Canan uyanacak...
Bir "Kâr etmez ahım" söylemiş; "sevmiş bulundum güzelim gayrı ne çare", Kerkük gibi yakıyor insanın gönlünü... Bir Mağusa Limanı söylemiş, "Aybike öğretmen" geliyor gözümün önüne, getiremiyorum bir türlü sonunu... Bir Bozdoğan Zeybeği söylemiş ki aman Allah; insanın gönlü kalıyor toprağında taşında...
Bunlar, kulağımıza aşina olanlar.
Ama bir de Uygur Türkü Abdurahim Ötkür'ün, Erzurumlu Emrah'a öykünerek yazdığı "Uçraşkanda"yı söylemiş ki...
Bir de Özbekistan kaynaklı türküsünde, -keşke Suriye'den gelenler dinlese de ibret alsa- bir "Yad elde şah olmaktansa, öz yurdunda dilenci ol" diye iç çekişi var ki...
Öyle bir Kazakistan "jır"ı, Doğu Türkistan "nahşa"sı, Kırım "yır"ı, Azerbaycan "mahnı"sı, Türkmen "deyiş"i, Tatar-Başkurt "cır"ı, Kırgız "ır"ı, Çuvaş "yurrı"sı okumuş ki...
Bir de, sahiden de herkese "kapak" olacak öyle bir "kapak yazısı"yla anlatmış ki "derdini":
"1971-75 arasında Öğretmen Okulu öğrencisiydim. Çok iyi müzik eğitimi veriliyordu ama içinde Türk müziği yoktu. Mandolin, flüt, piyano, keman vardı ama mesela ud yoktu, ney veya kaval yoktu... Türk devletinin Türk okullarında Türk çocuklarına Türk müziği öğretilmiyordu. Çünkü CANAN UYKUDA'ydı!..
Kendi sesleri ve kendi diliyle kendini ifade edebilen Türk Milletinin bilim, teknik ve siyaset arenasındaki yeri çok daha yukarılarda olabilirdi ama olamadı; çünkü CANAN UYKUDA'ydı!
Zavallı milletim! Kendine ne verilirse itiraz etmeden aldı... Medya, radyo ve TV'ler ha bire yabancı renk ve zevkleri pompalıyordu. Halk ne yapsın?.. İsyan da etmedi, yerliyi, iyi ve millîyi talep de etmedi, edemedi; çünkü CANAN UYKUDA'ydı!
Dünya değişiyor, SSCB dağılıyordu. Bu arada adını dahi bilmediğimiz yeni yeni Türk boylarının varlığından haberdar oluyorduk. Evet Türk Dünyası uyanıyordu, ama CANAN UYKUDA'ydı!
"Güzel söylüyorsun", "Albüm yapsana" diyenler çok oldu. Hangi parayla, hangi imkanla diye sormadılar. Milli ve yerli(!) iş adamlarımız vardı; imkanları çok genişti. Oda orkestraları, senfoni orkestraları kuruyor, Türk Milletine ve kültürüne yabancı ve biraz yetenekli kim varsa onlara sponsor oluyor tanıtıp şöhret olmalarını sağlıyor ama ne hikmetse Türk kültürünün derinliklerine yapılacak bir yolculuğu desteklemekten çekiniyorlardı. Çünkü, CANAN UYKUDA'ydı!
Böylece 60'lı yaşlara gelip dayandım. Bir baktım ki "Yolun sonu görünüyor", bir şeyler yap Bünyamin (...) dedim kendi kendime. "Kimseden bir şey bekleme, devletten de... Hiç kimse elini taşın altına koymayacak." Çünkü, CANAN UYKUDA!
Sonunda neyim var yoksa harcamaya ve hiç olmazsa tarihe bir not düşmeye karar verip bu albümü hazırladım. (...) CANAN'ın uyanışına bir parçacık bile vesile olabilirsek, benim en büyük dileğim de böylece gerçekleşmiş olur."
Ne yazayım ben şimdi bunun üzerine Bünyamin Ağabey...
Biz yazarak, sen anlamı büyük imzanda belirttiğin gibi bağırıp çağırarak, uyandıracağız "CANAN"ı bir gün mutlaka... (Albümü dinlemeyen bilmez; "Canan" halktır bize bu arada...)
Dinleyin... Dinletin...
Zil takıp oynasın mı!
En üst düzeyde hedef gösterilen ve "başörtülü kızlara hakaret ettiği" iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan oyuncu Deniz Çakır'ın, ifade vermek için gittiği İstanbul Adliyesi'nde çekilmiş fotoğraflarını "tedirgin görünüyordu", "ürkmüş görünüyordu", "üzgün ve moralsiz görünüyordu" diye servis etti iktidarın yağdanlık siteleri.
"Ay ne de güzel şahane hedef gösterildim", "bana da linç edilmenin böylesi yakışırdı", "yargımız da nasıl mükemmel(!) siyasallaşmış maşallah" diye zil takıp oynaması mı gerekirdi?
Kaldı ki, insanın yaşadığı ülkenin "hukuk devleti niteliğini hızla kaybediyor olmasından tedirginlik duyması" bence bilinç göstergesi;
Allah keşke, bunu "bireysel korku"ya yorup gevrek gevrek alay eden, tedaviye muhtaç kafalara da nasip etseydi aynı bilinç düzeyini!
Tuz kokması
Karlov suikastçısıyla ilişkisi dolayısıyla ihraç edilen polis memurunun "Fetullahçı olmadığını" başka bir deyişle "masumiyetini(!)" kanıtlamak için sunduğu deliller(!):
- Üniversitede Süleymancıların yurdunda kaldım.
- 2009'dan beri Menzilcilerin Şeyh Fevzettin koluna bağlıyım.
Masumiyet karinesinin "makbul tarikata mensubiyet" haline geldiği bir düzene dair "tuz koktu" dışında söylenebilecek ne kaldı!