SAMİ GÖKÇE / YENİÇAĞ
Yerli ve millî aşıyı üreten, viral enfeksiyonların tanı ve tedavisinde büyük başarılara imza atan, Doktor Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün AKP tarafından kapatıldığını anımsatan Arık, "Yerli aşı üretimini bitirildi. Avuç dolusu parayı ödeyerek aldığımız grip aşısı, yakın geçmişte yurdumuzda üretilmekteydi. Bugün, Türkiye'de en fazla AR-GE harcaması yapan ilk15 şirket arasında bir tane ilaç şirketi yok" dedi.
Salgınla birlikte koruyucu sağlık hizmetlerinin öneminin ortaya çıktığını anlatan Dr. Çetin Arık "Devletin asli görevi vatandaşını hastalandırmamaktır. Ama sağlığı ticari bir meta olarak gören iktidar çok tetkik, çok ameliyat, çok para dedi şehir hastanelerine yüzde 80 doluluk sözü verdi. Doktorlar para peşinde diye aşağılandı, hedef gösterildi. Oysa şimdi insanların birbirine yaklaşmaya korktuğu bir dönemde doktorlar öksürüğü olanlara üç metreden bakmıyor. Nabzını ölçüyor, akciğerlerini dinliyor" diye konuştu.
Yapılan test sayısının az olduğunu savunan Dr. Çetin Arık, günlük olarak çıkan pozitif ve negatif sayıların halkla paylaşılması gerektiğini de söyledi.Çetin Arık test merkezlerinin de hızlıca ve ivedilikle artırılması gerektiğini kaydetti.
EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANELERİ AÇILSIN
Salgının aralık ayında ortaya çıktığını ancak hükümetin 21 bin kişinin umreye gitmesine izin verdiğini de anlatan Arık şunları anlattı:
Diyelim ki farklı gerekçelerle izin verildi.Niçin hepsini karantinaya almak için bir planlama yapılmadı? Bir ihmal söz konusu. Bundan sonra Yapılması gereken acilen, şehir hastaneleri açılırken kapatılan eğitim araştırma hastanelerinin açılıp yoğun bakım ünitelerinin faaliyete geçirilmesidir. Atama bekleyen 620 bin sağlıkçı da derhal atanmalıdır.
Bu hastalığın ilacı, aşısı henüz yok. Biz Türkiye olarak bu aşıyı üretebilir miyiz? Maalesef ki hayır. Çünkü yerli ve millî aşımızı üreten, viral enfeksiyonların tanı ve tedavisinde büyük başarılara imza atan, Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü AKP tarafından kapatıldı. Şimdi avuç dolusu parayı ödeyerek aldığımız grip aşısı, yakın geçmişte yurdumuzda üretilmekteydi. Akılsız politikanın bedelini vatandaş ödüyor. 1940'larda Orta Doğu ülkelerine tifüs aşısı satan Türkiye, şimdilerde maalesef ki ele muhtaç. Bugün, Türkiye'de en fazla AR-GE harcaması yapan ilk 15 şirket arasında bir tane dahi ilaç şirketi yok. Diyanet'e ayrılan bütçe TÜBİTAK'a ayrılan bütçenin tam 5 katı. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve devamında sürdürülen aşı politikası desteklenseydi, millî endüstri korunup kollansaydı, bugün yabancı ülkelerden "virüs aşısı üretilse de satın alsak" diye beklemezdik.