Cami, siyaset, din, iman üzerine...
Camilerde kahvaltılı, yemekli seçim istişare toplantıları, minberden muhalefeti hedef alan eleştiriler, imamların cemaatten adaylar için dua ve oy istemesi...
Bütün bunlar talimatla, "emir eri" olmanın gereği olarak, kendilerine lütfedilen maaşa -ölçü liyakati olmadığında bir hak edişten söz etmek mümkün olamıyor çünkü-, makama ne kadar layık olduklarını kanıtlamak için bir "görev bilinciyle" yapılıyorsa ayrı, bir yaranma çabasının, bir tür dalkavuklaşma sendromunun sonucuysa ayrı rezalet.
17 yıldır hemen her gün, günde en az üç vakit telaffuz ettiğimiz, dolayısıyla da bir kesimin kanıksadığı, bir kesim için olağanlaşan, vakayı adiye haline gelen "dinin siyasete alet edilmesi" konusunda hem söyleyecek kitaplar dolusu laf var hem de "söylesem tesiri yok" bağlamında sözün bittiği yerde hissediyor kendini insan.
***
Son bir haftadır, memleketin çeşitli il ve ilçelerinden gelen "aday okuma, üfleme(!)" ritüellerine dair söyleyecek söz bulamayınca ben de öyle hissettim ve sadece ilmine değil sağduyusuna, vicdanına da güvendiğim din sosyoloğu Prof. Dr. Yümni Sezen'i aramak istedim.
O da en az benim kadar dertliydi.
Aradığım anda bulunduğu ortam konuşmaya pek müsait değildi ama sıraladığım bütün o garabet haller için açık, seçik, net, kılçıksız biçimde "din istismarı" nitelemesini kullandı. Bunların "dini kötüye kullanmak" olduğunu, "İslam dinine aykırı" olduğunu söyledi.
Duymaya, okumaya alışınca çok öyle gibi gelmiyor insana ama bu tanımlar, kendini "dindar" olarak adlandıranlar için çok büyük, pek fena anlamlar barındırıyor aslında.
Bir dindar için "dinin kurallarını çiğnemek" ne demek?
Allah'a inanan birinin, O'nun emir ve yasaklarına karşı gelmesi dahası "takmaması" ne demek?
***
Camiye siyaset sokmak, siyasi propaganda sokmak hiç de öyle "camiler İslamiyet'in ilk zamanlarından bu yana bir toplanma yeri olarak kullanılırdı, toplumsal işler burada halledilirdi" diye savunulacak işler değil Yümni Hoca'ya göre.
"O zaman siyasi parti mi vardı? Partiler arası böyle kavga gürültü mü vardı? Yanlış anlamalar mı vardı? O günle bugün yapılanın alakası yok" diye anlatıyor "o gün"le "bugün" arasındaki alakasızlığı.
***
Sadece cami gibi, ibadet gibi inanç unsurlarının araç haline getirilmesi değil seçim kampanyalarının "iftira" temeli üzerine inşa edilmesinin sorunlu olduğunu vurguluyor Prof. Dr. Sezen.
Hangi siyasi parti, hangi aday olursa olsun bir seçim kampanyasını yalan, dolan üzerine kurabilmek için "Allah'a inanmıyor olmak gerek, ahirete inanmıyor olmak gerek" diyor.
***
Ben bu işi en iyi bilenlerden birinin, Ali-Veli ayırmadan, son derece iyi niyetle yaptığı uyarılarını ortaya koyayım da; isteyen payına düşeni, isteyen Allah'ın karşısına kul hakkından başlayarak bir dizi günahla çıkma riskini alsın artık...
Kocamaz bir şekilde aday
Başlık, İYİ Partililer'in ifadesi.
"Burhanettin Başkan bir şekilde aday olacak" diyorlar.
Ama ne şekilde bilmiyorum.
Rivayet muhtelif; Demokrat Parti'yle, hatta sadece DP'yle değil olabilecek bütün siyasi adreslerle görüşüldüğü ve bunlardan birinden aday yapılacağını söyleyen de var, YSK'nın "mazeret"i geçerli sayacağını uman da...
Ha, bütün bu söylentilerin ötesinde, partinin "resmî konum bildirimi"ni sorarsanız; bir formül aranıyor.
Hoş, benim sezdiğim o formül bulundu ve fakat yeni bir "dahili operasyon"a uğramamak için son dakikaya kadar dillerinin altında hapsetmiş durumdalar. Ki, bir anda Türk siyasi tarihinde eşine çok az rastlanan skandallardan birine konu olduklarını düşününce haksız da sayılmazlar.
"Bizim ömrümüz böyle mücadeleyle geçti." vurgusu yapıp, bu kritik aşamada yaptığı ilk açıklamanın dışına çıkmak istemeyen Kocamaz, "Araştırıyoruz" diyerek, kenara çekilmeyeceğinin sinyalini vermekle yetiniyor.
TAKLA...
Belediye Başkan adayı olan eski bakan "etkin pişmanlık"tan yararlanmış! Nereden bilelim? Hadi bir takla atsın da inanalım sahiden de bakanlık icraatlarından pişmanlık duyduğuna!