Cezayir'e kim yardım etmişti?
Libya'yı konuşuyoruz, Suriye'yi, Irak'ı konuşuyoruz, Cezayir nereden çıktı? diyeceksiniz.
Hepsi Müslümanların ülkesi ve hepsi Osmanlı'nın bir parçası ve hepsi biziz.
Müslüman ülkelerdeki karıştırmaları, saldırıları bizimle bağlantılı görmeliyiz. Emperyalist güçler, Müslüman ülkelerde ne kadar ileri adım atarlarsa bize o kadar yaklaşmış olacaklardır.
BAE emirleri, Suudî Hanedanı, Mısır diktatörlüğü emperyalistlerin kuklası... Ve bize düşmanlar. Sadece buradan anlayın, asıl hedefin kim olduğunu.
Cezayir'e yardım meselesi... Cezayir, 300 yıl Osmanlı'nın toprağı olarak kaldı. Moriskoları bilir misiniz? Moriskolar, Endülüslü Müslümanlardır. Zorlamayla çift inançlı görünseler de temelleri İslâmiyettir. Desteğimizle İspanyolların kıyımından kurtarılarak, Osmanlı sahasına, Cezayir'e, Tunus'a yerleştirilmişlerdir. Neresinden baksanız, Kuzey Afrika'da, bizim bir damarımız var.(İbn Haldun, Mukaddime'sinde, yöreyi "İfrîkıye" diye tesmiye eder.)
1954'te, Cezayir Millî Kurtuluş Cephesi'nin başlattığı bağımsızlık hareketini bastırmak isteyen Fransızlar çok kan döktüler. Ülke, nihayet, 1962'de bağımsızlığına kavuştu.
Cezayirlilerin kurtuluş savaşına başta destek vermedik. DP iktidardaydı. 27 Mayıs Darbesi olduktan sonra destek sağlanabildi. "Alparslan Türkeş ve Liderlik" kitabımızda yazdıklarımı aktarıyorum:
"Fransa da, Türkiye de NATO'ya üye idi. Cezayir eski Osmanlı eyaletindendi ve halkı Müslümandı. Müslüman ülkelerden destek beklemesi de tabii idi. Ancak DP zamanında beklenen destek verilmemişti. MBK içinde Türkeş'in arkadaşları olarak bilinen bazı üyeler, 16 Eylül 1960'ta bir bildiri yayımlayarak Cezayir Kurtuluş Hareketi'ni desteklediklerini açıkladılar.
Cezayirliler dünya ile irtibatlarını çokluk Libya elçilikleri vasıtasıyla yürütüyorlardı. İhtilal hükümeti, Libya'nın Ankara Büyükelçiliği yoluyla Cezayir Kurtuluş Hareketi'yle irtibat kurdu. İçlerinde bir de hanımın bulunduğu üç kişilik Cezayir heyeti Ankara'ya geldi. Türkeş heyetle görüştü. Heyet, Türkiye'den cephane istemişti. Türkeş külliyetli miktarda cephane gönderilmesini taahhüt etti. Silahlar gemiyle Libya'ya yollanmış, oradan da Cezayir Kurtuluş Hareketi'ne ulaştırılmıştı.
Cezayirliler, Türkeş'in bu yardımını unutmamışlardı. Türkeş, Hindistan'a sürüldükten sonra bir albayın başkanlığında heyet gönderdiler ve teşekkürlerini bildirdiler."
Türkeş, bir televizyon programında da nasıl yardım ettiklerini açıklamıştır:
"Bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir'e Silahları Ben Gönderdim! 20 bin tüfek, 200 top. Libya üzerinden. O zaman Libya Büyükelçisi bir zat vardı burada. Sunusî Hazretleri, Libya Kralı idi. O kanaldan. İstek onlardan (Cezayirli devrimcilerden) geldi. Kendilerini (resmen) tanıdık, ihtilal yönetiminin temsilcilerini kabul ettik Türkiye'de. Fransız Büyükelçisi, Fransa Hükümeti bize tabiî çok müracaatlar yaptılar ve 'NATO'da müttefikiz. Bu müttefikliğe aykırı düşüyor' şeklinde itirazda bulundular, ama biz kabul etmedik. Dedik ki: NATO'da yine müttefikiz, fakat Cezayir bizim vatanımızın bir parçasıydı, siz bizden orayı istila ederek aldınız, orada yaşayan insanlar da bizim kardeşlerimizdir. Hem din kardeşimizdir hem de onlarla kan bağımız vardır ve bunlar nihayet esaretten kurtulmak istiyorlar. Mümkün olan her türlü yardımı yaptık."(Kanal 7, 1995)
Mesele Libya'ya illa asker göndersin veya illa asker gönderilmesin meselesi değildir. Bizimle bağı olanları yalnız bırakmama meselesidir. Ve desteğin bin türlü yolu vardır.