CHP/AKP koalisyonunun tehlikesi!
Yedi Haziranda seçmen siyasi partilere ’hiç birinize tek başına iktidar vermiyorum. Bir araya gelin omuz omuza verin ülkeyi birlikte yönetin’ dedi. Seçmen daha çok da en fazla oy verdiği AKP ile CHP’ye ’anakronik huysuzluğu ve iddiaları bir kenara bırakarak birlikte ülkeyi yönetin’ demiş olmaktadır.
Büyük sermaye, çok uluslu şirketler, uluslararası örgütler ve küresel sistem de AKP ile CHP’nin kuracağı geniş tabanlı bir hükümet istediğini çeşitli beyanlarla ortaya koymuş bulunmaktadır. Başbakan Davutoğlu da ilk temaslarından elde ettiği sonuç olarak AKP ile CHP arasında koalisyonun olabilir olduğu hususunu ifade etmiş bulunmaktadır. Bu demektir ki, AKP ile CHP koalisyonu kapıdadır!
Böyle bir koalisyon onüç yıldır milleti “yüzde elli” ya da ’yüzde otuzdört’ten ibaret sayan zihniyetin tek başına iktidarını sona erdirmiş olacaktır. AKP ile CHP koalisyonu yüzde almış altı ile geniş bir kitlenin desteğini sahip olmuş olacaktır. Dahası ayrıştırma, ötekileştirme ve kamplaştırma süreci de bu koalisyonla birlikte zayıflayacaktır. Diğer alternatiflere göre AKP ile CHP koalisyonu nispeten daha sürdürülebilir, uzun soluklu ve istikrarlı olabileceği söylenebilir.
AKP ile CHP koalisyonunu, sosyal politikalar bir yana bırakılırsa en fazla sıkıntıya sokacak konu dış politika olacaktır. Her iki parti başta Suriye konusu olmak üzere en fazla dış politikada taban tabana zıt görüşlere sahiptir. AKP resmen iflas etmiş, iflahı kesilmiş bir dış politikayı kör inat yüzünden aynen sürdürmektedir.
AKP ile CHP’nin kuracağı koalisyonun Türkiye yönünden en tehlikeli yanı “milli devlet” ve “üniter yapı” konusunda AKP ile CHP’nin görüşlerindeki benzerliktir. Özellikle çözüm süreci ve yeni anayasa konusunda CHP’nin tavrı AKP’den daha radikaldir. CHP gerçekte AKP’nin yürüttüğü İmralı, Oslo ve Kandil sürecine itirazı yoktur. Yalnızca sürecin TBMM üzerinden yürütülmemesini eleştirmektedir.
AKP ile CHP arasında kurulacak bir koalisyonun ilk iş olarak AKP’nin ’Yeni Türkiye’sinin ’Yeni Anayasa’sını yapmaya kalkışması ihtimal dahilindedir. Bilindiği gibi Yeni Anayasa çalışmaları sırasında kısmen de olsa milli bir duruşa sahip CHP’nin ulusalcı milletvekilleri TBMM dışı kalmıştır.
Bu durumda AKP anayasanın Başlangıç kısmını çıkarmak, vatandaşlık tanımını değiştirmek, ortak vatan kavramını anayasaya sokmak, Türk milleti kavramını çıkarmak ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerini esnetecek bir değişiklik talebine CHP’nin destek vermesi ihtimal dahilindedir.
Diğer yandan “Çözüm Süreci” konusunda CHP’nin AKP’den daha hırslı ve talepkâr olduğu da bilinmektedir. CHP sözcüleri çözüm süreci konusunda AKP’nin yavaş hareket ettiğini ve sürecin hızlanması gerektiğinden söz etmektedirler. TBMM’de çözüm sürecine ilişkin AKP’nin getirdiği bütün yasal değişikliklere CHP destek vermiştir.
Çözüm süreci resmen TC Devletine ortak yaratmak sürecine dönüşmüştür. Bu sayededir ki, PKK bölgede devletten daha etkin konumdadır. Süreç bölgede devleti azaltmış, PKK’nın varlığını artmıştır. Çözüm süreci adı altında atılan her adım bölgede PKK’yı daha da güçlendirmiştir. Süreç sayesinde KCK resmen bölgede yargı yapar, vergi toplar, kolluk gücü oluşturur hale gelmiştir. PKK çözüm süreci sayesinde devlete ’bölge benden sorulur, karakol, baraj ve yol yapamazsın’ diye tehdit eder hale gelmiştir.
Çözüm süreci resmen devlet eliyle devlete alternatif bir yapılanma oluşturma sürecine dönüşmüştür. Çözüm süreci sayesinde PKK, Kuzey Suriye’de kantonlar oluşturmuş bu yapının benzerlerini Güneydoğuda oluşturmaya çalışmaktadır.
Kurulacak bir AKP/CHP koalisyonunun Türk Milletini ’çözüm süreci’ve ’Yeni Anayasa’ konusunda bir emrivakiyle karşı karşıya getireceği şimdiden görülmelidir. MHP bu tehlikeyi ciddiye alarak pozisyonunu tahkim etmelidir!