Çevik Bir namaz kılamaz mı?
Sapla samanı karıştırma bahsinde elimize kimse su dökemez. 28 Şubat sürecinde Çevik Bir’in namaz kılanlar ve başını örtenler üzerinde estirdiği terörü bilmeyen, yönünü kıbleye çevirenlerin analarından emdiği sütü burnundan getirdiğini kabul etmeyen yok. Ve o süreçte Çevik Bir’in “İsrail adına hareket ettiği” bizzat kendi kalemi ile itiraf edilmiş bulunuyor...
Amma bütün bunlara rağmen...
Çevik Bir için tövbe kapıları kapanmış mıdır?
Çevik Bir ve bütün Çevik Bir’ler yaptıklarından pişman olup namaza niyaza başlayamazlar mı?
Birilerine göre öyle. Hatta o “birileri” muhafazakâr kesimden, inançlı kesimden. Seccadelerinden, “Namaz kılarak kendini kurtaramazsın” tehditleri savuruyorlar. Çünkü Çevik Bir, sorgulandığı üç günlük süre içerisinde vakit namazlarını kılmış. Beyefendilerin aklına da hemen “riya” gelmiş. Şimdi onlara sormak lazım, Türkiye’de mahkemeler suçluları namaz kılanlar ve kılmayanlar olarak mı yargılıyor? Hemen, “Olur mu öyle şey!” diyeceklerdir.
Öyle şey olmuyorsa, “Çevik Bir, boşuna namaz kılma, mahkemeyi kandıramazsın” imaları ne oluyor o zaman?
Ayrıca...
Çevik Bir, hakikaten mahkeme yahut kamuoyunu etkilemek için mi üç günlük sorgu sırasında namaz kılmış? Hayır, Çevik Bir emekli olduğu yıldan beri namaz kılıyormuş. Bunu da ilmine güvendiğim müfessir âlimlerimizden Mahmut Toptaş Hoca, Milli Gazete’deki köşesinden 23 Nisan günü okurları ile paylaştı:
“Ben, Sayın Çevik Bir’in namaz kıldığını emekli olduğu yıl öğrenmiştim. Emekli olunca kendisini ziyarete giden bir Sivil Toplum Kuruluşu başkanı ve üyeleri, ziyaret esnasında çay içerlerken Çevik Bir: ‘Hanginizin yanında Kur’an-ı Kerim var’ diye sorduğunu, cevap alamayınca cebinden küçük bir Mushaf çıkarıp ‘Bunsuz adım atmadım ve sabah namazını kılmadan evden çıkmadım’ dediğini bana anlatmıştı, laik, demokratik ve Atatürkçü bir başkan.”
Demek ki neymiş?
Çevik Bir yıllardır namaz kılıyormuş! Bunu da kendisi gibi laiklik ve Atatürkçülük rozeti taşıyan bir sivil toplum kuruluşu başkan ve üyelerine söylemiş. Hani muhafazakâr birilerine söylese ona da söyleyecek bir şeyler bulunabilir...
Belki şimdi birileri canım sorgu sırasında namazını kazaya bırakıverseydi diyenler çıkar. Namazın önemini bilmeyen biri için böyle söylemek çok kolaydır. Amma namazın İslâm dinindeki gerçek yerini kavrayan biri için bir namazı elde olmayan bir uyku ve koma hali dışında kazaya bırakmak mümkün değildir. Hiçbir uzvunu kımıldatamayacak kadar ağır yaralı yahut felçli olsa namazını ima ile kılar. Çevik Bir o dediğinden mi derseniz, bilemeyiz deriz ve hüsnü zanna göre hareket ederiz.
Çevik Bir, 28 Şubat’ta yaptıklarının hesabını a’dan z’ye vermek zorundadır. Amma onun elinden de namazı kendi istediği sürece hiçbir güç alamaz. Çevik Bir’i dün yaptıkları dolayısıyla eleştirenlerin bugün Çevik Bir’leşmeleri “adaleti” değil “öç almayı” tercih edenlerin halleridir. Firavun, vaktinde tövbe etseydi, Allah(c.c.) kabul edecekti. Ebu Cehil, tövbe etseydi, Allah(c.c.) kabul edecekti. Allah ve Rasulü Hz. Hamza’yı şehit edip ciğerlerini söken Vahşi’yi affetti, sahabe eyledi, Hz. Vahşi yaptı.
Rabbim herkese yürek kökünden kopup gelen kabul edeceği tövbeler ihsan eylesin.