ÇANAKKALE SAVAŞI VE TÜRK KADINI (14 Mart 2015)

ÇANAKKALE SAVAŞI VE TÜRK KADINI (14 Mart 2015)

Pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçılar düşmanı bunaltıyordu


Avustralyalı askerin aktarımında dikkati çeken unsur, “keskin nişancı bir Türk kızı” betimlemesidir. Bu Türk kızının, kendisini korumak üzere ailesi tarafından veya asker bir yakını tarafından eğitilmiş olması ihtimali kuvvetli görünmektedir.
Times gazetesi muhabiri, İngiliz donanmasına ait hastane gemisiyle İngiltere’ye götürülen yaralı askerlerle yaptığı görüşmeyi şöyle aktarmaktadır: “Denizci asker 25 Nisan 1915 çıkarmasında yaralanmış, kendisi çarpışmalar sonucu ele geçen keskin nişancı bir Türk kadınıyla karşılaşmış: ...O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da birlikteydi. Yakalanana kadar bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesini bulduk...” Bu örnekte ise, ailesini korumak üzere silaha sarılmış bir Türk kadınından bahsedilmektedir. Erkeklerin çoğunun askerde olduğu düşünüldüğünde, kadının ailesini korumak üzere savaşması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir askerle yapılan görüşmede şu izlenimleri aktarmaktadır: “Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüklerini...” Mısır’da yayınlanan The Egyptian gazetesinde yer alan ve bir askerin İskenderiye’den ailesine yazdığı mektubunda, Türk kadın savaşçılardan şöyle bahsedilmektedir: “15 Ağustos 1915 Pazar günü savaşa katıldık ve büyük bir tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı Türk kadın savaşçıların ateşi altında, adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada çarpışanların çoğu kadın ve kız. Kendilerini yeşile boyayıp, ağaç ve bodur bitkilerle uyum sağlamış.”
İngiliz arşivi referans gösterilerek hazırlanan bir diğer çalışmada da benzer aktarımlar yer almaktadır Bir İngiliz yüzbaşı anılarında Suvla Limanı’na yapılan çıkarmayı anlatırken bir Türk hücumu esnasında sahile doğru çekilmek zorunda kalışlarından ve bu sırada yakalanan bir Türk kızından şöyle bahsetmektedir: “Herkes en hızlı bir şekilde sahile süründü... Türk siperlerindeki keskin nişancılardan bize ateş yönetildi. Biraz ateşten sonra çalıların arkasından bir Türk kızı geliyordu. Kimliğini gösteren bir çeşit yuvarlak işaret diskleri ve kollarında saatler olduğu halde yakalandı. Çalılığa uysun diye vücudu yeşil boya ile kamufle edilmişti.Keskin nişancılık eğitimi almıştı. Başka yakalanan Türk kadınları da vardı”.
Yukarıda verdiğimiz her iki örnekteki bilgiler, bireysel ve mecburen kendini veya ailesini korumak üzere silaha sarılan kadın savaşçı örneği algısını, başka bir boyuta taşımaktadır. Çünkü burada sayıları birden fazla ve kamuflaj kıyafetinde bir grup savaşçı Türk kadınından bahsedilmektedir. Bu kadınlara özel bir eğitim verilmiş midir? Ya da herhangi bir askeri birliğin uzantısı mıdır? Bilmiyoruz. Ancak, köylerini veya mahallerini korumak üzere aralarında böyle bir örgütlenmeye gitmiş olabileceklerini söylemek mümkündür.