Türklerin uğradığı nesnel kayıplara karşılık moral kazançları yüksekti. Aylardan beri İstanbul’da kuşku içinde yaşayan Türkler için Çanakkale deniz zaferi, kurtuluş anlarını yaşıyordu. Türklerin İngiliz donanması için kökleşmiş bir hayranlığı vardı. Bu donanmayı, yüz gemisiyle dönmeye zorlamanın büyük heyecanını duymaları doğaldı. 18 Mart akşamı İstanbul ve zafer haberinin ulaştığı bütünTürk şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde evler bayraklarla süslenmiş, aydınlatılmışve şenlik yapılmıştı. Çanakkale deniz zaferinin dünyada bulunan diğer Müslüman ülkelerindede etkisi görüldü. Sömürge yaşamı süren Müslümanve hatta Müslüman olmayan halklar da, Emperyalizme karşı bu üstün direnişi kendi kurtuluşları için değerli bir örnek gibi kabul eder oldular.
İngilizler yenilgiyi hazmedemedi
Çanakkale deniz yenilgisi altında kalmak istemeyenve olumsuz etkisini her ne pahasınaolursa olsun silmek isteyen uzlaşma devletleritalihlerini bu kez de İstanbul’u almak için karayolundan giderek denemeye karar verdiler. Bu yolun Gelibolu yarımadasından geçtiğini düşündüler ve kara ordularını oraya çıkartmakla işe giriştiler. 18 Mart yenilgisi İngiliz ileri gelenleri arasında bir takım tartışmalara yol açmıştı. Amiral de Robeck ile Ian Hamilton arasında ortaya çıkan sorun; donanmanın Boğazı geçmek için yapacağı ikinci bir denemenin ordu tarafından desteklenmesine karşılık, ordunun Gelibolu Yarımadasına yapacağı bir çıkartma hareketinin donanma tarafından desteklenmesinin daha uygun olup olmadığı nedeniyle ortaya çıkmıştır. İngiliz ileri gelenleri başvekil, savaş komitesi, deniz bakanlığı, amirallik savaş komisyonu da savaşa devam düşüncesindeydiler. Hatta Fransız deniz bakanı da aynı düşüncede olduğunu belirtmiştir.
İlk başta amiral Robeck tekrardan boğazı zorlayarak İstanbul’u almayı düşünmüşse de bu kararından vazgeçerek ordunun Gelibolu Yarımadası’na yapacağı bir çıkartma hareketinin donanma tarafından desteklenmesi planına uymuştur. Bu nedenledir ki, 18 Mart saldırısı bir daha tekrarlanmayarak tarihte tek bir olay olarak kalacaktır.
Böylelikle 18 Mart yenilgisinin intikamını almak isteyen itilaf devletleri 15 Nisan’da Gelibolu’ya ilk birlikleriyle çıkartma yaparlar. Bundan sonra tarihin gördüğü en kanlı savaş başlar. Bu savaş aynı zamanda olağanüstü şartların ortaya çıkardığı olağanüstü bir komutanın da zuhur etmesidir. Bu komutan, dünya tarihinin akışını değiştirdiği gibi, yerle bir olmuş bir ülkeyi yeniden ayağa kaldırıp, o yıkıntılar üzerinde Cumhuriyet inşa eden GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’tür.