Konusunu yakın tarihten alan çalışmalarıyla bilinen Nurettin Taşkesen, Doğu cephesinde Ruslara karşı büyük mücadele veren, ardından esir düşüp gurbet ve esaret hayatı yaşayan sonra Milli Mücadele'ye katılan dedesi Ahmet Onbaşı'nın hikayesini "Esaret 1916" adıyla romanlaştırdı.
Ahmet Onbaşı (1890-1961), tren vagonlarında başlayan esaret hayatının ardından çok maceralı bir firar yaşar ve Türkiye'ye döner. Yeni başlayan Millî Mücadele saflarında yer alır ve İstiklâl Harbi'ne katılır. Köyüne döndüğü zaman onu nelerin beklediğini bilmemektedir. Bu arada olağanüstü yıkımlara sebep olan 1939 Erzincan Depremi'ni de yaşar, artık kaybettiklerinin hesabını tutamaz...
"Esaret 1916", Ahmet Onbaşı'nın kuvvetli iradesiyle zoru nasıl başardığı, meşakkatli yılları ardında bırakarak yine vatan savunmasına coşkuyla katılışının öyküsü. Beş yıllık esaret ve yedi yıl askerlik hayatıyla birlikte 12 yıl sonra köye dönüş... "Esaret 1916", fırtınalı bir hayatın romanı... Kitabın her ne kadar roman üslubunda kaleme alınmış olsa da, aslında bir hatırat olduğuna dikkat çeken Nurettin Taşkesen çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:
Aradan tam yüz sene geçmiş olduğu için, çekilen sıkıntıların, yaşanan olayların tarihin derinliklerinde unutulmaya yüz tuttuğunu düşünerek, o günleri kısaca hatırlamak ve tarihi gerçeklerin birer masal olmadığını ifade etmek
ihtiyacını duydum.Yazılanlar baştan sona hepsi yaşanmış olayların bir ifadesidir. İkinci ağızdan anlatılıp dededen toruna intikal eden bu hatıralar, mümkün olduğu kadar yüz sene öncesinin ağır ve zor şartları içinde yansıtılmaya çalışılmıştır. 1915 senesi Ocak ayında bizi milletçe hüzne boğan Sarıkamış Harekâtı'nın ardından, Erzurum'u ve Anadolu'yu Rus işgalinden korumak için Pasinler cephesinde müdafaa hattı kurulmuştu.
Nihayet 1916 senesi Şubat ayındaki şiddetli çarpışmalar neticesinde, ordumuzun mağlubiyeti ve çekilmesiyle Ruslar önce Erzurum'u ardından Anadolu'yu işgale başlıyor. İşte dedem tam bu dönemde binlerce askerimiz gibi Ruslara esir düşüyor. Beş yıllık esaretten kurtulup vatanına döndüğünde bu defa da İstiklal harbine katılarak, 30 Ağustos 1922 zaferinden sonra terhis ediliyor. Tam on iki sene sonra memleketi Erzincan'a dönüyor. Köyüne döndüğünde yaşadığı büyük hayal kırıklığına rağmen yeniden evlenip çoluk çocuğa karışıyor. Ama 1939'da gelen büyük zelzele felaketini ve ardından ailesiyle çıktığı muhacirlik günlerini yaşıyor. Böylece harp ve esaret yıllarından sonra, yine çilelerle dolu bir ömür sürüp 1961'de Hakkın rahmetine kavuşuyor.
Rus esaretinde bulunduğu yıllarda yaşadıklarını da geniş bir şekilde aktaran dedem, tarihin her devrinde bulunan sayılamayacak kadar çok isimsiz kahramanlardan biridir. Bu çilekeş ve her türlü zorluğa tek başına da olsa göğüs geren Birinci Cihan Harbi'nin ve İstiklal Mücadelesinin gazi onbaşısı, devletten maaş istemediği gibi, madalya peşinde de koşmamıştır. O tarihin sayfaları arasında gizli kalmayı ve Allah'ın huzuruna riyasız, ihlaslı amellerle çıkmayı daha üstün tutmuştur.
Mihrabad Yayınları Tel:(0212) 514 28 28
***
Ata'nın sözlerinde saklı sırlar
Araştırmacı yazar Hüseyin Hakkı Kahveci'nin Milli Mücadele'nin yüzüncü yılına özel olarak hazırladığı "Atatürk'ten Son Emir" adlı kitabı Destek Yayınları'ndan çıktı.
"Atatürk'ten bize aktarılan emirleri görmemiz ve uygulayıcısı olmamız gerekiyor" diyen Kahveci'nin bu kitabında cevabını aradığı sorulardan bazıları şöyle:
*Türk milletinin büyük önderi ve dünya çapında da eşi az görülen bir deha sayılan Atatürk'ün sözlerinin şifrelerini bilmek ister misiniz?
*Birçoğunu bildiğimiz ama alt metninde yatan anlamları tam olarak anlayamadığımız sözlerinde Atatürk bizlere ne gibi görevler vermişti?
*Büyük bir askeri dehanın sözlerinde saklı emirler içerisinde 19 kodlu emirlerin önemi ve sırrı nedir?
Atatürk'ün barış anlayışını İngiliz Büyükelçisi Loraine 10 Kasım 1942 tarihinde şu şekilde tanımlamaktadır: "Onun politikası barış, dostluk, uzlaşma politikasıydı. Komşuları olan diğer ülkelerin, yeni Türkiye Devleti'ni kabul etmeleri ve sınırlarına saygı göstermeleri koşulu ile de daima onun dış politikası savaş karşısında bir garanti idi..."
