Cezaevinde Kitap Yasak
Türkiye'de cezaevlerinden en fazla mektup alan gazetecilerdenim. Üstelik sadece bir kaç yıldır değil, neredeyse onyıllardır mektuplar gelir. Taleplerin çoğu da kitaptır. Haksızlığa uğramışların sesini duyurmam istenir. 4-5 aydır neredeyse bıçak gibi kesildi mektuplar. Avukatlar ve aileleri aracılığıyla sınırlı sayıda geliyor. Çünkü mektup yazmak da almak da neredeyse yasak. FETÖ ile mücadeledeki görüşüm ve duruşum belli. Ancak savunma hakkı kutsaldır. Suçu ne olursa olsun tutuklu ve hükümlülerin kitap talebi ve mektuplaşma hakkı gasp edilemez.
Bu konuda CHP Eskişehir Milletvekili ve gazeteci arkadaşım Utku Çakır Özer'in Cumhuriyet'e verdiği mülakatı okudum. Utku şanslı. Milletvekili sıfatı ile cezaevlerine giderek görüşmeler yapabiliyor. Bu arada CHP'li Veli Ağbaba'nın da hakkını teslim etmeliyiz. Ağbaba'nın hazırladığı cezaevi raporu ibretlik. Utku da bir dönem Ankara temsilciliğini yaptığı Cumhuriyet'in tutuklu 10 yazar-çizerini Silivri'de ziyaret etmiş. Daha en başında bu meslektaşlarımın tutuklu yargılanmalarına karşı çıkıp destek vermiştim.
***
Hakan Kara 50 kitap istemiş, 40 sayfalık bir kitap gelmiş. "Dönüp dönüp onu okuyoruz" demiş. Önder Çelik, ilaçlarını almakta güçlük çektiğini ifâde etmiş. Güray Öz "Savunmamız için belli özellikteki kitaplara ihtiyacımız var, kaldı ki biz okuyacak kitap bulamıyoruz" diyor. Turhan Günay "Kitap ve mektup yasağı en büyük sıkıntımız" derken, Akın Atalay'ın çalışmak için masa talebi reddedilmiş ama masa örtüsü vermişler. Şaka gibi... Bülent Utku da aynı dertten muzdarip; "Kitap okuyamıyoruz, mektup alamıyoruz, yazamıyoruz" diyor. En çok Musa Kart'ı merak ediyorum. Çizmesine, çizdiklerini dışarıya göndermesine izin verilse neler çizerdi neler. Karikatür alanındaki tüm ödülleri tekelinde toplardı. Kadri Gürsel'e gelince... Yıllarca aynı gazetede yazdığı arkadaşlarının büyük çoğunluğu onun tutuklanmasına sessiz kaldı. Tıpkı Ergenekon kumpasında olduğu gibi ellerini ovuşturanlar da yok değil. Gürsel halen iddianamenin çıkmayışına içerliyor. Murat Sabuncu ve Mustafa Kemal Güngör'ü de unutmayalım.
15 Temmuz kalkışmasının ardından cezaevlerinde yer açmak için 32.000 kişi tahliye edilmişti. Ancak 48.000 kişi tutuklandı. Bazı cezaevlerinde 23 kişilik koğuşlarda 40 kişi barınıyor. Tutuklulara gazete verilmeyen, televizyon seyrettirilmeyen cezaevleri de var. Hadi yemek ve sıcak su sıkıntısını boş verelim. Avukatlar görüşebilmek için sabahın beşinden gece yarısına kadar sırada bekliyor. Avukat görüşleri bile kayıt altına alınarak yasalar hiçe sayılıyor.
***
TBMM'de yanlıştan dönüş güzel örnek oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın tavrı ile gündemden kaldırılan tecavüz yasasında olduğu gibi hükümetin olumlu bir adım atarak Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yazarlarının serbest bırakılması için bir işaret vermesini bekliyoruz. Ve elbette insan haklarına aykırı olan kitap ve mektup yasağının ortadan kaldırılmasını sağlamalıdır.
Bu arada bizim mesleğin Cemiyeti derin uykuda. Maaşallah emekliler kıraathanesi gibi... Türk basınının iki okulundan biri olan Cumhuriyet'te yetişmişler de sağır... Meslek onurundan dem vuranlar kör. Gazetecilikten milletvekili rozeti taşıyanların çoğu dilsiz... Anlamayanlar için bir daha tekrar edeyim. Tutuklanan gazete değil, taş duvarların içine hapsedilen Cumhuriyetimizin kazanılmış değerleri... Yasaklanan Cumhuriyetimizin özgür düşüncesi...