Cemaatçi AKP'lileri ne bekliyor?..

Devleti yönetsinler diye yetki verilen siyasetçiler gaflete düşerler mi, oyuna gelirler mi, kandırılabilirler mi?..

Türkiye'nin içine sürüklendiği vahametin sonucudur yukarıdaki sorular...

Çünkü AKP ile cemaat arasında "çatışma" başlayınca, kirli ilişkiler mide bulandırıcı boyutlarda deşifre olunca ve devletin içersinde nasıl bir tehlikeye izin verildiği ortaya çıkınca, AKP cenahından aynı tepkiler yükselmişti; "kandırıldık!.."

Peki; bu kadar kolay mı, bu kadar ucuz mu gaflet-dalalet-ihanet hattında, oy uğruna tarikat ve cemaatlere verilen tavizlerin devleti sarsması, millete kaosu dayatması?..

Bu kadar basit midir?.. Yani "kandırıldık" iddiasıyla geçiştirilecek kadar ucuz mudur yaşananlar?..

AKP'liler, "kandırıldık" dediler ve kendilerini kandıranlara yönelik 2016'da başlattıkları taarruzda galip geldiler...

Bir zamanlar AKP ile birlikte yürüyen ve iktidar yöneticilerinin "ne istedilerse verdik" şeklinde desteğine mazhar olan cemaat artık darmadağın...

Fethullahçılar bürokraside, siyasette iş ve spor dünyasında, medyada bertaraf edilirken, Pensilvanya'yı ziyaret eden AKP milletvekilleri ile yandaşların fotoğrafları da ortalığa saçılmaya devam ediyor...

Yani, kandırıldıklarını ileri sürenlerin el öpme kuyruğunu gösteren utanç verici fotoğraflar her siyasi buhranda AKP'ye karşı kanıt olarak kullanılıyor...

Çünkü fotoğraflar sadece siyasetin nasıl müritleştiğini kanıtlamamış, AKP ile birlikte devletin de cemaate teslim olduğunu gözler önüne sermişti...

Ancak o fotoğraflardaki vahim manzaranın daha sonra nelere yol açtığını bütün Türkiye gördü... Cemaatin "darbe" girişiminde 250'den fazla yurttaş yaşamını yitirdi, devletin kritik merkezleri bombalandı ve Türkiye neredeyse iç savaşın eşiğine getirildi...

Bu gafletin sonuçları "kandırıldık" savunmasıyla geçiştirilemeyecek olacak ki, AKP içerisinden kimileri "özeleştiri" beklentisiye farklı tepkiler vermeye başladılar...mehmet-1.jpg

Özeleştiri mi, tasfiye mi?..

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Büyükçekmece şubesince düzenlenen etkinlikte vatandaşlarla buluşan AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Fethullah Gülen ile fotoğrafları olan AKP'lilere şöyle seslenmiş;

"O dönem fotoğraf çektiren arkadaşlarımız 2007'de vs. ne zaman gitmişlerse, çıkın bu topluma özeleştirinizi yapın. Özür dileyin... "

Külünk bu çağrısını hangi amaçla yaptı bilmiyoruz ama devletin, iş dünyasının hatta spor camiasının her kesimine operasyon yapılırken, "FETÖ'nün siyasi kanadı"na dokunulmadığı bir dönemde böylesi bir çağrı boş nağme olmaktan ileri gidemez...

Üstelik bu çağrı ne cemaatle AKP'nin eski yol arkadaşlığını örtebilir, ne de "darbe" girişiminde yaşamını yitiren yurttaşları geri getirebilir...

Külünk, CHP ve İYİ Parti'nin yıllardır FETÖ'nün "politik unsurları"nın deşifre edilmesine yönelik çağrılarını yinelenmiş olsaydı bu açıklamanın haber değeri daha fazla artardı...

Örneğin şöyle demeliydi Külünk; "Cemaatin siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve tasfiye edilmeli... Aksine, FETÖ ile mücadelenin inandırıcılığı zedeleniyor"

Diyeceksiniz ki, AKP'de cemaate bulaşmayan mı var ve böyle bir çağrı yapacak babayiğit nerede?..


mehmet-2.jpg

Cihaner'in ahı!..

Gazetecilik yaşamında gördüğüm en utanç verici manzaralardan biriydi o...

Devletin yakasına yapışan bir rezaletin kahredici manzarasıydı o günkü saldırı...

Türkiye'de, devletin olmadığının da göstergesiydi Erzincan'da yaşananlar... Ne yazık ki o gün toplumun devlete inancı da yerle bir olmuştu...

Çünkü makam odasının kapısında "cumhuriyet" de yazan bir devlet görevlisi, "devlet içinde devlet" kuran bir çetenin gazabına uğramış, cemaatin nasıl bir tehlike ve nasıl pervasız bir grup olduğu ortaya çıkmıştı...

İlhan Cihaner, Erzincan Cumhuriyet Savcısı olduğu dönemde, cemaatin devlet içerisinde "paralel yapı" oluşturmasına sessiz kalmamış ve bu dehşet verici yapıyı deşifre etmek için mücadele ederken ne yazık ki o dönemde AKP ile cemaat arasındaki ortaklığın da kurbanı olmuştu...

Çünkü Cihaner, casusluk, kara para aklama, polis akademisi ve KPSS sınav sorularını elde ederek kamuda kadrolaşmaya çalışan cemaatle ilgili soruşturma başlattığı için makamında saldırıya uğramış, yaka paça gözaltına alınmış ve sonra da tutuklanmıştı...

Cemaatin devlet içerisinde adeta "çete" oluşturduğunu, komutanlara komplo hazırlandığını, bu konuda bilgiler- belgeler ve muhbir ifadelerinin bulunduğunu belirleyerek MİT ve Adalet Bakanlığı'na yazılar yazmasına rağmen Cihaner o gün yalnız bırakılmış ve cemaat militanlarının önüne atılmıştı...

Bir cumhuriyet savcısının, cemaat müridi meslektaşlarınca, makamında yaka paça gözaltına alınması cumhuriyet tarihinde devletin ağır bir darbe yediğini gösteren en utanç verici manzaralardan biri olarak zihinlere kazanmıştı...

AKP ile cemaat arasındaki yol arkadaşlığının bitmesinin ardından, kamudaki FETÖ müritleri dağıtılırken 10 yıl önce İlhan Cihaner'e yapılan utanç verici saldırı da cezasız kalmadı...

Cihaner'i makamında tartaklayarak gözaltına aldıran ve daha sonra FETÖ üyeliğinden yargılanan eski savcı Osman Şanal'a, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 11 yıl 3 ay hapis cezası verildi...

İlhan Cihaner CHP'den daha sonra milletvekili oldu, Parti Meclisi'ne seçildi... Ona saldıran mürit militanlar ise şimdi cezaevinde, hak ettikleri yerdeler...

Velhasıl kimsenin ahı kimsede kalmıyor...

AKP de bir zamanlar yol arkadaşlığı yaptığı Fethullahçıların bu rezaletinden ders alarak, devletin kritik makamlarını tarikat- cemaat müritlerine teslim etme huyundan vazgeçmelidir...

Aksine ortada "devlet" kalmayınca, siyaset de kalmaz!..

Yazarın Diğer Yazıları