Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Canavar

Bütün toplumların geçmişe ait hatıralarında bir canavar imajı bulunur. Genellikle masallarda, efsanelerde ve destanlarda kendini gösteren canavar, bugün bile bazı insanların zihninde korkunç yaratıklar olarak yaşamaya devam ediyor. 
Dede Korkut Kitabı’ndaki Tepegöz, bir peri kızı ile cinsî münasebetten doğan tek gözlü bir canavardır. Oğuzları yiyerek hayatını sürdürür. Basat adlı kahraman tarafından öldürülünceye kadar. Destanda iri bir yaratık olarak tasvir edilen Tepegöz’ün en görünür vasfı alnında tek bir gözünün bulunmasıdır. Alınlarına doğru, birbirine yakın büyük gözleri olan iri vücutlu, bazı kötü insanların, halk muhayyilesinde tek gözlü bir canavara dönüştürülmüş olması mümkündür. Bugün de çevrenizde bu tür görünüme sahip insanlara rastlayabilirsiniz. İri insanlar genellikle saf ve temiz olurlar ama bir de içlerinde habis bir ruh taşıyanlar ve bir şekilde bazı güçleri ellerine geçirmiş olanlar varsa onları birer canavar olarak algılayabiliriz.
Türk masallarının canavarı ya bir dev, ya da bir ejderhadır. Bana öyle geliyor ki ejderha Çin’in bir sembolü olarak Çin’i temsil etmekte ve Türklerin eski dönemlerindeki en büyük düşman Çin, masallarımızda ejderha motifi ile yer almaktaydı. Yedi başlı, yedi kollu bir canavardır ejderha. Çin’in sembolüdür ama yakın tarihte ve çevremizde her zaman çok başlı, çok kollu canavarlara rastlamak mümkündür. Tabii masallardaki ejderhaların gerçekten yedi başı ve yedi kolu olur. Bugünkü ejderhalarda ise baş ve kol semboliktir. Stalin ve Hitler, her yeri gözetim altına alan ve her yere kolları uzanan diktatörler olarak masallardaki ejderhalardan pek farklı değildirler. 
Bugünkü diktatörler ve diktatör heveslileri de aynı şekilde kollarını her yere uzatmak ve her şeye hâkim olmak isterler. Her şeyi görmek ve işitmek isterler. Bu sebeple sivil ve resmî bütün aygıtları ellerinde bulundurmak için ne gerekiyorsa yaparlar. O kadar çok kolları, o kadar çok başları, gözleri ve kulakları olsun isterler. Belki de bunlar masalların yedi başlı ejderhasından da daha vahşi, yırtıcı, tahripkâr ve tehlikelidirler. Modern teknik aletler onlara yedi değil, yetmiş baş, göz, kulak ve kol sağlar. 
Masallardaki canavar tipleri arasında bir de ağızlarından alev püskürtenler vardır. Mitolojik dönemlerin canavarları insan beyninde o kadar yer etmiştir ki modern insanlık bundan kendini bir türlü kurtaramamış; resimli romanlarına, çizgi ve bilim kurgu filmlerine bu tür canavarları yerleştirmekten kendini alamamıştır.  
Bilim kurgu filmlerinde daha net bir şekilde görürüz bu tür canavarları. Önce boyun damarları şişer; eğer konuşabiliyorlarsa cümlelerinin son kelimelerine tonlarca ağırlık yüklerler ve en sonunda da ağızlarından kocaman bir alev püskürtürler. Canavarın ağzından çıkan alev önce çevredeki insanları ve evleri, sonra şehirleri ve ülkeleri yakıp yok eder. Sinemalarda ve televizyon ekranlarında bu tür filmlere sık sık rastlamak mümkündür. Onları leblebi çekirdek yiyerek biraz da keyifle seyrederiz. Fakat bazen televizyon ekranındaki öfkeli bir yüzü de bu mitolojik canavarlara benzettiğimiz olur. Onların da boyun damarları şişer, cümlelerinin sonuna düşen kelimeler, sanki sıkışmış bir gırtlaktan zorla fırlamış bir mermiye benzer ve ağızlarından âdeta ateşler fışkırır. Bir an kendinizi alevlerin arasında kalacakmış gibi hissedersiniz. Sonra sakinleşirsiniz ama içinize bir endişe düşer. Acaba bu alevler bütün bir ülkeyi yangın yerine çevirir mi diye düşünmeye başlarsınız. Eski çağ insanları, belki de rastladıkları böyle tipleri zamanla beyinlerinde büyütmüşler ve korkunç yaratıklar hâline getirmişlerdir. Böylece muhayyilelerde oluşan canavarlar, oradan efsane ve masallara intikal etmiştir. Kim bilir, belki de 20. ve 21. Yüzyılın diktatörleri de ileride mitolojik birer canavar olarak bilim kurgu filmlerinde yerlerini alacaklardır.

Yazarın Diğer Yazıları