Çerez haberler
Ülkede seçim yasakları başladığı için, bugünkü yazım, siyasi değil maddi olacak. Güncel, yaşadığınız olaylardan örnekler vereceğim.
Türkiye’de geçen her günüm, bir hayal kırıklığı. Bir başka üzüntü kaynağı. Yazı yazmak için bilgisayar başına oturduğumda, hani uydu için hangarlar yapan, hızlı trenler ve yeraltı yer üstü tünelleri ile her yanı kuşatan ülkenin internet sistemi, ülkeye güneybatıdan giren yağış sistemi nedeniyle kesikti. Bu yazıyı da gazeteye aktarmak için binbir cambazlık yaptım.
Hadi ondan vazgeçtim, babamın, kendisi kadar yaşlı arabasını muayeneye götürdüm. Babam bu arabayı yalnız camiye veya yakındaki pazara gitmek için kullanıyordu. Bir gün önce de, sanayiye gidip arabayı kontrol ettirmiştim. Az kullanıldığı için, her şey iyi durumdaydı. Muayene istasyonu, cilası güzel, her şey yeni. Müşteri kabulde, muayene için 180 lira istediler.
Biz, yabancı ülkelerde, yanımızda nakit taşımaz veya bankaların verdiği, nakit kart veya kredi kartı ile ödeme yaparız. Son günlerde ise insanlar, o ülkelerde, kredi kartı yerine, akıllı telefonları ile ödeme yapıyorlar. Muayene istasyonunda, ben de nakit kartımı uzattım. İşleri yapan kızcağız, bu istasyonlarda nakit alındığını söyledi. Ben, yalnızca bu istasyonda mı, yoksa, her yerde mi bu uygulama olduğunu sordum. Cevap, her yerde oldu. Yani, cilamız iyi ama, altında alt yapısı olmayan bir sistem.
Bunu, her konuya uygulamanız mümkün. Yağmur yağınca, elektrikleri ve sistemleri çöken, ama son model otomobiller, uçaklar kullanıp, son model telefon için, servet yatıran bir sistem. Şimdi siz, siz olun da benim yerimde bulunun ve o deniz altındaki metroya binin veya fay hattı üzerine ayakları kurulan köprüden geçin. Uygarlık, şekil değil, tam tersine, araştırma, kurallara uyma ve kültürdür. Bizse, olan Türk kültürümüzü inkâr edip, Arap kültürüne dümen kırmış durumdayız.
Şimdi yazacaklarım da, seçim yasaklarına girmiyor. Ülkenin en başındaki kişinin, geçen gün kalkıp da, New York Times gazetesinde yayınlanan bir yoruma sarf ettiği sözlere, yer vereceğim. Bu tür açıklama, hiç bir Batı ülkesinde, meydana gelmez. O ülkelerin liderleri, bu tür yazılarla, kendileri dalga geçer veya cevap bile vermez. Bizimkinin konuşması ise, Batı basınında, mizah konusu. Tabii havuz medyasının haddine düşüp de, bunları yayınlaması söz konusu dahi değil. Önce resmi radyolar, Voice of America (Amerika’nın Sesi Radyosu), BBC (İngiliz yayıncılık kurumu) Deutchewelle (Almanya’nın Sesi Radyosu) Ankara’dan seslerle kafayı buldular. Şaşırmadılar. Alman, İngiliz, Fransız, Amerikan, İtalyan basınında, gazetelerde çıkanları buraya taşısam, sayfalar yetmez. Şaşıran eminim, bizim halk. Bu konuya ekleyecek hiç bir şeyim yok, ne yazsam azdır.
Gelelim, son konumuza. Birden bire, geçenlerde ünlü Kemal Derviş, sahnelere çıkıverdi. Bir televizyon programında yaptığı konuşma, bence tarihi. Ülkenin, ekonomik krizi konusundaki görüşleri, yakında, ekonomi derslerinde örnek verilecektir. Hele hele, bir muhalif partiden bakanlık beklerken, bir başka ampul bakanına övgü dizmesi akıl alacak gibi değil. Türk ekonomisinin, can çekişmekte olduğunu, ben değil, tüm dünya yazıyor, çiziyor.
Sizler, bırakın manava, pazara gittiğinizde, domatesi, kaç liradan alıyorsunuz bilmiyorum. Ama olaylar, turfanda meyve ve sebze düzeyinde. Dolar yükseliyor. Ülkenin, bir yıl içinde ödemek zorunda olduğu, 200 milyar dolarlık taksit var. Yatırım yok. Büyüme, açıklanan düzeyde değil. Cari açık, giderek büyüyor. Emekli ve memurun maaşı, eriyor. İyi de, bunları nasıl adlandırmak gerekir. Ama unuttum. Bu adama bir dönem iktidar da bakanlık teklif etmişti.
Bu adam, neden, son anda yeniden sahneye çıktı. Ülkeye geldiğini gizlemek gereğini neden hissetti? Sonra da televizyonlarda boy gösterip, akıl almaz açıklamalar yaptı. Acaba, kendisi mi geldi. Yoksa eskiden olduğu gibi, gönderildi mi? Bunların yanıtı da, yakında açıklanacak eminim.