"Casusluk faaliyeti" de "çok iyi gizlenmiş" miydi?
Hani demiş ya Necdet Özel;
"Yüreğim yanıyor. Ben bundan sonra böyle bir yürekle yaşayacağım."
Nasıl bir yürekmiş o, onu sorgulayacaktım aslında...
Murat Özenalp'in çocukları Batu ve Duru'nunki gibi yanabilir mi?
Ali Tatar'ın evladı Gökçen'inki kadar kavrulmuş olabilir mi?
Samiye annenin yüreği gibi olabilir mi? Ya Satı anneninki; hâlâ 'Ali'm gelir mi' diye gözü kapıda, pencerede olan o çilekeş kadınınkinin yanından geçebilir mi?
***
"Hukuku izledik" demiş ya...
"Yok" diyecektim;
Siz hukuku değil hukukun katledilişini izlediniz!
Vazgeçtim;
"Hukuk"tan da, "vicdan"dan da başka şeyler anladığımız ortada; onun için "yoruma açık olmayan" bir "durum" üzerinden hatırlatacağım Özel'e bu süreçteki sorumluluğunun "milletin affediciliğine" terk edilemeyecek boyutta olduğu gerçeğini.
***
Geçenlerde CNN Türk'te Ahmet Hakan'la yaptığı programda "Kozmik Oda'daki bilgileri Necdet Özel verdi" diye İlker Başbuğ da söyledi.
Kozmik Oda'ya girilmesi skandalı, Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı döneminde yaşanmıştı. Ama, Hakim Kadir Kayan o gün orada sadece not alabilmiş, içeriği "devlet sırrı niteliği taşıyan" bilgisayar ana bellekleri ve diğer "belge"leri dışarı çıkarmasına izin verilmemiş, belgeler Genelkurmay'da bir kasaya kilitlenmişti.
Bu belgeler neydi?
Yaygın kanaat "Seferberlik Tetkik Kurulları'nın, bir savaş, işgal halinde halkı örgütlemek üzere eğitilen çekirdek kadro listeleri..."
"Barış zamanında hiçbir işlevi olmayan, mahalledeki bakkal, kasap herkesin olabilmesi olası, sivil halktan seçilmiş, özel eğitimden geçmiş ve gereğinde direnişi örgütleyecek" kişiler bu listedekiler.
Hani "Ya Zekai Aksakallı gibi bir komutan olmasaydı...", "Ya Ümit Dündar gibi bir Paşa olmasaydı..." diye dehşetle tahayyüle çalışıyoruz ya aksi halde olacakları...
Hıh işte, bu listelerdekiler de bu "kilit" isimlerin "sivil" versiyonları; olmadıklarında "gerektiğinde her şeyin akışını değiştirebilecek tarihi adımları atacak damar" kurur toplumda.
***
Konunun Özel'le alakasını, Mustafa Önsel'in kıymeti geç anlaşılan kitabı Ağacın Kurdu'ndan aktarıyorum:
3 yıl sonra...
"Zamanın yetkili savcısı Mustafa Bilgili, Özel Yetkili Mahkeme'den karar çıkarttırır Genelkurmay'daki söz konusu bu belgeleri alabilmek için.
Böyle bir karar olsa da "Devlet sırrı niteliğindeki belgeler"in savcıya teslim edilmemesi gerekmektedir. Mevzuat çok açıktır. Ama Genelkurmay 16 Mart 2013'te bu belgeleri savcıya teslim eder.
(...) Bu belgeler Genelkurmay Başkanı'nın oluruyla çıkar ama komutan adli müşavirin görüşünü almadan asla böyle bir olur vermez.
Adli müşavir bilindiği üzere Hâkim Albay Muharrem Köse'dir.
(...) Ana bellek TÜBİTAK görevlilerince kopyalanır. Aslı savcıya teslim edilir. Peki kopya nerede? Şu anda belli değil. O yetkililer, bu kopyadan kaç tane daha kopyalayıp çoğaltmışlar o da belli değil. Yani "akyuvarlarımız" açık düşürülmüş, savunma refleksimiz yerle bir edilmiştir.
Bunun adına, hem ülkemizde hem dünyada casusluk denir. Casusluk vatana ihanetin diğer adıdır.
Unutmadan ifade edelim. Ana belleğin teslim edildiği TÜBİTAK'çılar da kısa süre sonra yurt dışına kaçarlar..."
***
Varsayalım "çok iyi gizlenmişler" diye ruhu bile duymadı Özel'in Türk Ordusu'nu, Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle "bu ihanet şebekesinin" yönetimine terk ederken...
Peki;
"Hain" ya da değil "hiçbir şekilde hiç kimseye" verilmemesi gereken "devlet sırları"nı "düşmana kaptırdıkları" bu "casusluk faaliyeti"ni nasıl gerekçelendiriyor kendi hukuk ve vicdan anlayışında?
Var mı mazereti?
Varsa da Türk devletinin sırlarının düşmanlarının eline geçmiş olduğu ve millî/sivil savunmanın belinin kırıldığı gerçeğini değiştirir mi?
+++++
Allah affetsin!
-----
"FETÖ darbesi" ve "kumpas" sürecindeki veballerine atıfla "Millet hepimizi affetsin" diyen Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel'e en güzel cevap Tuncay Özkan'ın kızı Nazlıcan Özkan'dan geldi:
- Bizde bir söz vardır; "Ben affetsem, Allah affetmez"...
++++++
Bu cemaatin futbol imamı bile varmış da medya imamı yok muymuş; "dördüncü kuvvet"i kendi haline mi bırakmışlar yani? Ucu kime dokunacak ki kimse bulmaya çalışmıyor "içimizdeki hain"i?
++++++
Bir de kasaptaki et vardı
-----
Fikret Bila'dan rica etsek bir sonraki röportajı da Hilmi Özkök'le yapıp şu "kasaptaki et"in akıbetini öğrenebilir mi; belki o da "soğan doğramaya" karar vermiştir sonunda!