Cenaze dolayısıyla kapalıyız!
Tayyip Erdoğan için Mısır iyi malzemeydi; kürsü kürsü, stüdyo stüdyo, meydan meydan... Tarifeli sefer olmadığından mıdır nedir, gideceğini söylediği Gazze’ye bir türlü gidememişti ama Mısır’daki Sisi darbesi ve yaşanan katliamlar bizim tribünler için tüketilmeye hazır kallavi bir stok çıkarmıştı...
Mısır’da bir katliam vardı ve Erdoğan buradan yola çıkarak Rabia’yı Esma’yı anlatıyordu... Aradan birkaç ay geçti... Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı... Karşısındaki aday Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu...
Üç gün konuşup dördüncü gün unutmalarıyla meşhur kurşun askerler yine unutmuş veya ‘unuttum numarası’ yapıyor olabilirler... Onlara hatırlatalım... Erdoğan rakibini İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri’yken Mısır’da yaşananlara sessiz kalmakla suçluyor, “Aynaya bakacak yüzleri yok” diyordu...
Tayyip Erdoğan yüklenir de onun eteğine yapışanlar boş durur muydu? O günlerde Hüseyin Çelik İslam İşbirliği Teşkilatı’na yüklenerek şu soruyu soruyordu:
“Yoksa teşkilatta herkes parası kadar mı etkin? Yoksa Sisi’ye giden paralarla İİT’nın suskunluk kaynağı aynı mı?”
Bekir Bozdağ da ondan aşağı değildi...
“Mısır’ın, ikinci bir Türkiye olmasını istemiyorlar. Mısır’da, Türkiye’de olduğu gibi bir başka Tayyip Erdoğan çıkmasını istemiyorlar. İİT kralların çıkarlarının değil İslam’ın teşkilatıdır...”
Bozdağ’ın sözünü ettiği o çıkarcı, Belçika kralı veya Monaco prensi değildi herhalde!..
***
Film fena sayılmazdı... Çıkarlarını koruyan krallar, darbeciler, darbeye sessiz kalanlar, demokratlar, Müslümanlar, mazlumlar, parası kadar konuşanlar... İyiler, kötüler ve çirkinler...
Sisi darbeciydi, kötüden öte zalimdi, anladık ve hak verdik... Erdoğan mazlumların sahibi ve demokrattı, hadi bu ’hüsnü kuruntu’yu yemiş olalım... Genel Sekreter İhsanoğlu da vermesi gerektiği kadar tepki vermedi, teşkilatı ayaklandıramadı, onu da kabul edelim...
Peki şimdi yasını tuttuğumuz bu müteveffa Suud Kralı Abdullah nasıl durmuştu ve ne yapmaya devam etmişti? Darbeci Sisi yönetimine en büyük destek ve para Suudi Arabistan ve Katar yönetimlerinden gelmesine rağmen bu iki hanedanın kredisi nereden kaynaklanmıştı da İhsanoğlu’na olan öfke, bunlar söz konusu olduğuna sessizliğe bürünüyordu?
Ramazan günü Kahire meydanlarında binlerce masum sivil katledilirken Türkiye’ye ‘dört parmaklı’ işaretleri ithal edenler, şimdi Sisi rejiminin arkasında duranlar için yas ilân ediyorlar!.. Tuhaf olan şudur, bu devâsa çelişkiyi izah edebilecek ne siyasî İslâmcı kafa vardır, ne de bunu talep edecek taban birikimi... ‘Üç gün konuşurlar, dördüncü gün unuturlar’a göre her şey...
Suriye konusunda da yaşanmıyor mu benzerleri? Esad rejiminin Banyas’taki bebek katliamı dünyaya Türkiye üzerinden duyuruldu... Çok geçmedi, Esad rejiminin en büyük destekçisi ülkeye ziyarete gidildi ve “İkinci evime geldim” mesajı verildi...
İsrail’le durum farklı mı? Bağdat’tan kaçırılmış Kuzey Irak petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’le nasıl ve niye aktarıldığını değil de, korsan petrol parasının Türkiye’de bir kamu bankasına yatırılmış olmasının gururunu konuşmuyor muyuz? İsrail’e dünyadaki tüm yabancı hava yolu şirketleri içinde en çok yolcuyu THY’nin taşıyor olmasıyla Gazze politikası arasında bir çelişki olduğunu kim görüyor, kim konuşuyor?
Bizimki nafile çaba aslında... Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın dokunulmazlığının hangi ‘duygusal’ sebeplerden kaynaklandığını herkes biliyor...
Kral, altın saraylardan toprağın iki metre altına düşerken, arkasında herkesin kavuşacağı sonla ilgili bir ‘ibret’ bırakmadı sadece... Bir de artık hiçbir işine yaramayacağı yirmi milyar dolara yakın para bıraktı... Bu ibretlerden ve çelişkilerden siyasî islâmcıların payına ne düşer bilmiyoruz... Hem konuşacak zaman da değil şimdi: Cenaze dolayısıyla kapalıyız!..