolayısıyla bir tek kişinin güçlendiği, kararnamelerle ülkeyi yönettiği, Meclis’in bypass edilme çabalarının arttığı bir rejimden güçlendirilmiş Meclisin milletvekillerinin, komisyonların ve muhalefetin denetleme görevinin, güçler ayrılığının oluştuğu bir rejime geçişin sağlanması gerekiyor. Programın ana koşulu bu olması gerekiyor. Programın tamamında anlaşılamayabilir. Her ittifakın bir protokolü vardır. Örneğin; Millet ittifakının yerel seçimlerde bir protokolü vardı. Seçim kazanıldıktan sonra da uygulamaya geçilir.

Peki böyle bir ittifak konusunda veya Millet İttifakını büyütme konusunda bir çalışmanız var mı?

Millet ittifakını büyütmek bizim çabamız. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin öne alındığı bir çaba içinde büyümesi bizim önceliğimiz. Cumhur ittifakının ise genişlemek bir yana eridiği görülüyor. AKP’nin birinci önceliği Millet İttifakını çatırdatmak, bu ittifak içinde alan partilerin kendi içinde sorun yaşamasını sağlamak. Bu şimdiye kadar hep geri tepti. Millet ittifakının önümüzdeki süreçte genişlemesi için çaba içinde olacağız. Farklı siyasi partilerinin yaptığı açıklamalar, kendi programları çerçevesinde bir ilişkinin yürümesi lazım. Seçim ortamına doğru yaklaştıkça, bu çabalarımız daha da hız kazanacaktır.

İlgili Haberler