Çağın örneği Türkiye
Her gün değişen veya değiştirilen gündemle memleketin hayati damarlarının kesilişini görmüyoruz, görmemiz yaratılan sisli ortamla engelleniyor. Her gün hızla değişen gündemimiz var ya bu sefer de doğa yardım etti, deprem ve şehitler olayı gündeme oturdu. Ama Van depremi arkasından yaratılan hava ve yardım için düzenlenen kampanyalar artık yapmacık gibi geliyor bana.
Gelin ülkenin bizler için ciddi, yönetenler için önemsiz işlerini konuşalım. Hatırlarsanız önceki yazımda Washington’da Amerikan Türk Konseyi ATC’nin yıllık toplantılarının düzenleneceğini vurgulamıştım. Bir kere bu toplantılara katılım; akıl almayacak kadar ve bugüne kadar gördüğüm en düşük düzeyde katılımdı. Amerikan tarafından Hillary Clinton’un konuşması dışında önemli bir gelişme olmadı.
Bizim yeşil ve yalaka basının anlattığının aksine Bayan Clinton, Türkiye’ye üzeri cilalı uyarılar yaptı. Yani bir yandan övdü, öte yandan uyarı yaptı. Öncelikle Türk ekonomisindeki iyi gelişmelerin ABD’nin katkısı ile olduğunun altını çizdi. Demokrasi için endişe duyduklarını basın özgürlüğü ve bir dizi insan hakları ihlallerine işaret etti. Hıristiyanlar, Kıbrıs ve İsrail gerginliği hep uyarılan konular oldu.
Bayan Clinton sonra da görevlerimizi sıraladı. Irak’ın güvenliğini sağlama, Suriye’de Esad’ı devirme, İran ile işi germe, İsrail ile barışma, Afganistan konusunda Pakistan ile arayı düzeltmeye yardım. Azerbaycan’ı Ermenistan’la barışa itme. Bunlar benim yakalayabildiklerim.
Toplantılarda Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın konuşması hem sıkıcıydı hem de Amerikalılara bir şey vermedi, onun için nezaketen dinlendi. Türkler açısından iki büyükelçinin konuşmalarında da yeni bir şey yoktu. Toplantılara katılan işadamları da kendileri yerine çalışanlarını yollamış. Anlaşılan bu Konseyin de cılkı çıktı. Zaten ATC’nin başına getirilen Armitage’ın ABD’de ortaya atılan kumar söylentilerinin yanı sıra İran-Contra olayındaki rolünden dolayı ismi pek o kadar parlak değil, ama bizim de birlikte olduğumuz bir örgütün tepesinde olması tam da bize yakışır.
Bunların dışında Avrupa’da turlayan Erdoğan öncesi PKK gelişmelerine ne dersiniz. Aslında Avrupalı ülkelerin PKK’lı teröristlere tavrını onlara hukuk yolunu göstermesi sevindirici. Ama beni düşündüren, yıllarca korumaları altına aldıkları bu terör çetesine aniden başlattıkları aleyhteki kampanya. Ne yani Erdoğan’ın konuşmasından mı korktular dersiniz? Ya da Erdoğan’ın tanımlaması ile birdenbire bu cinayet şebekesini mi anladılar? Yok öyle bir şey. Bu olayların altında başka bir tezgâh var. Yakında kokusu çıkar.
Bu arada Türkiye ile ilgili bir dizi yeni rapor yayınlanıp duruyor. Ama ne hikmetse muhterem Türk basınında onları görmek mümkün değil. Mesela bunlardan biri OECD tarafından yapılan bir araştırmada örgüt üyesi ülkeler arasında Türkiye sosyal adalette sonuncu sırada.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü İnsani Gelişme raporunda insani gelişmişlik sıralamasında bilin bakalım kaçıncı sırada. Bilemediniz. 92’nci. Bizim gerimizde Başbakanın Arap kardeşleri, Afrikalı kardeşleri var. Türkiye’nin son 10 yıl içinde bu kadar gerilemesinde AKP iktidarının katkısı ise inkâr edilemez.
Bu rapora ek bir rapor daha var. Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği raporunda ise gene başarıdan başarıya koşmuşuz. Bu listede 77’inci sıradayız. Daha önce de yapılan uluslararası araştırmalarda mesela yolsuzluk, yönetimin şeffaflığında da hep gerilerden nal topladık.
Gelelim bize değmeden geçecek ekonomik krize. Merkez Bankası doların yükselişini önlemek için önce piyasaya para pompaladı tutmadı. Ardından faiz hadlerini kurcaladı o da tutmadı. Dolar en ufak bir krizde yükselmeye başlıyor. Vergi artışı, son zamlar da cabası. Kriz bu kış ne kadar hissedilecek hep birlikte göreceğiz.