“Çekin o ellerinizi üzerlerinden”
“Çanakkale törenini izliyorum... Şimdi anladım ki; yanlış yoldaymışım... İngiliz, Fransız ve gariban sömürgelerinden turistik amaçlı, sadece gezmek için gelen o masum çocukları öldürmüşüz... Kalanları da dövüp kovalamışız... Özür diliyorum...” diye not düşmüş Seyit Ahmet Sılay...
Sılay’ı daha önce de bu köşede anmıştık... O hayatını neredeyse bu zafere ve hatıralarına vakfetmiş birisi... Çanakkale Savaşı Harp Malzemeleri ve Belgeleri Koleksiyoneri... Aynı zamanda canakkalemuzesi.com’un sahibi... Çanakkale’yle ilgili herkesten, hatta devletten daha fazla malzemeye ve esere sahip... Yürüyen Çanakkale ruhu âdeta... Kendisini bu köşeye taşımamıza vesile olan da Çanakkale şehidi Teğmen İbrahim Naci’nin başlattığı, şehadetinden sonra Bölük Yüzbaşısı Bedri Efendi’nin devam ettiği, onun da şehadetinden sonra Tabur İmamı Mustafa Memduh ile kâtibin altına not düşerek kapattığı muhteşem günlüğü yayın hayatımıza kazandırmış olmasıydı...
Konu Çanakkale olunca o ’reklâm’ filmiyle ilgili sözü yine ona bırakalım:
“Muhteşem tanıtım filmiymiş!..
Televizyon kanallarında gösterilmeye başlanan ve Cumhurbaşkanı’nın da şiir okuduğu Çanakkale Zaferi’nin tanıtım filmi gösterilmeye başlandı. Konunun siyasî boyutu, okunan şiir ve kimin okuduğu üzerinde durmadan, sadece ” görsellik “ anlamında bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Öncelikle askerlerin başlıkları ne Çanakkale (enveriye = kabalak), ne de Kurtuluş Savaşı ( kalpak) başlıklarına benziyor. Gördüğümde ilk aklıma gelen; Yedi cücelerin şapkaları.
44. saniyedeki subay ise tam bir rezalet. Konu ve yer Çanakkale olmasına rağmen sol göğsü üzerinde Kurtuluş Savaşı’ndan sonra verilen İstiklâl madalyası var. Rütbeleri günümüz yüzbaşısı. O dönemki yıldız altı apolet yok.
Askerlerin elindeki tüfeklerin hiçbiri, ne Türk ordusunda, ne de başka bir dünya devleti ordularında kullanılmış tüfeklerden.
Omuzdan gelip bele bağlanan kayışlar asla kullanılmadı. Genelkurmay ATASE 1. Dünya Savaşı asker kıyafetlerinde de aynı hataya düşülmüş. Fotoğraflardan gördükleri sırt çantalarının omuz askılarıdır. Onlar da omuzdan gelip koltuk altından arkaya kıvrılan kayışlardır.
1. dakika 32. saniyede görünen (Sağ kolunu kaybetmiş subay) sözüm ona subayın harp madalyası şeridi; ortada kalın, tek şerit kırmızı, sağ ve solda ince kırmızı şerit olmalıydı. Bu tam tersi yapılmış. Harp madalyaları sağ göğüs altına takılır, filmdeki gibi göğsün üzerine değil. Bu kolsuz subayın da rütbeleri günümüz rütbelerinden. Çanakkale dönemiyle alâkası yok.
Askerlerin üniforma şekli, renkleri, ayaktaki dolaklar ve ayakkabılar da tamamıyla hatalı ve o döneme ait değil.
Siperden ateş edip çıkan asker taarruza kalkıyor demektir. Süngü tüfeklere takılır ve o şekilde çıkılır. Tüfeklerde süngü yok.
Şimdi, bu film bir ilkokulun müsameresi olsaydı, bunları ne söyler, nede herhangi bir eleştiri yapardım. Sadece ayağa kalkar, avuç içlerim şişene kadar o çocukları alkışlardım.
Söz konusu, Çanakkale olacak.
Söz konusu, Çanakkale’nin 100. yılı olacak.
Söz konusu, Türkiye Cumhuriyetinin en üst makamının rol aldığı bir Çanakkale tanıtım filmi olacak.
İşte o zaman, didik, didik ederim.
Biliyorum ki; en iyisini ve doğrusunu hak eden şehit ve gazilerimiz en güzel şekilde anlatılmıştır.
Biliyorum ki, onlar adına yapılan her çalışma, titizlikle incelenip, en doğru şekilde, hazırlanmıştır.
...ve görüyorum ki; sizler, bu filmi çeken, hazırlayan, gösteren kim varsa; hepiniz yarın o şehit ve gazilerin karşısında hesap vereceksiniz.
Nasıl ucuza kotarır, nasıl çok para kazanırım hesabı yapan da, bunu inceleyip doğrusunu araştırmayan da, devlet kuruluşu gibi ciddiyetten dem vuran yetkililer de topunuzu Allah ıslah etsin!
Hadi milletle alay ediyorsunuz, hadi işiniz sadece hamâset, o mübareklerden ne istiyorsunuz? Çekin o ellerinizi üzerlerinden. Kutsal kanlarıyla sulanmış o toprak örtüleri yeter onlara.
Bırakın! Rahat uyusunlar.”