Camileri kim kundaklıyor?
İstanbul’un Anadolu yakasında tam 19 cami peş peşe kundaklandı. “Ne hikmetse” deniyor, “Camileri kundaklanan semtlerde Alevi nüfus yoğunlukta!”
Bunun hikmetini bilmeyecek bir şey yok.
Birileri yine kardeş kanı akıtmak istiyor.
Sağ olsun Star’dan Ahmet Kekeç dün Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş’ün Ergenekon soruşturmasının genişletilmesi isteğinden hareketle hem sayın Gümüş’ün bâzı yanlışlarını düzeltmiş, hem de, balık hafızalar için CIA ajanı Robert Alexander Peck’in o meş’um Kahramanmaraş, Çorum ve Amasya olaylarındaki rolünü hatırlatmış.
CIA ajanı Peck’in ziyaret ettiği bütün illerde “Alevi-Sünni kavgası” çıkıyor.
Kekeç’ten özetleyerek aktaralım...
“(Peck’in) Görev yeri Kıbrıs’tı (Kıbrıs’ta akrediteydi), fakat ne hikmetse Türkiye’de dolaşıyor, nasıl edindiğini bilmediğimiz Türk dostlarıyla düşüp kalkıyordu.
” (..) Peck ’suçüstü’yakalanmıştır.
“Son ’kışkırtıcılık adresi’olan Amasya’da bazı temaslarda bulunurken, Belediye Başkanı Gündüz Türen ve dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in ısrarlı takipleri sonucu yakayı ele vermiş, ’sınırdışı’edilmiştir.
Sonra ne mi oldu?
Ne olacak, Peck’i deşifre eden Güneş, bir ’şarkıcı kadınla’basıldı ve istifa etmek zorunda kaldı. Güneş gidince, Peck yeniden Türkiye’ye döndü ve temaslarına kaldığı yerden devam etti.
İsmi mahfuz bir gazeteci, yıllar sonra, bakana komplo kurulduğunu, bu komploda CIA ve Türk gazetecilerin ortak hareket ettiklerini açıkladı.
Şarkıcı kadın da, yine yıllar sonra, ’Bakana kurulan komplonun içinde yer almaya zorlandığını’itiraf etti.
Daha da önemlisi şuydu:
” Peck olayını yazan gazeteci (Ahmet Kahraman), hakkında açılan davalar nedeniyle ülkeyi terk etti, şu anda yurtdışında yaşıyor.
Mahut ’baskın olayını’manşete çeken gazetenin genel yayın yönetmeni ise maalesef yaşamıyor. 7 Mart 1990’da, şoförüyle birlikte öldürüldü.
İstanbul’un Anadolu yakasındaki 19 caminin peş peşe kundaklanmasını sayın Kekeç’in hatırlatmaları ışığında düşündüğümüzde CIA ajanı Alexander Peck’ler gelmiyor mu aklınıza?
Bir yandan “Ermeni soykırımını kabullenme” işleri...
Diğer yandan Türkiye’yi “Alevi-Sünni” diye ortadan ikiye “çat” diye bölme girişimleri ve “Türk-Kürt” iç savaşı çıkartma tezgâhları...
Kim ne derse desin bütün bunlar “Gladio işleri”...
Ve bâzılarının zannettikleri gibi “Ergenekon” asla “Gladio” değil. Olsa olsa Ergenekon içindeki bazı isimler, “Gladio’nun kullandığı” tetikçiler...
Zaten “Kullanıldık” demeye başladılar bile...
Ben neticeye bakarım.
“Ergenekon” operasyonuyla Türkiye’nin önündeki ABD ve AB aleyhtarlığı tasfiye ediliyor, hatta edildi bile...
Camileri kundaklayarak belli ki yeni Kahramanmaraş, Çorum ve yeni Amasyalar tezgâhlanıyor...
680 yılının Kerbelâsı nere, 2008 sonunun İstanbul’u nere?..
Evet, o gün, yani 10 Ekim 680’de Kerbela’da Emevi Halifesi Yezid’e bağlı Ömer Bin Sa’d komutasındaki 4 bin 500 kişilik ordu Hz. Hüseyin efendimiz maiyetindeki 72 Ehlibeyt mensubunu katletti.
Daha önce de merhum Halûk Nurbaki’den aktardığımız gibi savaşın en şiddetli safhasında yedi Türk savaşçısı gelip Hz. Hüseyin efendimizi Azerbaycan’a götürme teklifinde bulundular. Hz. Hüseyin efendimiz, “Kumandanınıza teşekkür ederim. Ancak yardımınız bana değil, hasta oğlum Zeynel Abidin’e olacaktır. Ben şehit olduğumda onu alıp götürün” buyurdu.
Türkler de öyle yaptılar.
Peygamber soyu böyle devam etti.
Evet, yıl 680 idi.
Ve biz Türkler o gün Müslüman değildik.
Peki Türkler toplu halde ne zaman Müslüman oldular.
Tam 242 yıl sonra, 922’li yıllarda.
Şimdi biz, birimiz Alevi, birimiz Sünni olmadan tam 242 yıl önce cereyan etmiş bir hadise için CIA ajanı Alexsander Peck ve Gladio istedi diye birbirimizin boğazına mı sarılacağız, yoksa, dönüp bu tezgâhı kuranların gırtlağını mı sıkacağız?..