Mustafa Kemal Atatürk'ün barışı koruma çabaları Venizelos tarafından da takdir edilmiş, hatta 12 Ocak 1934 tarihinde "Samimi barış arzusuyla dolu olduklarında, en derin farklılıklara sahip halkların bile tekrar yakınlaşabileceklerini gösteren bu yeniden birbirimize yakınlaşma faaliyeti hem iki ülke için hem de Yakındoğu'daki barışı sürdürmek için faydalı oldu. Barışı tesis etmek için yapılan bu paha biçilmez katkıyı gerçekleştiren kişi elbette Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'dır..." diyerek onu Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermiştir.
Andrew Mango, "Her şeyden ötesi, o bir kurucudur, modern zamanların en büyük ulus kurucusudur, zaman ötesidir..." diyor onun için, yani zaman yolcusu.
Zaman yolcusu olduğu söylenen bir kişinin yüz yılda bir gelebileceğini söyleyen İngilizler az veya çok bir şeyler anlatmaya çalışmışlar. Hem de en büyük düşman gördükleri Atatürk adına bunları söylemiş olmaları bize her şeyi anlatmaya yetiyor.
Destek Yayınları Tel:(0212) 252 22 42
***
HAFTANIN KİTABI
30 yılın emeği
Türk sanat tarihinde, çeşitli sanat eserlerine yansıyan Anka, Sîmurg, Garuda, ejderha gibi efsanevi; kurt, arslan, kaplan, ayı, yılan gibi yırtıcı ve at, deve, kedi, köpek gibi hayvanlara dair tasvirlerin sembolizmi üzerine alanında ilk ve tek araştırma olan "Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi", konusunun kapsamını kozmolojik, mitolojik, astrolojik, dinî ve edebî kaynaklara, eski metinlere, yazıtlara inerek derinleştiren ve ilk defa Ötüken baskısında ilave edilen ikinci cildin de neşriyle, Proto-Türk devrinden MS 14. yüzyıla kadar, tasvir sanatlarımızın önemli bir başvuru eseri olmuştur. Eser, içerdiği 200'ün üzerinde çizim ve 400 civarında renkli resimle ele aldığı konuyu görsel açıdan da tamamlayan bir el kitabı olmasının haricinde, çağdaş resim sanatımıza da ilham vermektedir. İslâm Öncesi Türk Sanatı, İslâmi Dönemde Asya Türk Sanatı, Türk Mitolojisi, Orta Asya Türk Resim Sanatı, Türk Sanatında İkonografi dersleri veren ve bu konularda temel kitapları kaleme alan Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu'nun 30 yılı aşkın çalışmalarının, bilgi ve birikiminin yansıdığı "Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi", sanat tarihi literatürümüze kazandırılmış önemli bir eser.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212)
***
Bir gencin yüreğinden
Edebiyata olan sevgisini şiirlerini topladığı "Özgün Tutku" adlı kitabıyla taçlandıran 17 yaşındaki Adanalı türk genci Serkan Cengiz duygularını şu sözlerle ifade ediyor:
"İnsanca gülmek, hayatın sert rüzgarlarında bayrakça dalgalanmak ve adamca yaşamak; işte özgünce yürüyen gayem budur. Yakın çevremin hitabı ile ben Türkmen Serkan Cengiz, şiirlerimin özgün bir tutkuyla yaşayan yüreğimden kopup okuyucuyla buluşmasından büyük mutluluk duyuyorum."
Kutlu Yayınevi Tel:(0538) 450 25 16
***
KÜTÜPHANEMDEN
Türk tarımını bitiren politikalar
Bu hafta, Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı'nın 10 yıl önce yazdığı ve Türk tarımı hakkında kırmızı alarm niteliği taşıyan "Türkiye Tarımı Üzerine Notlar" kitabını dikkatinize getirmek istiyorum. Prof. Mustafa Kaymakçı bu kitabında AKP iktidarı döneminde uygulanan dışarıya bağımlı yanlış politikalarla çöken Türk tarımı konusunda hayati tespitlerini ve çözüm yollarını sunuyor. Tarımın hemen her konusuna değinildiği kitap 285 sayfa ve Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları arasında 2009'da yayınlanmış. Türkiye tarımı zor günler yaşıyor. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra uygulana gelen tarım politikaları Türkiye'yi yeterince üretemez duruma getirdi. Çiftçi, giderek yoksulluk sınırının altında bir yaşam savaşını sürdürüyor. Borçlarını ödeyemeyen çiftler, topraklarını yabancı bankalara bile satmaya başladılar. Kentlere göç hızlandı. Kentte yaşayanlar da çiftçinin ucuza kapatılan ürünlerini en yüksek fiyata tüketiyor. Ülke gıda egemenliğini yitirdi ve tarım ürünleri ithalatçısı oldu. Gıda egemenliği için toplumdaki bütün bireylerin tarım ve köylü sorunlarına yabancı kalmaması gerekiyor. Çünkü açlık, sofuluğu bozacak.Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı; "Türkiye Tarımı Üzerine Notlar" kitabında, tarımımızın içinde bulunduğu durumu açıklayan nedenleri gün ışığına çıkartıyor ve sorunları günlük gelişmelerle açıklıyor. Ancak salt sorunları değil, çözüm yollarının neler olabileceği konusunda önermelerde de bulunuyor. Kaymakçı, Türkiye'de tarımın çökertilmek istenmesinin arkasındaki gerçeğin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde uygulanan tarım politikalarından kaynaklandığını belirtiyor.
(AhmetYabuloğlu)