Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile birlikte Ankara'da ortak basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda konuşan Bakan Çavuşoğlu, görüşmelerde ekonomik, konsolosluk meseleleri, ve terörle mücadele konusunu değerlendirdiklerini söyledi. Almanya'da 3.5 milyona yakın vatandaşlarının bulunduğunu söyleyen Bakan Çavuşoğlu, "Bunların önemli bir kısmı Alman vatandaşı, aramızda önemli bir köprü oluşturdular. Son zamanlarda Avrupa’da artan ırkçılığa karşı, yabancı düşmanlığına, göçmen karşıtlığına karşı birlikte mücadele vermeliyiz. Özellikle Alman hükümetinin ve Maas'ın Avrupa’da artan ırkçılığa karşı duruşunu takdirle karşılıyoruz. Son zamanlarda Alman toplumunun 'biz çoğunluktayız' diyerek bu ırkçı akımlara karşı ortaya koyduğu kampanyayı takdirle karşılıyoruz ve bizim umutlarımızı artırıyor. Bunlar aslında hepimizin karşı karşıya kaldığımız tehditlerdir. Bu tehditlere karşı da birlikte mücadele etmemiz lazım. İkili ilişkilerimizin bundan sonraki seyri birlikte atacağımız adımlara bağlıdır. Biz bu konuda samimiyiz, kararlıyız. Tabi ki bölgesel konuları değerlendirdik. Özellikle Suriye’yi, İdlip ve diğer konuları da değerlendirme fırsatı bulduk" diye konuştu.
'TÜRKİYE, ALMANYA İÇİN SADECE BİR KOMŞU ÜLKESİ DEĞİL'
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise şöyle konuştu:
"Çok önemli bir ziyaret bu. Çünkü Türkiye Almanya için sadece bir komşu ülkesi değil. Almanya'da 3 milyondan fazla Türkiye kökenli insan yaşıyor. Bu insanlar bizim kültürümüzü zenginleştiriyor, birbirimize daha fazla yakınlaştırıyor ve siyasi konuların ötesinde çok yakın ekonomik ilişkilerimiz var. Binlerce insanımıza iş imkanı sağlayan iş yerleri var. NATO'da ortağız, bir çok uluslararası konuda çok yakın iş birliği içinde olmamız gerekiyor. İlişkilerimizin yapıcı bir şekilde oluşturulması yönünde stratejik bir menfaatimiz var. Bakanlar olarak, Türkiye ile ilişkilerimizin iyileştirilmesi yeniden iyi bir duruma getirilmesi için stratejik diyalog mekanizması oluşturmak istiyoruz."
'BİZLER DE ENDİŞELİYİZ'
"Türkiye Almanya arasındaki ilişkilere baktığımız zaman son yıllarda tabi ki bazı yanlış anlamalar oldu, biz bu konuları da ele aldık" diyen Bakan Maas, "Çünkü böyle bir ziyaret çerçevesinde bunu da konuşmak lazımdı. Aynı zamanda uluslararası konuları da ele aldık. Suriye’deki durum da bunlardan birisi. Türkiye büyük bir endişe ile sınırındaki gelişmeleri izliyor. Bizlerde endişeliyiz. Çünkü öngörülmesi mümkün olmayan insani bir felaketin ortaya çıkabilecek gelişmelere gebe olan bir bölgeden bahsediyoruz. Bunları çalışmamız gerekiyor, bu konuda görüşmelere devam etmemiz gerekiyor. Türk ortağımızla birlikte bu hafta Tahran’da görüşmeler bir zirve olacak. Bu konuda da destekliyoruz Türkiye’yi. Çünkü birçok uluslararası camiadaki çevreler Türkiye’ye bakıyor. Belki Türkiye’nin başka ülkelerden daha fazla bir imkanı olabilir de bu duruma müdahalesi yönünde bir katkısı olabilir diye düşünüyoruz" diye konuştu. Maas, Çavuşoğlu ile görüşmelerine devam edeceklerini belirtti.
'AMA BU SADECE TÜRKİYE'NİN MESELESİ DEĞİL, DÜNYANIN BİR MESELESİDİR'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, daha sonra basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir Alman gazetecinin, "Başkan Erdoğan Tahran zirvesinde Putin'e nasıl etki edecek ki, İdlib'teki askeri saldırı önlensin" sorusuna Bakan Çavuşoğlu, şu şekilde cevap verdi:
"Biz İdlib'e yönelik saldırı olasılığı ortaya çıktığı günden bu yana yoğun çaba sarf ediyoruz. İdlib'e yönelik saldırıları durdurmak için çaba sarf ediyoruz. Zaten Astana sürecinin amaçlarından bir tanesi buydu. Astana'da imzaladığımız bir anlaşma ile 4 tane gerginliği azaltacak bölge belirledik. Bunlardan son kalanı İdlib oldu. Şimdi rejimin İdlib'e saldırma istediği ve burayı ele geçirmek istediği açık. Ama rejimin garantörleri var, Rusya ve İran. Dolayısıyla Rusya ve İran'la temaslarımızı sürdürüyoruz. Maalesef dünden bu yana saldırılar oldu. Burada hiç kimse hiç kimseyi kandırmasın. Buradaki radikal grupların çıkması gerektiği ya da bunların ayrıştırması gerektiğini konusunda hem fikiriz. Ama bu saldırıların amacı İdlib'i ele geçirmektir. Bu ciddi bir risk taşıyor. Her bakımdan bir felaket olur. Güvenlik ve insanı bakımdan. Bu radikal gruplar, terörist gruplar Türkiye tarafından buraya getirilmedi. Bu gruplara karşıysak o zaman Halep'ten, Doğu Guta'dan hatta Güney'den bu terörist gruplar niye İdlib'e getirildi. Başından belli plan belliydi. Bu gruplar buraya gidecek, sonra bunların burada bulunmasını bahane ederek burayı ele geçirmek için saldıracak. Burada biz Astana'da bu konuyu gündeme getireceğiz ve bu zirvede İdlib ile ilgili özellikle ihlalin engellenmesini ilgili bir karar çıkması için de çaba sarf edeceğiz. Çabalarımızı iki ülke düzeyinde devam ettireceğiz. Ama bu sadece Türkiye'nin meselesi değil, dünyanın bir meselesidir. Herkesin bu konuda net tavır sergilemesi gerekir."